( BÖLÜM, KAPAK FOTOĞRAFINDAKİ DESTEĞİNDEN ÖTÜRÜ SEVGİLİ ELİZ'E İTHAFTIR:))))) ÇOK TEŞEKKÜRLER CANIM:) )Mutfakta masaya hazırlanmış kahvaltıyı görür ve kahve fincanına dayanmış beyaz kâğıdı fark eder. “Hoşça kal!” Ne eksik ne fazla… Sadece hoşça kal, yazmaktadır işte! Deli gibi Zeynep’in odasına gider ama oda boştur. Ona ait ne varsa gitmiştir. Deliye döner, odadaki koltuğa tekmeyi savurur. O sırada aklına gelir ve saate bakar. Saat öğlene gelmektedir. Zeynep, çoktan uçağa binmiş hatta uçak büyük olasılıkla hareket etmiştir bile.
Gitmiştir, bırakıp gitmiştir işte! Onu uyandırmadan veda bile etmeden öylece, tek başına çekip gitmiştir işte. Odada eline geçtiyse duvara fırlatır, Kerem! Çılgın gibi, ne bulduysa saldırır. Saldıracak hiçbir şey kalmayınca yığılır yere. Haykırarak ağlamaya başlar.
Pilotun “İniş için alçalmaya başlıyoruz.” cümlesiyle gözlerini açıp başını camdan dışarı çevirir, Zeynep! Bembeyaz bulutların üzerinde gitmektedir uçak. “Bulutlardan, aşağı inmek gerçek anlamıyla bu işte!” diye düşünür. Gözlerine yine yaş hücum eder. Artık ağlamamak için burnunu çeker. Koltuğunu dikleştirip yeniden başını pencereden dışarı çevirir.
Sabah, Kerem’in kollarının arasından son kez sıyrılmış; onun huzurla uyuyan yüzüne acıyla bakmıştır. O huzuru yok edecek adımını atmadan önce… Eğilip dudaklarına bir öpücük kondurmuş ve odadan çıkmıştır. Bir tek an tereddüt etse, bir kez daha geriye baksa asla gidemeyeceğinin farkındadır. Hızla toparlanmış ve metroya atmıştır kendini. Hava alanında pasaport kontrolüne girmeden defalarca başını çevirip girişe bakmış, içten içe Kerem’in gelip onu durdurmasını beklemiştir. Son ana gelince neredeyse vazgeçmeye kalkmıştır. Ama yüreğinin sesini sustura sustura uçağa binmeyi başarmıştır.
Kendine belki binlerce kez söylediğini bir kere daha tekrarlar. “En doğrusu bu!” İyi de kim için ve neden? Yüreği işe karışmadığında bunların cevaplarını vermek kolay olsa da yüreği bunların hepsini silip “Hata!” diye çığlıklar atmaktadır sürekli.
Daha ilk gençlik yıllarında kendine yemin etmiştir, annesinin hatasını tekrarlamayacağına dair. Asla bir adama kapılmayacak, asla kimsenin dünyasını ele geçirmesine izin vermeyecek ve asla bir adam için kendini yok etmeyecektir. Annesinin hatasını ömür boyu üstelik de yanında o olmadan ödemeye mahkûmdur zaten. Dedesi gelir gözlerinin önüne. Annesiz büyüttüğü tek evladının yaşadıkları karşısında çöken o dağ gibi güçlü adam… Küçük bir yerde, kızının hatası yüzünden hep başı eğik dolaşmak zorunda kalan o adam… Annesi ve babası olmayan bir kız çocuğuna bir dünya vermeye çalışan o adam… Artık bu hayatta onunla olamayan o adam… Yalnızlığına ağlar Zeynep! Annesine, dedesine…
Birini sevip onun tarafından istenmemenin ne olduğunu asla öğrenmeye niyeti yoktur. Erkekleri kaypak, güvenilmez ve çıkarcı bulmuştur oldum olası. Bir iki kişi dışında dünyasını, yüreğini kimseye açmaya da niyeti yoktur. Aşk, sevgi, bağlılık kavramlarını hayatına asla sokmamaya yeminlidir. O, bu dünyaya “geçerken uğrayanlardan” biridir. Sadece izlemektedir ve asla oyuna katılmayacaktır.
Sonra dünyanın bir ucunda bir adam pat diye girip yaşamını alt üst etmeyi başarmıştır, işte! Hiç yaşamadığı duyguları hissettirmek, hiç bilmediği zevkleri tattırmak ve hiç anlayamadığı biçimde ona güvenmesini sağlamak üzere dalmıştır işte, yaşamına. Hayatının en güzel günlerini geçirmiş ve bulutların üstünde yaşamıştır, Kerem’le. Ama şimdi yeryüzüne inme vaktidir. Yine kale duvarlarını örüp kimsenin erişemeyeceği o duvarların gerisinde sürdürecektir, dünyadaki misafirliğini.