5. BÖLÜM

257 9 1
                                    

Kurtulmaya çalıştım ama o kadar sıkı tutuyordu ki benim kurtulmaya çalıştığımı hissettiğinden bile emin değilim. Bir odaya girdik kapıyı kapatıp üstüme doğru ilerlemeye başladı. Ya adam senin amacın ne?
Bir kere demiştim , dedim.

Ama ben sana dayanamam. Hem neden benden korkuyorsun? Bırak kendini ikimizde yaşayalım bu duyguyu.

Ya adam ne duygusu? Acaba sana ne içiriyorlar? Her ne içiyorlar bilmiyorum ama çok iyi kafa yaptığı kesin. Noluyo ya? Beni sıkıştırdı. Ya. Ooofff. Napıcam ben bu adamla? Çok hızlı sürtünüyordu. Eminim ki yarın boynum ve köprücük kemiğim moraracaktır.
Kendini çok kasıyorsun. Sakin ol ve rahatlamaya çalış. Kendini bana bırak, dedi birdenbire. Bence benim kendimi kasmam çok normaldi. Daha fazla sürtünmeye başladı. Koltuğa oturdu beni de kolumdan sertçe çekip oturttu. Bu adamda naziklik diye birşey yok galiba. Dudaklarıma yapıştı. Yaaa yine mi? Gitti yine rujum. Tekrardan boynumu öptü. Öyleyse göze göz dişe diş. Ben de onun ensesinden öptüm. Sanırım sevdi çünkü durmuştu. Ama bu onu daha fazla azgınlaştırdı ve tişörtümü çıkarmaya çalıştı. Ama yuh yani bu kadarı çok fazlaydı. İzin vermeyince

Neden böyle yapıyorsun? Sonuçta bana izin vermiştin, demişti.

Ben ilk defa bir erkekle böyleyim. Nasıl davranacağımı bilmiyorum, diyerek yırttığımı sandım.

Sen kendini bana bırak. Ben ne yapacağımı biliyorum. Hem de çok iyi biliyorum, diyince

Ama olmaz, diye itiraz ettim. Fakat kurtulamayacağımı biliyordum. Zaten tişörtümü bir anda çıkardı. Bu da düşüncemi doğruladı. Gerdanlığımı öptü. Bacağımı okşayıp göbeğimi öptü ve tekrardan beni sertliğine yaslayarak sürtünmeye başladı. Az vakit kaldığı için mecburen beni bıraktı. Yoksa bırakıcağı falan yoktu. Konseri bitirdikten sonra bana yalvardı. Ama Maral'a sürpriz doğum günü partisi hazırladık ve benim partiye gitmem lazımdı. Sonuçta benim en yakın arkadaşım. Zaten istesemde kabul etmezdim. Kabul etmedim. Bizim tayfanın yanına giderek
Eee konser bitti. Şimdi nereye söyleyin bakalım Sefa efendi. Enerjiniz bitti mi? dedim.

Ne bitmesi kızım? Benim enerjim daha yeni şarj oldu. Sefa aferin devam et oğlum. İyi gidiyorsun.

Napıyoruz? dedi Maral.

Napıcaz? Tabii ki gecelere akıcaaz. diye yanıtladı Kuzey. Delisin Kuzey.

Benim kafam bu kadarını artık götürmez. Asya'nın dengesizliğine bile ihtiyacımız vardı. O da bunu anladı.

O zaman bizim eve gidelim. İsteyen yemek yer isteyen içki içer isteyen müzik dinler. Ne dersiniz? diyerek ikna etmeye çalıştım Maral'ı.

Neden olmasın deriz. dedi Maral ve bir oh çekerek rahatladım.
Eve gelince tüm ışıklar kapalıydı.
Ya senin ev akıllı ev niye bizi uğraştırıyon? Niye kendi telefonundan açmıyon? diye Maral böbürlenirken. Birden açılan ışıklarla ve herkesin "İyiki doğdun Maral" diye bağırması anında donakalmıştı. Maral şuan mutluluktan ağlayabilirdi. Ama biz onu mutluluktan bile olsa ağlatmayız. Biz onu hep güldürürüz. Yine öyle yaptık. Yine o ağlamadan onu güldürdük. Onu hepimiz çok severiz. İnsan sevdiğini aldatır mı? Bizim tayfa Maral'a (ben dahil olmak üzere) sımsıkı sarıldık. Ama bu sarılış öyle böyle değil. Kızın kemikleri çıktı resmen. Neyse o gece deliler gibi olduk. Bir halimizi görseniz tımarhaneden kaçmış gibiyiz. Sabah yine 05.00'da kalktım ve programım aynı şekilde devam etti. Şirkete gittiğimde direk toplantı odasına girdim. Odada abim, babam, dedem, amcam, Kuzey ve avukatlar vardı. Bugün haftaya Amerika'ya yeni açılacak olan Deran şirketi hakkında konuşacaktık. Ben Amerika'ya mecburen gidicem. Deran şirketinin hisseleri bana devredilecek. Amerika'da yaşayan Bora ve Mete'yi şirketin diğer hissedarları olacak. Bu arada Bora benim beşiklik arkadaşım. Aynı beşikte yattık. Benim için çok önemli birisi. Mete ise Bora'nın arakadaşı. Bizi Bora tanıştırdı. Biz o kadar iyi bir üçlüyüz ki biz ne zaman buluşsak. Arkadaşlarımız bizi ne zaman görse "Al işte. Tamamlandı Bermuda Şeytan Üçgeni." diyorlar. O yüzden Amerika'ya çabuk gitmek istiyorum.  Ama oranın yemeklerine alışabilir miyim? Bilmiyorum. İnşallah alışırım. Ne diyim?

İLK GÖRÜŞTE AŞKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin