ONBİRİNCİ BÖLÜM
Kays'ın dengesiz tavırlarından ötürü hala ona tam olarak güvenemiyordum. Ama bu güvensizlik tabi ki onu sevdiğim gerçeğini değiştirmiyordu. En sonki olaydan sonra Facebook'tan "Bana çok mu kızgınsın?" yazdı. "Hayır hiç kızgın değilim, o gün de zaten başım çok kötü ağrıyordu o yüzden ağladım. Seninle bi alakası yoktu. Boşuna teselli etme çabalarına girdin." dedim. "En son söylediğim teselli değil, gerçekti. Şaka kaldıramayan biri olduğunu bilmiyordum ufaklık, kusura bakma." dedi. "Peki gıcık." deyip bilgisayarı kapattım. Biraz kafamı dinlemeye ihtiyacım vardı. Son olanlar kafamı karmakarışık etmişti. Üstelik Kays ile ne olduğumuz belli bile değildi. Ben hala en ufak bir girişimde bulunmamıştım, depresif ve bunalımda kız hallerindeydim. Bence Kays'ında benim ne hissettiğim hakkında bir fikri yoktu. Tabi ben o benle bir daha konuşana ve soru sorana kadar konuşmayacaktım.
Artık olanları birilerine anlatma ve fikir edinme ihtiyacı duymaya başlamıştım. Sınıftan yeni yeni arkadaş ediniyordum. Henüz çok yakın olduğum biri yoktu. Yalnızca beni biraz da olsa anlayan Umay vardı. Onunla da konuşmaya bir iki hafta önce falan başlamıştık. Olanları şimdi anlatmam uygun olmazdı. Belki de hemen herkese yetiştirirdi. Onu doğru düzgün tanımıyordum. Biraz daha samimi olmalıydık. Hem belki Kays ile aramızı yapabilirdi. Belki Kays hakkında bilgide öğrenebilirdim onun sayesinde. Kafamda bu senaryoları kurarken, birden telefonum çaldı. Cumartesiydi, evde boş boş oturup bunları düşünüyordum ve beni arayabilecek kimse de yoktu. Kays ile zaten telefondan konuşmuyorduk. Bir de baktım arayan Umay! Çok sevindim, tam da onunla daha yakın arkadaş olmayı düşünüyordum. "Bugün dışarı çıkıp biraz takılalım mı?" dedi. Ben de hemen "Ah, çok iyi olur ben de evde çok sıkılmıştım zaten." dedim. Anneme bile sorma gereksinimi duymadan, Umay'ın teklifine atlamam Kays yüzündendi sanırım. Artık tek düşüncem o olmuştu.
Umay ile bir kafede buluştuk. Birer milkshake içtik. Sonra caddede dolandık. Bana eski okulundan anılarını falan anlattı. Onunda eski okulunda sevdiği bir çocuk varmış, tek taraflı seviyormuş falan filan. Klasik eski aşklarım gibi. Aslında şimdiki gibide olabilir. Hala Kays'ın ne haltlar yediğini anlamış değildim. Belkide benle cidden kafa buluyordur. Ama inanmak istediğim bu değildi. Umay'a ben de bir şeyler anlattım kendimle ilgili. Öyle konuştuk,dertleştik. Ama hala ona Kays hakkında bir şey anlatmadım. Uygun zamanın gelmesini bekliyordum.
Ertesi gün yine Facebook'tan Kays "Sana bir şey söylemek istiyorum." yazdı. Artık umutlanmıyordum, sadece "bir şey" deyip espri yapmasına bile hazırdım. Kays gıcık ve dalga geçmesini iyi bilen biriydi. Asla umutlanmamalıydım.
"Ne gibi bir şey?"
"Aslında yüz yüze konuşsak daha iyi olacak."
Sonra Facebook'tan aniden çıktı. Klasik Kays'dı. Bir lafı edip ardında milyonlarca kafa karışıklığı bırakıyordu.