Kıskançlık

37 1 0
                                    

ONDÖRDÜNCÜ BÖLÜM

Bir an önce Umay ile Kays'ı uzaklaştırmalıydım. Yoksa Umay, ben açılamadan Kays'ı kapacaktı. Ya da Umay'a Kays'tan hoşlandığımı falan söylemeliydim. En azından Kays'a boşuna göz koymazdı belki. Sarah Jaffe'nin "Clementine" şarkısını dinlerken, sadece bir günaydın kelimesinden çıkan kıskançlığımdan bunları düşündüm. Umay'ı kıskandığıma inanamıyordum. Üstelik okulda erkek kalmamış gibi Kays'ı mı paylaşamayacaktık? Kays yakışıklı bile sayılmazdı. Onu nasıl sevdiğimi anlayamıyordum. (Gerçi ben de hiç de güzel değildim. Kays'ı ezmemem lazım.) Umay zayıfçacık, sarı saçlı, renkli gözlü, oyuncak bebeklere benzer güzelliğe sahip bir kızdı. Hani böyle erkeklerin favori hoşlandığı tip modelinde, sinir bozucu! Kays ondan hoşlanabilirdi fakat Umay, Kays gibi tiplerden hoşlanmazdı. Onun hoşlandığı, yani bana anlattığı tipler çok çok başkaydı. 

Kafamda kurabildiğim en kahredici senaryo; Kays'ın Umay'dan çok hoşlanması, Umay'ın ona yüz vermeyip süründürmesi, benim mal gibi ortada kalmam ve Umay'ın sonradan yüz verip sevgili olmalarıydı. "Bundan ötesi de olmaz herhalde!" diye düşündüm. Sonra içime polyanna girmiş olsa gerek, "Amaan, dokuz senelik arkadaşlarmış, bir şey olsa şimdiye kadar olurdu." diye geçirdim içimden. Yoksa oldu mu da benim mi haberim yok!? Ah tanrım, bu merakla yaşayamazdım. Hep böyle deyip ne meraklarla yaşamıştım oysa. Bu merak da bana fazla koymazdı.

Telefonuma birden mesaj geldi! Kays'dan.

İmkansıza DoğruHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin