ONÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Kays ile aramızda geçen konuşmadan sonra, cidden Kays ile kardeş olabilme ihtimalimizi düşündüm. Sonra ihtimal bile olmadığını fark ettim. Katiyen kardeş olamazdık. Ne tipimiz benziyordu, ne başka bir şeyimiz. Benziyor olsak bile onunla ben, kardeş, ne alaka? Hayat filmlerdeki gibi değildir herhalde. "Siz kardeşsiniz evlenemezsiniz!" falan. Ay bir de öyle oluyormuş. ( Kays ile evleneceğimiz garanti, düğünümüze engel olabilecek bir şey var mı diye düşünüyorum(!) ) Neyse, Kays'ın dalgalarını yine çok ciddiye aldım.
Artık her şeyi Umay'a anlatma kararı aldım. Hem de onu Kays ile tanıştırmak istiyordum. Belki bir ara buluculuk yapar, bizim bu ne olduğu belirsiz arkadaşlığımızı bir şekle sokardı. Kays'ın ağzını arardı falan.
Sabah Kays'dan hiç mesaj gelmedi. Ben de beklemeyip tek başıma okula gittim. İlk tenefüste sınıfa geldi ve Umay'a "Günaydın" dedi ve güldü. Ha, siz ne alaka? Ben tanıştırayım derken bunlar önceden mi tanışmış yoksa?! Kays en yakınım dediğim Umay'a nasıl yavşar?! Buna izin vermiycem. Birden atarlandım. Oysa Kays sadece günaydın demişti. Tamam sakinim..
Hemen koşup Umay'ın yanına gittim. "Günaydıın" deyip güldüm. Kays bana ters ters güldü. Sonra Umay da güldü. Aramızda garip bir gülüşme geçti. Tabi ben bunu bile kıskandım. Umay Kays'ın yanında hangi hakla gülebiliyordu?!
"Siz tanışıyormuydunuz Umay?"
"Evet dokuz senelik arkadaşız. Aynı okuldan geldik."
"A, bana hiç söylemedin." Vay, bunlar bildiğin kankaymış ya nasıl olur ama?
"Sen de bir şey söylemedin. Bilmediğim bir şeyler var galiba?"
Birden aynı anda "Yo, yo, hayır, ne alakası var?" diye çığırdık. Böyle de komiktik. Bir de "sadece arkadaşız" desek tam olurdu. Demeyi düşündüm ama Umay çok fazla şüphelenir diye sustum.
"İyi o halde, artık muhteşem bir üçlü olduk değil mi Kays?"
"Biz ayrı ayrı ikililermişiz de haberimiz yokmuş Umay'cığım. Şimdi bir arada daha çok eğleneceğiz."
Bu konuşmalarla birlikte Umay'a her şeyi anlatma hayalim suya düşmekle kalmayıp suda boğuldu.