Yeni bölüm biraz geç oldu ama artık daha sık yazıcam. Medyada Venüs'ün resmi var. İyi okumalar^^
Kays'ın o harika laf çarpıtmalı manalı sözünden sonra her şey daha başka olur diye beklerken daha değişik bi hal aldı. Tabi ben o laftan sonra apartmanın kapısını yüzüne çarpıp yukarı koştum. Sanarsınız ki çocuk anama babama küfür etti. Neden öyle yaptığımı ben de bilmiyorum. Ondan sonra zile zır zır basıp kaçan çocuklar gibi Kays da zile abandı. Bi an zil bozulucak sanıp öyle bi korktum ki. Ama bozulmadı çok şükür. Hemen balkona koştum zile bi zarar gelmesin diye. Kesinlikle zil için yoksa Kays umrumda falan da değildi yani.
"Kays insanları rahatsız etmeye ne hakkın var hemen okuluna git yoksa annemi çağırıcaaammm"
Sanki küçük çocuğumda anneme ispitlemekle tehdit ediyorum.
"Kapıyı açana kadar gitmiycem."
O an ben saydırdım tabi balkondan aşağı çocuğa. Annem gelse görse delirir beni evden atardı. Yok komşulara rezil olduk, yok elalem ne diycek şimdi diye laflar.. Ben de bunları düşünüp hemen otomota bastım. Kays malı yukarı çıktı.
Girdi içeri. "Doğru düzgün konuşalım Venüs" dedi.
"İyi tamam ama annem gelirse yanarız sonra bişey var sanar aramızda"
"Yok mu?"
En arada cevap ne olur diye düşündüm ama bulamadım. Mecburen "Yok tabi" dedim.
"Ama ben seni seviyorum"
O an tabi ben annem gelip bizi görücek telaşıyla sevincimi bile yaşayamadım.
Tepersen tapılırsın taparsan tepilirsin taktiğimle bugüne kadar gelmeyi başarmıştım devam ettirmeyi düşündüm. O an hemen bir yalan uydurmalıydım.
"Ben Araz'ı seviyorum ama." dedim birden bire.
Araz bizim okuldaydı ama bizimle aynı yaşta değildi. 11'lerden bi çocuktu. Kays'ın onu tanıma olasılığı azdı çünkü Kays öyle büyük sınıflarla arkadaş olmazdı. Popüler de değildi.
O an Kays'ın yüz ifadesinin fotoğrafını çekebilmek için neler vermezdim. Aşırı komikti. Ne diyceğini bilemedi önce. Sonra:
"O kim ya şu an uydurdun dimi bizim okulda öyle bi isim bile yoktur" dedi.
"Yoo, var. Sen büyük sınıfları tanımıyorsan ben ne yapayım" deyip sırıttım.
"Komik mi?" dedi çok atarlı görünüyodu o an. Ama ben içimden kıs kıs gülüyodum resmen.
"Sakin ol Kays, Araz beni tanımıyor bile. Ama belki sen arkadaş olursun aramızı yaparsın"
"Ben gidiyorum Venüs yeter bu kadar" dedi. Çok üzgün görünüyordu sanırım inanmıştı dediklerime. Araz cidden tatlı çocuktu ama bana asla bakmazdı. Zaten ben de Kays'ı seviyordum ama işi garantilemek için bu planı uyguluyordum.
Kays'ı çok sinir etmiştim. Çocuk beni cidden seviyorsa da kesin vazgeçmiştir.
E o da anlasın ama Umay'la samimi olup elini tutan o! Haketti işte deyip içimi rahatlattım. Vicdan azabı duyup planımı yarıda bırakmak istemiyordum.
Kays sakinleşmiş olacak ki, ben onun benle konuşmamasını beklerken mesaj attı. Anlaşılan planım tepmemişti gayet de iyi gidiyordu.
"Gerçekten Araz denen çocuğu mu seviyorsun?"
"Evet :)"
"Konuştunuz mu hiç peki?"
"Hayır, tamamen platonik. Çocuğun sevgilisi bile olabilir."
"E o zaman boşu boşuna sevme."
Bu mesaja çok gülmüştüm işte. Kays ne kadar da komikti ya. Sevme işleri öyle mi oluyo canım cidden sevsem vazgeçmem ki ben. Kays malı vazgeçicek demek ki. Biraz platonik takılmayı öğren ya.
"Anlaşılan bu sevda boşuna bırak diyosun"
"Aynen aynen"
"Senin sevda da boşuna o zaman"
"Neden boşuna olsun ki, ben seni sevmekten vazgeçmiycem. Sen beni sevmesen bile. Ve inan ki ciddiyim. O sınav da karşılaştığımız andan beri seni seviyorum"
Ben o an yine sevinçten ne yapıcağımı bilemedim. Sevincimi paylaşıcak arkadaşım bile yoktu. Hemen koştum Ayıcığım Dogi'ye sarıldım. Kays'a inanmıştım sanırım. Planımdan vazgeçip ben de seni seviyorum falan demeyi düşündüm ama o zaman da her şeyin tepetaklak olmasından korkuyordum.
"Ben de belki Araz'dan vazgeçmiycem"
"Of Venüs, o çocuk iyi bi çocuk değil çok pislik hem sevgilisi var onun"
O an gülmekten yarıldım resmen. Kays tanımadığını bildiğim halde çocuk hakkında atıp tuttu. Cidden öyle biri olabilirdi ama Kays komik duruma düştü.
Sonra ben "Hahaha Kays acayip güldüm buna" yazdım.
"Bu sefer amma da attım, cidden komikti" yazdı.
İşte bunu seviyordum, çocuk istemeden aşırı komik ve tatlı oluyordu. Ama taktiğim sağolsun onu biraz peşimde koşturtup öyle mutlu son olmasını sağlıycaktım. Ya da işler tamamen karışıcak, allak bullak olucaktı.
