Yazardan"Şu an saçmaladığının farkında mısın Hermione?" diye gürledi Draco. "Senin için burdayım, kızımız için burdayım. Kaç sene geçti beş, altı? Canıma tak etti artık. Seni her gün o sırıkla görmekten nefret ediyorum. Kendi kızımın o adi herifle daha güzel vakitler geçirdiğini bilmek canımı yakıyor anlamıyor musun?"
"Her gün senin kokun olmadan yaşamanın zorluğunu biliyor musun? Yada her sabah uyandığında kendi güneşinin yerinde olmaması. Aydınlık yerine karanlığa uyanmak. Kendi kızımın doğumunda yanında olamadım. İlk kelimelerini söylerken yanında olamadım. Belkide ilk baba diyecekti." Draco'nun çenesi titredi.
"İlk adımını atarken kim bilir ne kadar sevinecektik." Sarışın büyücü gözlerinin dolmaması için kendini çok sıkıyordu hatta kaburgalarından biri kırılmış bile olabilirdi. Ama Draco bu savaşı kaybetti. Sol gözünden koca bir damla yaş yanağından süzüldü. Genç adamın çenesi titriyordu.
"Neden gittin Draco?" diye fısıldadı Hermione. "Lütfen bana doğruyu söyle."
Draco, Hermione'nin saçının bir tutamını eline aldı ve burnuna götürdü. Kokusu ile mest olurken gözlerini yumdu. "Çünkü seni korumak istedim Hermione." "Herşeyden."
Kapı açıldığında içeri Dean girdi. İkisini yakın gördüğüne pek şaşırmadı. Dean Hermione'yi istiyordu. Siyahi büyücü sesini çıkarmadan onlara yaklaştı. Elini Hermione'ye uzattı. Hermione bir Dean'ın eline bir Dracoya baktı. Sarışın büyücü lütfen bunu yapma dercesine hafifçe başını iki yana salladı. Hermione ne yapacaktı. Dean'ın elini tutarsa Draco gidecekti biliyordu. Altı yıl boyunca yanında kimin olduğunu düşündü. Sonra neden böyle olduğunu.
Bildiği tek bir şey vardı Hermione'nin. Dean ömrünün altı yılını onun için adamıştı, her dediğini yapmış ve onun en zor zamanlarında yanında olmuştu. Ama Draco'yu sevsede sevginin yetmeyeceğini biliyordu. Hermione'nin düşünceleri Dean'ın elini tutması ile son buldu. Sanırım artık çok geç diye düşündü. Dean'ın elini bırakmayıp onu çekiştirmesine izin verdi.
Draco onlar çıktıktan sonra göz yaşlarını serbest bıraktı. Asasını cebinden çıkarıp dikkatini toplamaya çalıştı ve cisimlendi.
Sarışın büyücü yüksekçe bir yere cisimlendi. Birden esen rüzgar tüm vücudunun titremesine neden oldu. Burdaki tepeden bütün Londra'yı seyredebilirdi genç adam. Bir kaç adım attığında uçurumun kenarında olduğunu fark etti. Göz yaşlarından dolayı net göremiyordu düşebilme ihtimalini göze alarak geri gitti.
Draco dişlerini ve yumruklarını sıktı. Bütün vücudunu elektrik kaplamıştı sanki genç adamın. Sarışın büyücü avazı çıktığınca bağırdı gökyüzüne. Bütün öfkesini kustu. Ardından bi daha bağırdı. Boğazı çok acıdığında bunu umursamadı bile kalbinin acısı daha büyüktü. Draco tüm gücünü kaybettiğinde dizlerinin üstüne bıraktı kendini.
*
Dean ve Hermione içeri girdiğinde Ron, Harry, Ginny ve Luna'nın bakışı önce ikisine sonra ellerine kaydı. Dördü kötü bir şeyler olduğunu anlamıştı. Granger'lar olduğu için kimse bir şey söylemedi.
Herkes gittiğinde Elizabeth'te koltukta uyuyakaldı. Dean onu kucağına aldı,"Umarım uyanmaz." diyip gülümsedi Hermione'ye.
Dean yavaş ve sessiz adımlarla yukarı çıktı. Elizabeth'i yatağına yatırdığında üstünü güzelce örttü. Siyahi büyücü sessizce odadan çıktığında Elizabeth'in uyanmadığına sevindi. Bu geceyi Hermione ile geçirmek istiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dramione / PureBlood-Prince
FanficHermione x Draco Harry Hermione ve Ronald Hogwarts'ta altıncı yıllarına geçmişlerdi. Genç cadının kaderi Hogwarts bittikten sonra trajik bir şekilde değişti. Hayatına sonradan giren bir büyücü onu daha büyük bir karmaşanın ve acının içine sürükl...