Sebebini bilmedikleri bir kavga mı bu?

36 2 0
                                    


Sebebinibilmedikleri bir kavga mı bu?

Dağlarınardına yaslanmış kırsal vakitlerde renk atmış kumaşlar gibidizilmişlerdi hayatın gerdanına. Dağın hangi tarafı dünyayayakındı, yıldızlara el dokunduracak gelin hangi vakit suserpecekti tarlaya? Bereketi artsın diye baharın, güneşineteklerini öperlerdi. Eski masallardan bildikleri "kırk katır mıkırk satır mı" cümlesinde kitabın orta yerinden yırtılmışzamana ağlarlardı. Bilmedikleri yerlerden gelen selamı başınınüstüne koyar, dişlerinden artan ne varsa karıncalara aşederlerdi. Son yıllarda üst üste ıstırap külleri rüzgârlauzaklardan gelip düşüyordu saçlarına çocukların. Titriyordueriğin çiçeği, kavağın gölgesi, buğdayın tanesi. Tedirgindikuzu, korkuyordu güvercin, uyumuyordu bebeler. Uzak yerlerden silahsesleri geliyordu. Gecenin karanlığında dağların arkasındanışıklar semaya yükselir top ve tüfek sesleri korkununkerametiyle kulakları tırmalardı. Meralara doğru gidenpatikalarda farklı izler belirmişti. Herkesin bildiği izlerdenfarklıydı, kurdun kuşun izi değildi bu. Sarıkamış'a,Çanakkale'ye gidenler izleri koklayarak uzaklardan gelentehlikenin artık çok yakında olduğunu sezmişlerdi.

" Potinizleri! " dediler.

Uzaklardaduyulan silah sesleri ve görünen ışıklar her gün biraz dahayaklaşarak geliyordu.

Katırlarayükleyerek her şeyi, uçurum misali kayalardan, koyun ve keçisürülerini de sürerek Sultan Baba dağının diğer yüzünedevrildiler. Burası Xuran mezrasına yukarıdan çapraz bakanyamaçta bir mağaraydı. Bölgeyi iyi bilenlerin dışında oradabir mağaranın olduğunu görmek imkânsızdı. Aşağıdan bakıncamağaranın girişi, yarılmış bir kaya gibi görünürdü.

Birgün içerisinde mağaraya onlarca insan gelmişti. Çocuklarınsayısı belki yirmi-yirmi beşti. Bazı çocuklar birbirinitanımıyordu. Başka mezralardan gelmişlerdi.

Sırasıylabiri dışarı çıkıyor bir süre sonra diğeri gizlice dışarıçıkıp daha evvel giden kişi içeri geliyordu. Adeta mağaranınkapısında sürünerek gider gelirlerdi. İçeri geldikten sonrakendi aralarında konuşuyorlardı. Hiç dışarı çıkmadan birmağarada kalmak herkes için zulümdü, ancak çocuklar için tarifiolmayan bir işkenceydi. Onlar oynamak istiyorlardı ama alan dardıve gürültü yapmamaları için sürekli susturuluyorlardı.



Bukaçıncı gündür kaçıncı gecedir anlamıyorlardı, sadecesuskunca etrafa bakıp açlıklarını söylüyorlardı. Xecê,çocuklarının can güvenliği için sürekli bir telaş ve korkuhalinde mağaranın bir köşesine tünemiş duruyordu. Aradaçocuklara çok kısıtlı bir iki lokma bir şey veriyordu. Ama suyoktu ve bir süre sonra tekrar açlık hissi büyümeye başlıyordu.

Mağaranınekşi kokusu bir süre sonra kanıksandı herkes tarafından. ElaLukê, etrafında topladı kadınları; konuşmalarındaki cesaretherkesi şaşkına çeviriyordu. İçindeki yaşama sevincinde enküçük kaygı yoktu, sanki tertele değil de bir yerden başka biryere taşınıyormuş gibi sakin ve neşeliydi. Ele her konuştuğundaLeyla utanır eşarbını tam burnunun dibine kadar çeker kapatırdıağzını.

Sultanannesinin yüzünden ayırmıyordu gözlerini. Yaz sıcağı birdamla suya hasret bırakmıştı. Nedir bu sesler, neden gidip buzgibi çeşmeden içmiyoruz da bu mağarada duruyoruz?

Şaşkınlıkiçinde debelenip duruyordu Ali Xıdır. Bir sürü insan burayatoplanmış ve çocuklar ağlamasın diye özellikle dikkat ediyordukadınlar. Annesinden su istedi, açlıktan ve susuzluktanağlayacaktı Zeynel, ama etrafındakilerden çekinerek sustu.Erkekler sürekli mağaranın ağzına yakın bir yerde konuşarakuzaklara bakıp bir şeyler tarif ediyorlardı. Kadınlar korkuylaçocukları susturarak erkeklerin ne dediklerini anlamayaçalışıyorlardı. Açlık büyümüş, susuzluk kudurmuşdurumdaydı. Sabah güneşi mağaranın ağzını yalayarakçocukların gözlerine çarpıyordu.

YASAK MINTIKANIN ÇOCUKLARIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin