Hangi savaş bitiyor, hangi savaş başlıyor belli değildi

6 0 0
                                    


Hangisavaş bitiyor, hangi savaş başlıyor belli değildi

Radyolardanyükselen ölüm haberleri, çok sayıda ölümlerle beraber, birmüjdeyi de veriyordu. Savaş nihayet bitmişti.

Herkesbitkin, bezgin, yoksul ve çökmüştü. Savaş illeti, herkesiinsanlıktan çıkarmıştı; konuşacak, çalışacak hallerikalmamıştı. Nice canlar almış, nice anaları yavrusundanayırmış, nice gencecik yürekleri dağlamıştı. Nihayet bitmiştiama hayatı da bitirmişti.

Xecêsavaşın bittiğini duymuştu herkes gibi, ama umursamadı hiç.Artık kaybedecek bir şey yoktu. Her şey uçup gitmiştiavuçlarından. Seyitmençe sevincini uzun tutamadı, Ali Haydar veZeynel' in yokluğunu bıçak acısıyla doladı ciğerlerine. Biraziçerden dağıtarak acısını, geride kalan çocuklarının mutluyarınlarında uzun hayallere daldı. Ali Xıdır, artık evlenecekçağa geldi. Torunları olursa birinin adını Ali Haydar diğeriniZeynel koyacak ve çocuklarını, torunları olarak koklayacaktı. Buhayalin güzelliği öyle bir güç verdi ki, büyüsünde kaldıgelecek zamanların.



Xecê,yollar ve yıllar boyu suskun devam etti ve konuşmadı. Seyitmençebaşına taktığı kasketi gözlerine siper ederek baktığı uzakyerlere, içindeki dal kırıkları ile gitmek istiyordu. Taş duvarasırtını yaslarken, kaburgalarının altındaki acı, nefes alıpverdiğinde hırçın çocuk gibi kımıldıyordu. Bu yaban ellerdeölmekten çok korkuyordu. Xecê ve çocuklar bilmedikleri bu ellerdeperişan olurlar, onlar için de olsa nefes almalıydı. Ali Xıdır,bir hayli alışmış olmasına rağmen ailesinin içinde olduğudurumdan dolayı omuzlarındaki yükü taşımaya çalışıyordu.Sultan, dilini ateşte pişirmiş gibi suskunca alışkanlıklarınısürdürüyor aynı eve gidip geliyordu. Besê ortalarda bir yerdekalmanın şaşırtıcı saldırısında sürdürüyordu hayatını.Çok şey unutulmuş, eskimiş, farklı alışkanlıklar edinmişherkes, az çok hayat kuranlar olmuş dünyanın bir yerinde, zamanınçarkına takılmış gidiyorlardı. Tek ortak yanları ise sonununne olacağı...



Döndüler;yabancı bir dille, kaybettikleri bir gülle, eksik ve utangaç...



Mustafamuhtar yeni dönemde seçilemedi, ancak diğer seçilende aynıderecede muhacirlere yardımcı oluyordu. Bir sabah elinde birkâğıtla kapıya dayandı:

"Seyitsana bir haberim var." Seyitmençe muhtarın yanına doğruilerledi.

"Bakkanun çıkmış, isterse isteyen muhacirler köylerine dönebilirmiş"

Şaşkınlıkiçinde anlamaya çalıştı Seyitmençe. Muhtar, elindeki kâğıdıiyice uzatarak tekrarladı. "Seyit devletin mektubu bu işte bak,herkes köyüne, memleketine dönebilirmiş"

Xecêve çocuklar da duydular. Hiç beklemedikleri bir şeydi bu, nereyeve nasıl gidecekler? Herkes herkesi unutmuştur bile. Nasıl gidipköye yerleşecekler ve nasıl ev yapacaklar? Sorular sorunlarlaberaber çalkalandı durdu birkaç saniyede. Muhtar kâğıdı verdi:

" Eyicebak Seyit, iskân kanunu bu!" diye söyledi ve gitti.

Derinbir sessizlik kapladı evi. Huzursuzluk kımıldıyordu adetaXecé'nin kanında, iki oğul arasında kalmıştı. Bir gidip AliHaydar'ına kavuşmak vardı; bir de Zeynel'ini burada, bu yabanellerde bırakmak...

Herbiri diğerinden beter yakıyordu içini. Seyitmençe bulut oldu,rüzgâr oldu, dolaştı her yeri geldi. Gitmekle kalmak arasındabir yere oturdu. Gözünde tütüyordu oralar, kuş olsa uçar gidero dağlara konardı. Çok zaman oldu oralardan çıkalı, çocuklarneredeyse hiç anımsamıyordu oraları. Herkes dönecek mi acaba? Yabir de kimseler geri dönemezse nasıl olacaktı?

YASAK MINTIKANIN ÇOCUKLARIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin