Hangisiayrılıktır, hangisi kavuşmak?
Günlerböyle sessiz sakin sükûnet içinde geçerken bir gün köyünbekçisi geldi, Ali Xıdır'ı aldı ve gittiler. Pukê uzun uzunbaktı arkasından. Bir daha asla göremeyeceğini düşünerek,içinden susturdu kendisini. Sosê duruma sevinmişti, diğerlerinisanki aileden birini kaybetmiş gibi keder sarmıştı. İbiş amcayardımcısını kaybetmenin üzüntüsündeydi. Görgecin AliXıdır'ın anne ve babasına kavuşmasını büyük bir sevinçlekarşıladı. Ali Xıdır, askerlerin de içinde olduğu arabayakarmaşık duygularla bindi. Asker kelimesi, elbise ve forması hepürkütmüştü; bu defa ürkekliğini erken üstünden atmış vePukê'den ayrılmanın hüznünü ailesine kavuşmanın sevinciyletartmaya çalışmıştı. Ailesine kavuşma ihtimali hep vardıaslında, ama Pukê' ye tekrar kavuşma olanağı yoktu. Kim bilirailesinin olduğu yer ne kadar uzaktı. Arabanın camından geriyedoğru bakışları uzadı, camdan sızan güneş alnını yalıyordu,neyi nereye koyarak tartacağını şaşırmış şekilde mecburiistikamette devam etti...
Derken,bir gün, Osman Ağa her zamanki aşağılama ve küçümsemeleriniyine namaz vaktinden önce abdest alır gibi sürdürdü:
"Müslümaninsan nasıl namaz kılmaz? Ben anlamadım, ama normal, sizin içinmum söndü deyiyolar Seyit"
"One demek Osman Ağa? " dedi şaşırarak Seyitmençe.
"Sizmum söndürüp birbirinize giriyor muşsunuz, kim kimi yakalarsa"
Hâlâşaşkınlıkla bakıyordu Seyit, ne anlama geldiğini henüzanlamamıştı.
" Benbilmem öyle şey, ne demek oluyor, kim kimi yakalarsa ne yapar"
"Hanicem mi dem mi bilmem işte, yapıyorsunuz ya kadın kız karışık.İşte orada adamın biri yanında makası varmış, birinin eteğinikesmiş, eve gelmiş sonra bakmış ki adam kızıylan yapmış"
Bulutlartoplandı Seyitmençe'nin beyninde, şimşekler çaktı. Sultan'ı,Besê'yi düşündü. Bu nasıl bir iftira, bu ne demek?
"Senkendi kızınla yapar mısın?" diyecekti ki, sinirden dili titredieksik hece ile kelimeyi fırlattı:
"Senkendi kızına yaptın" dedi.
OsmanAğa kendisine söylendiğini düşünerek kızdı. Aşırı şekildesinirlenerek bağırdı:
"Senkendi kızına yapıyon len, siz Kızılbaşlar yapıyorsunuz, sizana kız bilmezsiniz"
Seyitmençe,günlerden beri kendisini aşağılayan bu adamla sabrının sonunageldi. Her şey kabuldü: Eşek gibi çalışmaya razı olmuş;sürgündür, oğlunu kaybetti, ailesinin çoğundan haberi yok,paramparça oldu... Ama kendisine atılan bu iftira karşısındadayanacak hiçbir gücü yoktu. Kızlarını düşünerek
"Neolacaksa olsun" diye içinden geçirdi ve Osman Ağa'nın üstüneatladı. Kolunu salladığında Osman Ağa'nın suratında ateşçıktı adeta. Dünya ters dönmüş gibiydi, Seyitmençe tümgövdesiyle dişlerini gıcırdatarak saldırdı:
"Weylace kutik, lace dela belekê, tu mire hen vana hê"
"Vayköpeğin oğlu, köpeğin yavrusu, sen bana öyle dersin e"
OsmanAğa'yı yere serdi, dakikalarca vurdu, ama sadece Osman Ağa'yıdeğil onlara bu hayatı zehir eden herkesi dövüyordu. Ali Haydar'ıalan hangi güçse ona; Ali Xıdır'ı onlardan koparan hangi zamansaona; bu kan revan, bu acı, bu ıstırap kimden geliyorsa ona; dostu,arkadaşı Delali'yi kendisinden koparan yollara, her şeye, her şeyesaldırdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YASAK MINTIKANIN ÇOCUKLARI
Historical FictionDersimlilerin, tertele olarak adlandırdığı katliamdan geriye; acılarla birlikte, insansızlaştırılmış bir bölge kalmıştır. Yıllarca burası 'yasak mıntıka' olarak adlandırılmış ve kimse bu bölgeye girememiştir. Dersimlilerin bu mıntıkaya girmesi çok s...