Savaşvardı, elbette umut da vardı.
Yiyecekbir şey kalmamıştı ve burası da düşündükleri kadartehlikesiz değildi artık. Seyitmençe tez elden kararını verdi,hemen topladı çocuklarını, Xecê ile tekrar Sultan Baba Dağı'nıneteklerine gideceğini söyledi. Delali bu duruma hemen katıldı,zaten bu kadar acıdan sonra onları yalnız bırakmayıdüşünmüyordu. Bir iki komşusu da onlarla gitmek istediklerinisöylediler. Elbete Memli ve Ela Luké bunlarla bereber gideceklerdi.
Hiçdeğilse orada hangi yol nereye gider, hangi mağara nerede, hangiçeşme nerede hepsini biliyorlardı. Seydesen ve Usen Ağa budüşünceye çok bir şey demediler, sadece birkaç nasihattebulundular. Karar verdikten sonra yola koyuldular, gece yarısınıbulmuştu vakit..
Seyitmençe,yönünü doğduğu tarafa çevirince sanki savaştan çıkmış gibiiçi umut kapladı. Sultan Baba Dağı'na yaslarsa sırtınıevelallah bir şey olmayacaktı. Zeynel'i sırtına aldı, Besêannesinin elini tuttu, Ali Xıdır ve Sultan arada devam ediyorlardı.
Sultan'ınarada olması gerekirdi, sesleri duymuyordu, karanlıktan dolayı elhareketlerini göremeyeceği için onun herkesin gözünün önündeolması gerektiğini düşünerek arada yürüttüler. Yollarıumutla kat ediyorlardı, kavuşacakları yerde yiyecekleri vardı.Bildikleri iyi korunaklı mağaralar vardı. Mola verdikten sonratekrar devam ettiler. Henüz varmaları gereken yer çok uzaktı. Amabu tarafta askerin olabileceğine inanmıyorlardı ve gündüz deyürüme niyetindeydiler.
ElaLuké rüzgâr gibi esiyordu savaşın ortasında, çocuklarıtoplayarak erkeklere taş çıkaracak hareketler ediyordu, tekrarkendi bölgesine dönmenin mutluluğundaydı. Savaş her haliyledevam ederken hayat da devam ediyordu ve o aklından çıkaramadığıyiğidini savaşın ortasında da arıyordu. İlk konaklamalarındaetrafına toplanan kadınlara, Laç Deresinde silah atarken kılamsöyleyen davudi sesli adamı anlattı
" Delali'den daha iriyarıydı kurban olduğum, babayiğitti, mavzeri de; iki kulaçkadardı, belimi iki defa saracak uzunlukta kolları vardı."Herkes şaşkınlıkla hikâyeyi dinledi, ancak bir şey vardı, Eléonu nasıl gördü? Etrafında dolanan hınzır bakışlardan bunuanlayınca "yoksa o ses nerden çıkacak?" diyerek fantazisinibir yere oturttu.
Tanyeri ağardı, güneş dünyaya merhaba dedi. Çocuklar yorgunluktanve açlıktan ölecek gibi. Yerden bildikleri bütün otlarıtoplayarak yediler. Mevsim yaz olduğu için çok fazla bir şeykalmamış, olanlar da kartlaşmış kurumuş otlardı. Kökleriniçıkararak yedikleri birkaç bitki vardı, dağ sarımsağı enbildikleri bitkiydi. Lokman hekim ilacı derler, kutsal sayarbostanlarda ekmezlerdi, zira onun dağda ve kendi kendine olmasıgerekirdi, yani dünyası dağdı. Kısa verdikleri molada, çocuklarasarımsak yedirdiği esnada Delali sarımsağın kutsal hikayesinikısa anlatmaya başladı.
" derlerki;Lokman Hekim pirimiz, ölümsüzlük ilacını aramış bulmuş, onubir kâğıda yazmış. Öylebir rüzgâr kopmuş ki; rüzgârda uçankâğıt gelmiş sarımsağın üstüne düşmüş. Sonra gökyüzüortadan yarılmış gibi yağmur yağmaya başlamış ve o kâğıdınsuyu hepsi sarımsağın üstünden köküne akmış. Onun içinsarımsak her derde devadır." Sarımsağın kısa öyküsüherkesi bir an uzaklaştırdı ölüm dugusundan, ancak içindebulundukları gerçek onları ölümsüz bir yaşama inandıramıyordu.Yürümeye devam ettiler. Çok uzaklardan silah sesleri geliyordu.Karşı dağa baktı Seyitmençe, Fikirik Dağı güneşi tepesinealmış göğsüne dökülmüş gölgesiyle cesur, dik ve korkunçduruyordu.
Dağlarınyalnızlığını düşünmek ne acayip şeydi, nasıl bu kadaryalnız ve güçlü oluyorlardı? Koca Sultan Baba tek başınadurur öyle, eteğinde dağ keçileri, kayalar, uçurumlar, börtüböcek, yaylalar ve çeşit çeşit çiçekler...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YASAK MINTIKANIN ÇOCUKLARI
Historical FictionDersimlilerin, tertele olarak adlandırdığı katliamdan geriye; acılarla birlikte, insansızlaştırılmış bir bölge kalmıştır. Yıllarca burası 'yasak mıntıka' olarak adlandırılmış ve kimse bu bölgeye girememiştir. Dersimlilerin bu mıntıkaya girmesi çok s...