Bölüm parçası Sarah Jaffe - Pretender
Ve hatırlatmak isterim ki, gerçek hayatta bu acıları yaşayanlar var...
Multimedia da göz atabilirsiniz. Buz prensimiz orada olacak.
Buz gibi su çenemden boynuma doğru akarken aynadaki uykusuz yansımama baktım. Tanrım, gözlerim beni neden bu kadar ele veriyordu? Kendine gel Sıla. Bugün piknik var kendine gel. Güçlü olmalıydım. Nefret ediyordum güçsüz gözükmekten. Zaten yeterince sahipsizmişim gibi davranıyordu insanlar. Beni en ufak kötü halimde gördüklerinde, iniyordu gözlerine acıma perdeleri. Bunun üstesinden gelebilirsin. Hadi Sıla ne çabuk unuttun? Burhan tabak kırdığın için kırık parçaların üstünde yürütmedi mi seni? Kimse çakmasın diye basketbol maçına çıkmadın mı o ayaklarla? Hiçbir şey olmamış gibi davranabilirsin. Hep öyle yapmadın mı? Şimdi de yapabilirsin.
Yüzümü pembe havluyla kurulayıp onu da kirli kutusuna attım. Altıma beni ben yapan basketbol şortumu üstüne de sıfır kol bol bir tişört geçirdim. Göz altlarımı da kamufle ettikten sonra aynada kendime baktım. Bir şeyler yanlıştı. Gözlerimi aynadaki görüntümde gezdirdim. Yanlış hiçbir şey göremedim. Çantama yaptığım kurabiyeleri attım ve derin bi nefes alıp dışarı çıktım. Kendimi daha önce hiç bu kadar tedirgin hissetmemiştim. Melek ten Mine hakkında bilgi alıp buluşma yerimiz Simit Sarayına doğru yürüdüm. Mine'yi görecek ve sorularını cevaplayacak kadar yürekli hissetmiyordum kendimi. Zaten Meleğin annesi onu çok seviyordu bazen istesem de onda kalması için ısrar ediyordu. Gittiğimde neredeyse herkes oradaydı.
HASSIKTIR.
Gözlerim üzerindeki deniz gözleri gördüğüne inanamıyordu. Bakışlarımı yüzündeki benlerden alıp gözlerine getirdiğimde buz küvetin içindeki sıcak suda uzanıyormuş gibi hissettim. Öyle saçma sapan yutkundum ki umarım kimse duymamıştır. Alperen bana göz kırpıp kolunu kutup prensinin omzuna attı ve dudaklarını büze büze alaycı bir sesle
"Tayfun'un bize katılması bir problem teşkil etmiyordur umarım Sıla?"
Tekrardan yutkundum. Kulaklarımın kızardığından eminim. Kekelememek için dua edip
"Ha-hayır aksine mutlu oluruz." dedim. Ah Allahım beni neden dinlemiyorsun? Tam bir gerizekalıydım şu anda. Bakışlarımı yere indirdiğimde cebinden sigarasını çıkardığını hissettim. Ah! Lütfen bunu bana yapma sürekli kendime nefes almayı hatırlatmaktan yoruldum.
Adı Tayfun öyle mi? Yıllardır uzaktan uzağa sevdiğim çocuğun adını şimdi öğrendiğim için çekingenliğime bir küfür savurdum.
Herkes tamamlandığında yola çıktık. Yemyeşil, dere kenarı, ormanlık bir yere geldiğimiz de Hilal böceklere mırın kırın etmeye başlamıştı. Kaan onu sırtına alıp dereye doğru koşmaya başladığında bir kahkaha atıp masaya gazete sermeye başladım. Aptallar.
Alperen'in çantamı mıncıkladığını farkettiğimde şüphelenmeden edemedim. Ama ağzındaki kurabiyeleri püskürterek "Ne var?" dediğinde kendimden utanıp güldüm. Şüpheyle yaşayamazsın.
Pastalar börekler tam bir altın günü havasında kahvaltı yapıyorduk. Yemek boyunca sessizce onu izledim. Elimde değildi. Ah, bir insan neden bu kadar kusursuz olurdu? Hiç çatal kullanmamasına rağmen o kadar nazik ve narindi ki... Eline üzümlü kurabiyelerden bir tane aldığında içimden görücüye çıkmış kız gibi sevindim. Ama elinde evirip çevirip geri masaya bırakmıştı. Yediğimi yutamayıp öksürmeye başladığımda Alperen'in yardımıyla ciğerlerimi masaya döktüm. Burhan bile öyle vurmuyor be allahsız çocuk.
Bizimkilerin deyimiyle Büşra'nın satanist müzikleri eşliğinde tabu oynamaya başlamıştık çoktan. Neslihan her kelimeyi "Şey" ile anlatmaya çalışınca Hilal mızıkçılık yapıp oyunu bıraktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TUZ YANGINI
Ficção AdolescenteGözlerime nasıl bir perde inmiş böyle? Allahım neden duyduklarımı algılayamıyorum? Beynim sanki kulaklarıma direniyor tercüme etmemek için. Ah, çok ağır. Siktir gözlerim çok ağır. Bilincim bu kadar yerindeyken nasıl oluyor da gözlerimi açamıyorum? K...