Ayağa kalktığında birkaç boş bira şişesini devirmişti. Umursamadan devam etti ve cd oynatıcıya yeni bir karanlık film daha koydu. Izlemek yetmiyordu artık. Doymuyordu. Kafası bulanık, vücudu terli ydi. Koltuğuna tekrar yerleşip kara filmine odaklandı yeniden. Bir yudum su aradı. Ağzı kurumuştu. Yanıyordu işte. Cayır cayır yanıyordu. Boğazına kadar sapkınlığın içine battığını biliyordu. Ani bir kararla elini yüzünü yıkayıp kendini sokağa attı. Sanki giyinmemişler de ona albeni yapıyorlardı. Gözleri karardı adamın. Aslında böyle biri değildi ona göre ama yapıyordu işte. Karşı bankta elinde küçük bir çocuk çantasıyla oturan kıza baktı. Giydiği mini şort körpe bacaklarını adamın önüne sunuyordu sanki. Kız ayaklandı ve küçük bir kız çocuğuna seslendi. Minik kız ona doğru koştu ve elini tuttu. Adama doğru yürüyorlardı şimdi. Kaç yaşındaydı? 16 mı? Çok yakınından geçip gittiler adamın. Saçları savruldu. Kokuyordu. Kız koyu pembe kokuyordu. Çok tatlı bir koku ama biraz da ekşiydi. Hayır, hayır acı kokuyordu bu kız. En son kaybettiği uyuşturucu bağımlısı hamile eşinden almıştı bu kokuyu. Düşündüğü şeyle kendi bile alay etti. Hadi ama acımış mıydı bu kıza? Oysa kendi düşünmüştü kızın hayatındaki en kalıcı acı olmayı. Adımları çoktan kızın peşine doğru hareketlenmişti bile. Kuytu bir apartmanın önüne geldiğinde küçük kızın bağcıklarını çözmek için eğildi. Tanrım, bacakları bu kadar güzel olmak zorunda mıydı? Adam tekrardan yanmaya başladı. O kahpe kararı aldı en sonunda. Evet yapacaktı. Istiyordu ve istediğini alacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TUZ YANGINI
Teen FictionGözlerime nasıl bir perde inmiş böyle? Allahım neden duyduklarımı algılayamıyorum? Beynim sanki kulaklarıma direniyor tercüme etmemek için. Ah, çok ağır. Siktir gözlerim çok ağır. Bilincim bu kadar yerindeyken nasıl oluyor da gözlerimi açamıyorum? K...