İhanet

123 9 0
                                        

 Odamdan içeri girip yatağıma uzandığımda bu sıcaklığı özlediğimi farkettim. Hastane kokusunun olmadığı her yer cennet gibi geliyordu şu anda. En sonunda hastaneden çıkabilmiş ve bizimkileri de yalvar yakar evlerine gönderebilmiştim. Evde sadece miniğimle ben vardık. Yana doğru kolumun üstüne döndüğümde Mine elindeki çikolatalı süt kabıyla yanıma geliyordu. İlkten bana getirdi sanıp şaşırmıştım ama sonra pipet ambalajını açmayı beceremediğini farkettim. Pipeti bana uzattığında hızlıca kabını açtım ve sütüne taktım. Gözlerini kocaman kocaman açıp sütü içmeye başladığında güldüm. 

 Ayağa kalkıp yemek yapmaya karar verdim. Mine için televizyonu açtıktan sonra mutfağa doğru yürümeye başladım. Banyonun önünden geçerken gözüm içeriye takıldı. Tertemizdi içerisi. Banyo halısı ortada yoktu. Muhtemelen çöptedir diye düşündüm. Derin bir nefes alıp banyonun kapısını kapattım ve mutfağa yürümeye başladım. Dolaptaki kıymayı çıkarıp çözülmesi için mikrodalgaya koyacakken kapı çaldı. 

Kapıyı açtığımda karşımda Burhan'ı gördüğüme değil de elindeki pembe çiçeklere şaşırdım. Çiçekleri bana uzatıp;

"Geçmiş olsun."  dediğinde gözlerim yerinden fırlayacakmış gibi ona bakıyordum. Başı yere eğikti. Pişman mıydı yani ? Ah canım heveslenme çünkü senin yüzünden intihar etmedim. Aptal herif ne yani bu çiçekleri ne yüzle verebiliyordu bana. Alaycı bi kahkaha atıp çiçekleri masanın üstüne koyduktan sonra elindeki paketleri de mutfağa götürdüm. İçindeki pizza ve kolayı gördüğümde gerçekten kafayı yediğimi düşünmeye başladım. İçeri gidip Mine'ye baktığımda Burhan ile yanyana oturmuş çizgifilm izliyorlardı. 

"Mine! yanında oturan Burhan'ı görebiliyor musun bebeğim?"

Şaşkın şaşkın bir bana bir Burhan'a bakıp kafasını aşağı yukarı salladı. Oh şükür en azından delirmemişim, gerçekten de buradaymış. Pizzaları sofraya koyduğumda Mine bir sevinç çığlığı basmıştı. Gülümsemeden edemedim. Burhan onun saçlarını okşadığında çok da rahatsız olmamıştı. Aç gözlü canavar seni diye düşündüm içimden. Abur cubur getirince Burhan Bey tatlı oluyordu tabi. Onun bu mutluluğunu bozmak istemediğim için çenemi tuttum.

 Bir süre sonra karınları doymuş ikisi de kanepeye serilmiş film izliyorlardı. Bulaşıkları yıkamak için mutfağa geçmiştim. İşim bittiğinde Mine ile Burhan'ı ayakkabılarını giyerken gördüm. 

"Hey, hey nereye götürüyorsun çocuğu lan?" diye çıkıştığımda yüzüme bir süre aval aval bakıp "Dondurma almaya gidiyoruz, gelicez be hemen ne delleniyon?" dedi. 

 Mine deki sevinci gördüğümde ağzım ses çıkarmamam için kendini kapatmıştı sanki. Naparsa yapsın sonuçta onun babasıydı ve o da baba sahibi olmanın nasıl bir duygu olduğunu merak ediyordu. Kızamazdım ki ona. Kafamı anlayışla sallayıp onları yolculadım. 

 İçeri geçip koltuğa kendimi attığımda ne kadar yorulduğumu yeni farketmiştim. Sabahtan beri yatıyor olsam da deli gibi yorgundum. Aniden kapı tarafından acaip bir gürültü koptuğunda neye uğradığımı şaşırdım. İçeri gelen ayak seslerini duyduğumda korkudan ne yapacağımı şaşırmıştım. Neden sonra kendimi koltuğun altındaki boşluğa attım. 

İçeri giren iki kişinin sadece ayaklarını görebiliyordum. Bu da neydi böyle amınakoyayım? Sırtımdan akan soğuk terleri hissedebiliyordum. Derin bir sessizlik olduğunda nefesimi tutmuştum. Biri kapıları tek tek tekmeleyerek odaları gezmeye başlamıştı. Nasıl titrediğimi kestiremiyordum ama ellerim buz kesmişti. Saç derim ıpıslaktı. 

 Bana doğru yaklaşan bir çift ayağı farkettiğimde gözlerimi kocaman açıp daha da içeri kaçmaya çalıştım. Biri saçlarımdan tutup beni var gücüyle dışarı çekti. Daha çığlık atmadan boynumda küçük bir acı hissettim. Sonra gözlerim kararmaya başladı. En son hatırladığım kafama geçirilen bir çuval ve beni omzuna alan güçlü kollardı. 

TUZ YANGINIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin