Multimedia: Baran.
Arabaya bindiğimde kameraların flaşları patlıyordu. Kendimi oldukça yorgun hissediyordum. Sanki yanlış bir şey yapmışım gibi hissediyorum bir yandan da. Henüz Buse ile çok derin bir bağlantım da yokken neden bu kadar ileriye gittim ben de bilmiyorum. Babamın söylediklerini düşünüyorum. Belki de mutluluğu hissederim ama önüme o kadar engel çıkıyor ki.
İnsanlarla ilişkilerimi kontrol altına almam lazım. Gerçekten her şeyin bu kadar hızlı gelişmesi beni yıpratacak diye tedirgin oluyorum üstelik. Madem Efecan olmak zorundayım, bütünüyle onu benimsemem lazım. Yanlış bir şey yapmak istemiyorum. Her şekilde her yerden bir sorun çıkacak gibi hissediyorum.
Buse’ye gelirsek de beni çeken tarafı hırçınlığı, bir o kadar da çaresiz oluşu. Para insanların hayatlarını ne kadar da sınırlandırıyor böyle. O pislik çuvalının yaptığı şeyi kabullenmek hem onun için hem de ailesi için zor olmalı. Benim yerimde başka biri olsaydı, belki de aynı şekilde yapardı.
Dış görünüş her insan için önemli tabi ki. Ama bunu abartmak gerçekten aptalların işi. Hayatım boyunca bir tane kız evladı yanıma, konuşmak yada sohbet etmek için yaklaşmadı. Uzaktan gördüler, beğendiler, ulaşamadıkları zaman da uğraşmadan gittiler. Şimdi hazıra kondum biraz…
Bakirliğimi aşık olarak bozmayı ben de isterdim. Ama böyle denli duygusuz bir erkeği kim çekebilirdi ki zaten… Gerçi tanımak için uğraşan yoktu. Yatak aşklarım dışında tabi.
Kaç kadını altımda çığlık attırdıysam bir o kadar kaybettim duygularımı. Bir insanı sevmek, bağlanmak, aşık olmak nasıl bir şeydi kim bilir. Güzel miydi? İnsana haz verir miydi? Güvende hissettirir miydi?
Taksimden çıkıp şirkete doğru ilerlediğimde saatin 22:00 olduğunu fark ettim. Gerçekten bitkin hissediyordum. Üstelik yemek bile yememiştim. Daha saat o kadar da geç değildi. Bir yerlerde bir şeyler yemeden önce şirkete uğramalıydım.
Şirkete geldiğimde arabadan inip görevliye baktım, duvara yaslanmış uyuyordu. Ne kadar da yorucuydu kim bilir onun için. Paranın beni değiştirmesine asla izin vermeyeceğim ileride de. Böyle insanları gördükçe acıma duygum baskın geliyor ve merhamet… Ailesi var mıydı acaba? Çocukları… Bunları düşünürken arabayı kilitleyip yanına ilerledim.
Göğsünün üstündeki kartta adı yazıyordu. ‘’Deprem oluyor! Deprem oluyor, kalk, kalk, kalk! Ölüyoruz eyvahlar olsun Yılmaz!’’ Ben böyle bağırınca ‘Allah!’ diye bağırıp kendine geldiğinde omuzlarından onu sarsıyordum. Panikle zıplamasının üstüne, kahkaha atmam bir oldu. Beni gördükten sonra etrafa bakıp ‘’İyi misiniz Efecan Bey? Bir şeyiniz yok ya!’ diye telaşla sorunca daha fazla gülmeye başladım tabi ki.
‘’Hayır Yılmaz, çok güzel uyuyordun sana bir sürpriz yapayım dedim.’’ Gülüşmelerimiz birbirine karıştığında, içerideki çalışanların bazıları kapının önüne toplanmış bize bakıyordu. Gülmekten karnım ağrıdığı için bir yandan ellerimle karnımı kavramıştım. Hafif kendime geldiğimde ‘’Yüzünün ifadesini keşke fotoğraf çekseydim. Kesinlikle bu anı unutmazdın.’’ dediğimde bana ‘’Kusura bakmayın Efecan Bey, içim geçmiş de…’’ dedi.
Yüzündeki utangaçlığı gördüğümde, omzunu sıvazlayıp bir yandan gülümseyerek arabanın anahtarını uzattım sonra da kapıya doğru ilerlemeye başladım. İçeridekiler şaşkın şaşkın bana bakarken, gülümseyip yanlarından geçtim ve asansöre ilerledim. O sırada arkamdan bir ses geldi, dönüp baktığımda kızın biri yerde baygın bir şekilde yatıyordu.
Hızlı adımlarla yanına gittim ‘’Biri kolonya getirsin, ne oldu bu kıza birden?’’ dedim. Bir çocuk ‘’Kusura bakmayın Efecan Bey, aniden oldu bizde anlamadık.’’ dedi. Kızı kucaklayıp asansöre götürdüm ve zar zor 3. Kata bastım. Geldiğimizde karşımda Buse afallamış bir şekilde bana bakıyordu. ‘’Ne bakıyorsun öyle bana yardım et.’’dedim. ‘’Ne oldu bu kıza?’’ dedi şaşın bir tavırla.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Habersiz Değişiklik
Teen FictionEn büyük derdiniz nedir? Platonik misiniz? Depresyona mı girdiniz yoksa? Terk mi edildiniz? Aileniz darmadağın mı? Sizin için kendini paralayan insanları umursamamak mı tek derdiniz? Yoksa sevemiyor musunuz? Egoist bir çocuk için ölürken, sizi asla...