Multimedia: Batu.
''Korkma benim, Efecan...''
Elimin altındaki nefesi hafif hafif yavaşlamıştı. Gözleri yavaş yavaş küçülüyordu. Yavaşça elimi ağzından çektim ve yatağa bastırdım. O şekilde biraz yüzüne bakıp ''Ölü gibi uyuyorsun, sana yemin edebilirim.'' dedim ve ayağa kalktım.
Ayağa kalktığımda, pencereden içeriye giren ayın ışığı, yüzümü aydınlatıyordu. Yatakta doğrulup ''Ne zamandan beri uyuyorum?'' dedi. ''Arabada uyuyakaldın. Onlarca kez seni kucaklayıp, ordan oraya taşıdım... Hatta bir ara seni ciddi derecede sarstığımı hatırlıyorum. Uyanmak yerine kollarını boynuma doladın ve daha derin bir uykuya daldın.'' diye yanıt verdim.
Elini boynuna götürüp ovuşturdu. ''Sanırım boynum tutulmuş, kolların kazık gibi olmalı mendebur...''
Gülümsedim ve ardından ''İyi ki kazık gibi böcek. Biraz yumuşak olsaydı on gün uyanmazdın diye korkuyorum doğrusu...'' dedim. Yanındaki yastığı alıp bana fırlattı. Yastığı havada yakalayıp yatağa bıraktım. ''Aynı zamanda becereksiz bir uykucusun.''
Kapının dışına çıkarken ''Eşyalarını yukarıya getireceğim ben gelmeden duşa gir istersen. Kapıdan çıktığında banyoyu göreceksin.'' dedim. Yataktan inip ''Burası neresi?'' dedi.
''Babamın yazlığı. Şuan Alaçatı yakınlarındayız. Gelirken yiyecek ve içecek şeyler aldım. Acıktıysan, sen duşayken birşeyler hazırlayabilirim.'' dedim.
''Nasıl yani? Yazlıkta mıyız? Peki şirketteki işler ne olacak?'' dedi ve hemen ardından ''Babam beni merak etmiştir...'' diye ekledi. Kapının dışına çıkıp merdivene yöneldim. Arkamdan hızlı adımlarla geldiğini, ayakkabılarının çıkardığı seslerden anlamıştım. ''Sana diyorum, nereye gidiyorsun? Merdivenden bir adım attığım anda tekrardan sordu ''Cevap vermeyecek misin?''
Gözlerimi kısıp aptal aptal suratına baktım. ''Ne öyle bakıyorsun? Yüzümde bir şey mi var?''
Nefes verip ''Sence herşeyi ayarlamadan böyle bir aptallık yapar mıyım? Düşünmeden konuşuyorsun. Herkesin herşeyden haberi var merak etme. Hatta babam seni biraz uzaklaştırmamı istedi. Biraz kafa dinleyecekmişiz... Zaman sorunu yok. Anladın mı?''
Saçlarını karıştırıp ofladı. ''İlk günden kaytarmak diye buna derim, tembel mendebur.''
Arkamı dönüp aşağıya inmeye başladım ardından ''Mendebur?'' diye sorar gibi bana yine iş atıyordu. ''Men-dee-buur?'' ve yine cevap vermiyordum. ''Mendebur, mendebur, mendebur.''
''Böcek.'' **** ''Mendebur.'' **** ''Böceeek.'' **** ''Mendebuuuur.''
Bu şekilde atışarak aşağıya inerken ''Böcek duşa gir.'' dedim. Ardından sesi uzaktan gelmeye başlamıştı bile ''Girdim bile Mendebur. Yemek yap.''
Kafamı sağa sola sallayıp tebessüm etmeye başladım. Buse'ye karşı ne hissettiğimi çözmeye çalışıyordum yine. O çok garipdi. Hem sahiplenme iç güdüm baskın geliyordu hemde değişik şeyler hissediyordum. Bu gün kollarımdayken nefes düzenim ara sıra bozuluyordu. Kollarını boynuma doladığında da kalp ritmim değişikliğe uğruyordu.
O pisliğin yanında ne kadar da korkmuştu. Bana sarıldığında ne kadar da çaresizdi öyle. Hem dik başlı hemde yavru kedi gibi sevilesi olmayı başarabiliyor. Ne? Yavru kedi mi? Saçmalama Batu. Kedileri hiç sevmezsin sen. Benzetebilecek başka bir şey bulamadın mı?
Yere bıraktığım valizlerden kendiminkini alıp salona bıraktım. Tekrardan aynı noktaya dönüp onunkini alıp yukarıya çıkardım odaya bıraktığımda banyonun önüne yaklaşıp kapıya doğru kulağımı bastırdım. İçeriden şarkı sesleri yükseliyordu. Sesi çok inceydi. Kendi kendine şarkı mırıldanırken ne söylediğini tam olarak çözemiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Habersiz Değişiklik
Teen FictionEn büyük derdiniz nedir? Platonik misiniz? Depresyona mı girdiniz yoksa? Terk mi edildiniz? Aileniz darmadağın mı? Sizin için kendini paralayan insanları umursamamak mı tek derdiniz? Yoksa sevemiyor musunuz? Egoist bir çocuk için ölürken, sizi asla...