Bölüm 7

460 28 2
                                    

Multimedia: Buse.

İnsanın kendisinden emin olması ne kadar da zormuş. Lanet olası hayatımın bana hiç bir şey katmaması ne kadar da acı verici bir şey böyle. Kendime ait hislerime bile anlam veremiyorum. Az önce arka koltukta, belkide kendi düşünceleriyle cebelleşen ve onun için yüzünü paramparça bıraktığın adamın, benimle hiç bir ilgisi olmayan bu hayatın içinde, daha tanımadığın bir kıza ilgi duyup duymadığıma bile karar vermekte zorlanıyorsun.

Nasıl bi ruhum var ki benim? Neden bu kadar hissizleştim? Neden insanlara uzak tuttum kendimi? Neden bu kadar kısıtladım, ne için neyden vaz geçtim? Geçmişin izlerini taşımaktan korktuğum için evet. Tam bir korkağım ben, kendimden başka kimseyi düşünmedim, hislerine önem vermedim, göz ardı ettim, kırdım hem de.

Kendini korumak böyle mi olmalıydı Batu? Tam bir aptalsın.

Kendi kendimden uzaklaştım ben. Hem de çıkmazlarım yüzünden. Şimdi de ne hissettiğimi bile bilmiyorum. Ne amacım olduğunu, ne için çaba sarf ettiğimi... Olur da bir gün o da sana diğerleri gibi yaklaşırsa... Yine aynı şeyleri mi yapacaksın Batu? Yine kendi hanene çekilip, belki onun da kalbini, güvenini bir kaç dakika içinde yıkacaksın ha?

Bu resmen korkaklık, bencillik. Bildiğin sefilleri oynuyorsun. Az önce ne bok yediğinin farkındasın değil mi? Şimdi elinde birinin uğruna canını fena halde yakıp, kenara attığın adamın şirketi ve kendi duygularına bile bir anlam yüklemeden sahiplendiğin bir kız var.

Efecan... Öldüğüne inanmak istemiyorum artık. Bana bir kere bile hoşçakal demeden, bu hızlı, yaşantına ardında beni bırakarak gitmene bir isim bulmak istemiyorum anlıyor musun? Beni duyuyor musun kardeşim? Acemi bir oyuncuyu, Finice Tiyatro'suna bırakıp, çekip gitmek de ne demek?

Güçlü görünmek bir işe yaramıyor emin ol. Kendini soyutlamak da öyle. Belkide beni uzaktan izleyip, düşünüyorsundur.  Olanlara hiç güldün mü? Sesimi duymuyor musun? Bana herşeyin bir rüya olduğuna inandırmanı o kadar çok istiyorum ki şu an. Aciz bir köpek gibi yalvarıyorum sana.

 Belki de bu hayat bana göre değil, belki de yalnız adamı oynamaya alışmışımdır ben.

Düşüncesiz ve umursamaz olmayı kolay bellemişimdir. Belki de yükseklerde gördüğün, arkasından suçladığın kardeşin, bataklığın dibinde güçsüzce duruyordur.  En dipde hem de. Tırsakların içinde.

Nasıl bu kadar mutlu olabildin ki? Kaç bin kez sordum bu soruyu kim bilir. Nasıl hayat senden birşeyleri koparmadı? Farklı şehirlerde büyüdüğümüz için mi?  Bize farklı hayatlar sunulduğu için mi? Hızlı yaşamaya alıştığın için mi mutluluk oyunu oynayabildin?

Aynı acıyı paylaşmadık mı Efecan? Nasıl oldu da dayak yediğimiz günlerde bile koşa koşa sarıldın babama? Nasıl hep söz dinledin, nasıl hiç derinlere inmedin? Annesizliği göz ardı edip sana acı veren adama mı değer verdin? Ben mi çok asabiydim? Yoksa sen mi çok umursamazdın....

Belkide ben çok umursadığım için kendimden vaz geçtim ve sen umursamazlık yaparak alıştın rol yapmaya. Belkide karakterlerimiz takas oldu ne dersin? Ama inan şimdi inanıyorum, kaybedenin sen değil de ben olduğuna...

Dikiz aynasından baktığımda adamlar çoktan gitmişti. Kolumu cama yaslayıp düşünmeye başladım. Bu halde şirkete gitmek istemiyordum. Bu kargaşanın içinden uzaklaşmak istiyordum hem de. Bir elimle yüzümü ovuşturduktan sonra ne yapmam gerektiğine karar vermem lazımdı. O sırada telefonum çalmaya başladı. Babam arıyordu.

Telefonu sakince alıp açtım. ''Alo, Batu iyi misiniz?'' , ''İyiyiz baba hallettik.'' Biraz duraksadı ve ''Sesin yorgun geliyor...'' dedi. Nefes vererek ''Tam üstüne bastın, kendimi pek iyi hissetmiyorum.'' dedim. ''Şirkete gelme bu gün... Hatta bir kaç gün. Mustafa'ya herşeyi anlattım, istersen Buse ile biraz uzaklaş İstanbul'dan...'' Duraksadım ve devam ettim. ''Nereye gideceğiz ki, hem babası sorun yapmaz mı?'' Biraz daha samimi devam etti ''Saçmalama oğlum. Ben konuşurum onunla o da bu fikre onay verecek gibime geliyor.''

Habersiz DeğişiklikHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin