Bölüm-3

42 5 0
                                    

Dördüncü Gün...

***

İZİN SENİ BULDU DENİZ, SEN KENDİNİ ELE VERDİN...

Yaklaşık iki haftadır, yeni avım üzerinde çalışıyordum. İnternette, kitaplardan ve bana hayatımı değiştireceğini bilmeden gönderilen mektuptan anladığım kadarıyla, bir sarmalın ortasındaydım. Avlarım, beni av olmaktan uzaklaştırıyordu. Ve kaybettiğim her saniye, beni avcıma daha da yakınlaştırıyordu. Tüm parçaları yerine oturtalı uzun zaman olmuştu ancak anlamlandıramadığım tek bir nokta vardı. Madem ben avcıysam, diğer avcı ile nasıl güçlerimi birleştirebilirdim ki? Birimiz, bir diğerini bulunca avlaması ve gerekeni yapması gerekmez miydi?

Sanırsam bu noktada bileğimdeki iz devreye giriyordu. Sanki her'o' kişiden mesaj aldığımda veya aklıma geldiğinde bileğimden bir acı yayılıyormuş gibi hissediyordum. Bu da sanırsam sorumu yanıtlıyordu. Şu ana kadar tam 19 kişi avlamıştım. Şimdi ise, yeni avımı bulmaya gidiyordum. Avları bulmak, her geçen kişide daha da zorlaşıyordu ancak bu oldukça kolay olmuştu. Eski bir otele doğru gidiyordum, avım orada daha küçük birini yakalamak için bekliyor olacaktı. Yöntemim son derece basit ancak yararlıydı.

Fareye peynirden bir yol yaparsan, yolun sonundaki kafese bile isteye girer...

Sırt çantamın içerisinde ihtiyacım olabilecek her şey vardı. Sakinleştirici iğne, koli bandı,halat, ve daha bir sürü eşya...

Yolda sakin adımlarla yürürken, otele çoktan yaklaşmıştım. Birkaç adım sonra, eski tabelalı otelin önündeydim. Kıyafetlerim oldukça farklı, ve bana yabancıydı. Yakışmadığını söyleyemezdim ancak, siyah mini bir elbisedense rahat pantolonumu tercih ederdim. Lobide, yanakları yer çekimine kapılmış bulldog edasıyla somurtan bir kadın vardı. Bu işlerden pek anlamasam da, dip boyası denilen şey boyut atlamış adeta ombreye dönüşmüştü.

"58. oda ne tarafta acaba?" dedim yavaşça.

"Rezarvasyon yaptırdınız mı?" suratının ortasına patlatmak istesem de kendimi durdurabildim.

"Hayır, bir arkadaşım için gelmiştim.."dedim. Kadın beni süzdükten sonra,

"Peki o zaman, ben oda sahibini arayıp haber vereyim." dedi. Gözlerim açılırken toparlandım.

"Hayır hayır..Lütfen, sürpriz olsun istiyorum." dedim. Kadın göz devirdikten sonra "peki" diyebildi.

Oda numarasını öğrenir öğrenmez yukarı kata çıktım ve kapının önünde beklemeye başladım.Odada bir hareketlenme sezdiğim an sırtımdaki üstüm ile zıt oluşturan sırt çantayı açtım ve önceden doldurduğum tabancayı çıkarttım. Koridorun boş olmasından faydalanarak eteği yukarı kaldırıp çıkardım, zaten altımda Gece'den çaldığım kot şort vardı. Üzerimde hızlıca siyah uzun kollu tişört geçirip, yüzüme maske taktım. Bunlar sadece 5 saniyemi almış, bu süre de kapının açılmasına yetmişti.

Kapı gıcırdayarak açıldı, içeriden simsiyah giyinmiş bir adam çıktı. Yüzü, bana gönderilen fotoğraftaki adam ile tıpa tıp aynıydı. Elindeki fotoğrafa bakılırsa, da birini avlamak için çıkıyordu.Yanlış yaptığı bir şey vardı. Asla kimliğini belli etmemeliydi. Acemi olduğu her halinden belliyken odadan yavaş ve gergin adımlarla çıktı.Daha kapının arkasında beni fark edemeden tabancamı doğrulttum ve baldırına ateş ettim. Olduğu yerde kıvranarak bayıldı. Ben ise tabancamı hala sıkı sıkı tutup, biri var mı diye hızlıca etrafa bakındım. Ardından kimseyi göremeyince odanın içine doğru geçip, bayılttığım adamı kollarından sürükleyerek odaya getirdim. Sakinleştiricinin etkisi yaklaşık 20-30 dakika sürerdi ve bu, benim için yeterli bir süreydi.

Koltuklardan bir tanesine adamı oturtup kollarını arkadan birleştirdim ve haları bir tur bileklerinin etrafında döndürüp gövdesini de sardım, ardından kollarının üzerinde öğretilen en zor düğümü uyguladım. açılmaması için iyice sıktıktan sonra koli bandıyla ağzını kapattım.

Ayaklarını da sandalye ayaklarına ve birbirine bağladıktan sonra kaçamayacağından emin oldum. Sıra gelmişti, patronu haberdar etmeye.

Sakince tuşlara bastım, telefon ikinci çalışta açılmıştı.

"Patron, 057. av elimde."

"Neredesin?"

"**** yanındaki eski depodayım. çok kişi gelmeyin, biliyorsunuz pek sevmem."

"Yarım saate oradayım"

Telefon kapanınca yüzümü geniş bir sırıtış kapladı. Ben Deniz'dim. Yalan söylediğimi bazen kendim bile anlayamazken bana yanlış yapmaları onların aleyhine olurdu...


********



Sembol-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin