Kraliçe tahtına çağırdığı algı küresi olan askerleri Astral'de bulunan herkese bir mesaj göndermek için kullanacaktı. Askerler çoktan tahtın bulunduğu yere gelmişlerdi. Kraliçe'nin gelmesi oldukça uzun sürmüştü. Hemen sarayın dışına çıktılar. Kraliçe'nin etrafına daire halinde yere oturup birbirlerinin ellerini tuttular. Güçlerini birleştirerek tüm Astral'e Kraliçe'nin sesini duyurmaları gerekiyordu. Her şey hazırdı. Kraliçe'nin emriyle;
- Başlayın.
Tüm askerler Kraliçe'nin sesine odaklandı. Kraliçe konuşmaya başladığına sesi tüm Astral'de yankılandı. Savaş yıllardır devam ediyordu ama daha önce Kraliçe böyle bir çağrıda bulunmamıştı. Düşmanın böylesine bir saldırı yapması aralarındaki çekişmeyi daha kötü bir hale getirecekti. Mesaj aynen şöyleydi.
" Tüm Astral Halkı'nın dikkatine. Saldırı altındayız. Kuzey bölgesi'nde yeri tespit edilememiş, diğer sınırdan buraya uzanan bir portal olduğu haberi alınmıştır. Tüm Astral Halkı'nı bu portalı aramaları için görevlendiriyoruz. Aramaya katılmak istemeyenler Dünya'ya geri dönsünler. Kuzey bölgesindeki sınırımızda askerimiz yok. Büyük bir orduyu sınırdan geçirdiklerini düşünüyoruz. Herkes, her şeye hazır olsun ve yaşadığınız Astral'i koruyun. Kraliçeniz ve Muhafızlar sizlere yol gösterecek."
Bunu duyan Astral Halkı'nın en güçlüleri Kuzey Sınırı'na doğru yola koyuldular. Geri kalanlar ise hızla Dünya'ya geri dönmeye başladılar. Tim ile Marco'nun ordusu birlikte, geri dönemeyen bedensizleri Astral'in daha güvenli bölgelerine göndermeye başladılar. Marco çağrıyı duyunca geri dönmek istedi ama Asuna, Ace, ve Kula da Kuzey bölgesindeydi. Başlarına bir şey geleceği düşüncesi onu endişelendirmeye başladı.
Tıbbi birlikler sarayın alt katmanlarından çıkıp kuzeye yöneldiler. Astral'de bulunan kişilerin çoğunda ruhlarını onaran bir güç yoktu. Ayrıca portalı aramak için daha kalabalık halde devam etmeleri zaman kazandırırdı.
Mesaj duyulduktan asonra Kraliçe Kuzeye doğru gitmeye başladı. Herkesin yerini bulabilecek güçteydi. Asuna, Ace ve Kula'nın nerede olduklarını biliyordu ve onlara doğru ilerlemeye başladı.
***
Kula'nın şu ana kadar yaşadığı her şey çok güzeldi. Kendisine ait bir gücü bile vardı ve daha birkaç dakika önce bu gücü kullanmanın eğitimini alıyordu. Şu anda elindeki gücü kendisini savunmaya yeter miydi? Kula bir anlığına elindeki gücün hiçbir işe yaramayacağı düşüncesine kapıldı. Asuna ve Ace, Kula'nın etrafını sarmalamış ve gelecek sonraki saldırıyı bekliyorlardı. Kula titremeye başlamıştı. Korkuyordu. Ace ile Asuna, tüm dikkatini etrafına vermişti. Karanlık sınırın askerleri çok hızlıydı ve hareketlerini görmek gerçekten zordu.
Bir anda etraflarına onları hedef alan askerler belirdi. O kadar hızlıydılar ki geldikleri anı fark etmemişlerdi bile. Avuçlarındaki mühürleri eğilip yere bastırdılar. Mühür altlarında yayılıp birleşmeye başlamıştı. Ace, Kula'yı kucaklayıp havaya zıpladı. Asuna belindeki bıçaklı ipleri yere sapladı ve yerin altını ışıkla doldurdu. Mühür daha fazla ilerleyemedi.
Ace, alanın dışına çıkıp Kula'yı tekrar yere bıraktı. Kendisi de diz çöküp yere bir şeyler çizmeye başladı. Kula öylece Ace'in yere çizdiği şekle bakıyordu. Asuna ipleri yerden çektiğinde ışık yerin altında sıkışmış bir haldeydi. Ayağını kaldırıp yere hafifçe vurdu ve ışık patlayıp askerleri dağıtmıştı. Tam o anda Ace, elini çizdiği mührün içine bastırdı ve ayağa kalkıp kollarını hafifçe yanlara açtı. Dağılan askerler havada süzülürken Ay yüzeyinin barutlu toprağını sivri kazıklar halinde şekil alarak havaya fırlamaya başlamıştı. Rastgele fırlayan barutlu kazıklar askerlerin vücuduna saplanıyordu. Ace tüm askerlerin vücuduna kazık sapladıktan sonra ellerini birleştirdi ve yere çizdiği şekil parlamaya başladı. Bulunduğu alanı oksijenle dolduran Ace parmaklarını şıklattı. Askerlerin vücudundan içeri girmiş kazıklar birden patlamaya başladı. Askerleri püskürtmüşlerdi. Tam da Ace ile Asuna göz göze gelip birbirlerine gülümsedikleri anda Ace sırtına bir kılıç darbesi almıştı. Asuna Ace'nin yanına gidecekti ki aynı askerin kendisine doğru hızla yaklaştığını fark etti. Vücudunu kendi ışığıyla doldurdu ve askeri geri çekilmeye zorladı. Asker hızla yönünü değiştirip Kula'ya doğru yönünü çevirdi. Asuna, vücundaki ışığı etrafa birden salınca Kula'ya elini uzatan askerin hareketlerini gördü ve belindeki bıçaklar hızla Kula'ya doğru ilerlemeye başladı. Kula üzerinde doğru gelen bıçakları fark edince ellerini savunmasızca havaya kaldırdı. Karanlık sınırdan gelen asker tam da Kula'yı omzundan tutacaktı ki Asuna, bıçaklarını askerin göğsünden geçirdi. Onu kendisine doğru çekti ve havaya kaldırdı. Asuna sağ tarafından gelen bir asker daha sezince yüzünü hiç dönmeden sağ elinin avucunu askerin geldiği tarafa doğru açtı. Tam da Asuna'ya vuracakken yakıcı bir ışığın içinde buldu kendisini. Asuna'nın ışığı yok olduğunda, askerin gözleri yanmış halde yere yığıldığını gördü. Asuna sinirli bir ses tonuyla;
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Uyuyan Hayatlar
FantasíaAstral hakkında bilgi edinmek isteyen Kula, abisi Tim'e Astral hakkında sorular sorar. Çok geçmeden kendisini Astral Dünya'nın ortasında bulur. Artık hayatı her zamankinden daha maceralı ve daha korkunç bir hale bürünür.