MUHAFIZ ASASI

90 29 0
                                    

Kula abisini yanında gördüğünde, sorunları çok hızlı bir şekilde ortadan kaldırdığına oldukça rahatlamıştı. Asuna hareketsiz kalmaktan kurtulmuştu. Ace iyi görünüyordu. Kraliçe'nin yüzü asıktı. Yüzündeki ifadeyi hiç bozmadan Tim'in yanına geldi. Kulağına doğru yaklaştı ama kendisi de biraz geri çekerek sessizce,

- Ryan'ın dediklerini sen de duymuş olmalısın.

Birkaç saniye sessizlik hâkim oldu ortama. Tim önce kafasını indirdi ve gözlerini kapattı. Kafasını kaldırır iken kısık bir ses ile,

- Evet! Anlattığı her şeyi duydum.

Kraliçe durumdan oldukça rahatsızdı. O askerleri oraya hiç göndermemeliydi. Birkaç çocuğun hayatını kurtarmak istemişti ama hem çocuklardan, hem de askerlerinden olmuştu. Tim'in bu duruma bizzat el koymak istemesini farklı yorumlamıştı ve şimdi bu konudan pişmanlık duyuyordu.

- Nedir bu halin, Desire. dedi Tim.

Kraliçe kafasını kaldırıp Tim'in yüzüne baktı. Tim'in gözleri düşmanın üstünde devam etti,

- Sırf birkaç habercin benim hakkımda söyledikleri yüzünden beni oraya göndermedin ve bu durumu bana söyleyeceğini düşündüğün için Marco'yu da görevlendirmedin. Kendi ordundan bir avuç askerin bu meseleyi çözebileceğini mi düşündün.

Kraliçe hem sinirleniyor hem de bu olanlar yüzünden suçluluk duyuyordu. Tim,

- Her ne kadar bu durumu askerlerinin güçsüzlüğüne dayatsan da...

Tim kafasını çevirip Kraliçe'nin yüzüne bakarak,

- ...bunların hepsi senin suçun.

Kraliçe bu sözleri Tim'den duyunca kendisini daha da kötü hissetmeye başladı. Tim yüzünü çevirerek,

- Ve şimdi senin yaptığın hatayı toparlayacağım. Lütfen karışmayın kraliçem.

Kraliçe elini yavaşça Tim'in omzuna uzatırken, Tim Marco'ya doğru atıldı. Marco'nun kafasının bir kısmı, sol kolu ve omzu buz darbesi yüzünden karanlık enerjiye maruz kalmıştı. Tim kafasını kaldırıp Leo'ya döndü. Tim geldiğinden beri Leo gözlerini ondan hiç ayırmamıştı. Kardeşi Lei onu dünyada tutmakta başarısız olmuştu. Peki, ona ne yapmıştı? Leo içinden söylendi,

- Lei... Başaramadı mı?

Tim diz çöküp Marco'nun alnına parmağıyla dokundu. Parmağının ucundan çıkardığı ışık parıltısını tüm karanlık enerjinin olduğu bölgeye odaklandırdı. Elini çektiğinde karanlık enerji birden uçtu gitti. Marco tam gözlerini açacaktı ki Tim karnına sert bir tekme attı. Hiçbir şey söylemeden Marco'nun yanından uzaklaştı. Yavaş adımlar ile Leo'ya doğru ilerlemeye başladı.

Leo rütbesini daha yeni almış genç bir askerdi. Yaşı muhtemelen 16 idi. Tim'i sadece anlatılanlar kadar biliyordu. Laura Tim'in gücüne büyük savaşta tanık olmuş, birkaç olayda görmüş ve onunla çarpışmaya hiç girmemişti. Onu her karşısında gördüğünde askerlerini öne atıp oradan sıvışmıştı ve bu sefer de kaçmaya hazırdı.

Leo bağırarak konuşmaya başladı

- Abime ne yaptın?

Tim sakin bir ses tonu ile;

- Onu öldürdüm.

Laura'nın gözleri yuvalarından fırlayacaktı. Lei Astral'de yüksek rütbeli bir asker değildi ama Dünya'da yapabildikleri oldukça muhteşemdi. Her türlü silahı kullanabilmesi hem Astral'de hem de Dünya'da ona büyük yetenekler sunuyordu. Ayrıca Laura ile Lei'nin arasında uzun zamandır bir yakınlık vardı. Şu ana kadar Tim'in elinden kaçabilen asker sayısı çok azdı ama Tim o zayıf hali ile böyle bir şeyi gerçekten yapabilmiş miydi? Çok fazla kan kaybetmiş olmalıydı. Şu an Astral'de bulunması bile bir mucize idi. Tim o kadar kan kaybından sonra nasıl Astral'e gelebildi. Lei'yi gerçekten öldürmüş müydü yoksa Tim'in amacı sadece Leo'yu sinirlendirmek miydi?

Uyuyan HayatlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin