Bölüm 17

1.5K 99 13
                                    

Bölüm 17

"Tao gitmem gerek bebeğim."

Kris, uyumak üzere olan sevgilisine baktı. Ayakta durmak için kendini sıktığını anlayabiliyordu. 

"Hep gitmek zorundasın değil mi?" Tao kapanmaya çalışan göz kapaklarını birkaç kez kırptı. "Seni beklemek zorundayım. Sen ne yaparsan yap, her geri döndüğünde seni bekleyen zavallı bir çocuk bulacaksın." Sağ kaşını alayla yukarı kaldırdı ve sözlerine devam etti. "Sonsuza kadar böyle mi sürecek sanıyorsun?"

Kris sıkıntıyla iç çekti. Gitmesi gerekiyordu. Acilen.

"Tao şu an seni dinleyemem bebeğim. Sonra konuşuruz olur mu?" Diğerinin cevap vermesine olanak tanımadan koşarak evden çıktı. 

Tao zayıf bacaklarını kendisine doğru çekti ve koltukta iyice küçüldü. Akmaya çalışan aptal gözyaşlarını elinin tersi ile sildi. Ani bir kararla ayağı kalktı. Kris'in kilitli tuttuğu odanın karşısına geçti. Koridora yerleştirilmiş boy aynasında kendi vücudunu izledi bir süre.

'İğrenç bir yaratığa döndüm.' Elini yüzünde gezdirdi ve göz altı torbalarına hüzünle baktı. Cep telefonunu çıkardı, birkaç numara tuşladıktan sonra konuşmaya başladı. "Alışverişe gitmeye ne dersin Lulu? Sanırım yardımına ihtiyacım var. " Evet. Ona iyi gelebilecek şey ne Kris'ti, ne de çikolatalı pasta. Belki, birkaç parça Gucci toparlanmasına yardımcı olurdu. Biraz kapatıcı ve iyi bir yemek listesiyle eskiye dönecekti. Kris olmadan. 

---

Kyungsoo eğildi ve büzüşmüş deriyi kontrol etti. Kanamayı durdurmuştu ama Jongin uyanmıyordu. Ateşi her geçen dakika yükseliyordu. Sessizce küfretti. Kris'i beklemekten başka çaresi yoktu.

Kai'nin başındaki bezi yenisiyle değiştirdi. 'Her şey için çok geç Kyungsoo. Onun da dediği gibi sen bir canavarsın.' İç sesine hak verdi Soo. Onlarca cinayet işlemişti ve hiç birinde vicdan azabı duymamıştı. Bu adam neyi değiştirmişti? Neden göğsünde onu ezen bir ağırlık vardı? Düşüncelerini kapı zili bozdu. Hızla doğruldu ve Kris'i içeri aldı.

Kris dikilmiş yarayı görünce sinirlerine hakim olamadı. Kısa olana sert bir yumruk attı. "Seninle sonra ilgileneceğim orosbu çocuğu!" Elini esmer olanın alnına koydu. Çantasının içinden birkaç malzeme çıkardıktan sonra yere düşen adama iğrenti dolu bir bakış gönderdi. Jongin'in kolunda damarı buldu ve iğneyi oraya sabitledi. Serumun akmasını sağladı. Son olarak alnındaki teri sildi. Rahatlamıştı çünkü Jongin'in durumu beklediğinden daha iyiydi.

Topuklarının üzerinde döndü ve Kyungsoo'nun ince bileklerini kavradı. "Seni Sehun'a vereceğim küçük Piç. Onun elinden kurtulamayacaksın." Koltuktaki bez parçasını Soo'nun ellerini bağlamak için kullandı. Kaçamayacağından emin olmalıydı. 

Kısa fedai, hiçbir tepki vermedi ve hissizce kollarının bağlanışını izledi. Bunları hak ediyordu. Sehun'un onu öldürmesi güzel bir fikirdi, en azından onu rahatsız eden ağırlıktan kurtulurdu. Ölürse vicdanı rahat ederdi değil mi? 

---

Luhan, Sehun'un kavrayışından kurtuldu. "Tao ile buluşabilir miyim?"

Kaşlarını çattı Sehun. "Tabiki. Bir sorun mu var?" Kısa olan gülümsedi ve parmağı ile efendisinin kaşlarını düzeltti. "Hayır. Sadece alışveriş yapacağız." Sehun hafifçe kıkırdadı. "Kız kıza parti yapacaksınız yani?"

"Göt herif." Luhan onun saçlarını bozdu. Hızla savaşçısının yanından kalktı. "Benim penisim var bir kere!" Kendi kendine söylendi ve merdivenleri çıkmaya başladı.

FEDAİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin