Bölüm 5

2.1K 119 13
                                    

Bölüm 5

“Selam ben Kyungsoo!”

Luhan ona uzatılan ele ufak bir bakış attı ve izin istercesine Sehun’a bakmaya başladı. Efendisi hızla kafasını salladı. Luhan’ı arkasına çekerek Soo’dan uzaklaştırdı.

“Hadi ama Sehun. Bu çocuk ölmek için çok güzel!”

Sehun iki kaşını da kaldırarak alaylı bir gülüş bıraktı.

“Yani?”

“Geçen öldürdüğüm çocuk gibi olmasını istemiyorum. Biraz değişiklik iyi olabilir aslında.”

Efendisinin gömleğini sıkıca tuttu ve onların konuşmalarını dinlemeye devam etti.

“Nasıl bir değişiklikten bahsediyoruz?”

Kyungsoo yüzüne iğrenç bir gülümseme takındı. 

Sehun’un arkasındaki küçük bedene gözlerini dikerek konuşmaya başladı:

“Eğer kazanırsam onu becermek istiyorum.”

Luhan’ın gözleri korkuyla büyüdü. 

“Karşılığında ne vereceksin?” Dedi Sehun yüz ifadesini değiştirmeden. 

“Yenilmeyeceğim Sehun. Karşılığında tüm künyelerim senin olabilir.”

Küçük fedainin gözleri, şaşkınlıkla iki kat daha fazla büyüdü. Tüm künyeleri kaybetmek, bir savaşçıyı yok ederdi. Kendine bu kadar güveniyor olması onu endişelendirdi. Bu lanet herifin onu becermesini istemiyordu.

---

Kyungsoo çektiği yeni karta bakarak gülümsedi. Elinin iyi olduğunu söyleyemezdi; ancak yeni fedaisi ile bir anlaşma yapmıştı. Ölse dahi o lanet düğmeye basmayacaktı.

Sehun derin bir nefes aldı. Sahada Luhan’ı koruyabileceği hiçbir şey yoktu ve eğer çektiği kart bir işe yaramazsa fedaisi yaralanmak zorunda kalacaktı. Onun yaralanmasını istemiyordu. Dışarıdan umursamaz gözükse de önceki fedaisinde yaptığı hataları Luhan’da yapmayacaktı. Onu korumaya kararlıydı.

Soo hamlesini bitirince Tanrı’ya dua ederek bir kart çekti Sehun. Ancak hayal kırıklığına uğramıştı. Ne zaman Tanrı onu umursamıştı ki zaten? 

Üzgün gözlerle fedaisine baktı. Birkaç el önce omzundan aldığı yara kanamaya devam ediyordu ve eğer bir şeyler yapamazsa durumu daha kötü olacaktı. ‘Yapmalı mıyım?’ diye düşündü. Birçok kez yapmadığı şeylerden dolayı pişman olmuştu. Bu sefer farklı olacaktı.

Elini düğmelerin arasında gezdirdi ve istediğini bulunca hiç duraksamadan tuşlara bastı. Dışarıdan bakan biri tüm yükün fedainin omuzlarında olduğunu düşünebilirdi: ancak bu yanlıştı. Oyun, tamamen güvene bağlıydı ve eğer savaşçı fedaisinin yeni hasarları kaldıramayacağını düşünürse hasarın yönünü değiştirirdi. 

Luhan, bileğindeki zincirlerin çözüldüğünü hissetti. Bunu yapmış olamazdı değil mi? Onu oyun dışı bırakamazdı!

Sinirle Sehun’un arkasından bağıracaktı ki Kyungsoo’nun kalın sesi tarafından durduruldu.

“Korkuyorsun Sehun. Çocukluğundan beri karşımda titriyorsun. Anne ve babana olanların başına gelmesi-”

Savaşçısının gözlerinden ateş çıktığını gördüğüne yemin edebilirdi Luhan. Sehun tamamen oyuna odaklanmıştı bu yüzden Baekhyun ve Chanyeol’ün onları izlemeye geldiğini ve küçük fedaiyi sürükleyerek sahadan çıkardıklarını görememişti.

Yeni çektiği tuzak kartını kapalı bir şekilde oynadı. Kendini koruyabileceği savunma kartları olmadığı için aldığı yaraların hiçbirini önemsemedi. Bir planı vardı ve sadece 2 el daha sabretmesi gerekiyordu. Derin bir nefes aldı. ‘Dayanabilirim.’

Yarılan kaşındaki kanamayı durdurabilmek için t-shirt’ünün eteklerini kullanmak istedi ancak üzerinde o kadar çok kan vardı ki hiçbir işe yaramadı. Okkalı bir küfür ederek oynamaya devam etti.

Luhan onu tutan ellerden kurtulmaya çalıştı. Sehun’a bağırmak istiyordu; ancak Baekhyun Sehun’un konsantrasyonunu bozmamak için fedainin ağzını kapadı. 

Birkaç dakika sonra Kyungsoo oyunun bittiğini düşünerek kahkaha attı. Son hamlesi Sehun’a saldırmak olmuştu. Luhan Baek’in ellerinden kurtulmuş ve anırmaya başlamıştı.

“Ölme. Kaç. Bir halt yap lanet olsun!”

Sehun yarım bir gülümseme bıraktıktan sonra planını uygulamaya koydu. Herkes nefesini tutmuştu ve neler olduğunu anlamaya çalışıyordu. Soo da dahil.

Kyungsoo’nun görebildiği en son şey; takla atarak sahanın diğer ucuna düşen fedaisi olmuştu. Sonra fedainin kırmızı düğmeye bastığını işaret eden sesi duydu. Dizlerinin üzerinde çökerek yenilgiyi sindirmeye çalıştı. 

Sehun yıllarca biriktirdiği nefretle ona doğru yürüdü ve tüm künyelerini aldıktan sonra suratına sert bir yumruk geçirdi. Daha fazlasını yapmak istiyordu ama bunu yapabilecek kadar enerjisi kalmamıştı.

Küçük fedai yalpalayarak yürüyen savaşçısına doğru koştu. Ağladığı için akan salyaları ve kızarmış burnu ile tatlı gözüküyordu, ancak Sehun bunu düşünmeyi reddetti. Ona sarılan küçük bedenle oldukça şaşırmıştı.

“Hey, ölmedim tamam mı? Sakin ol!”

Luhan bir kedi gibi başını onun göğsüne sürdü. Yüzüne kan bulaştığını hissedince tiz bir çığlık attı ve savaşçısını arkasından sürükleyerek koşmaya başladı.

“Ne halt ediyorsun.”

Dedi Sehun nefes nefese. Luhan onu umursamadı ve hızla odasına soktu. Büyük ecza dolabından gerekli ilaçları ve sargı bezlerini aldıktan sonra Sehun’un yanına oturdu.

T-shirt’ü çıkardıktan sonra gördüğü bedene yutkunarak baktı. Elindeki bezi ıslattı ve vücudunda ki kanı temizleyebilmek için süt rengi tene değdirdi. Bu Sehun’un irkilmesine neden olmuştu.

Luhan onu düşünmemek için şarkı mırıldanmaya başladı, bir yandan da işine devam ediyordu. Savaşçısının yeterince temiz olduğuna karar verdikten sonra elindeki sargı bezini onun vücuduna dolayabilmek için eğildi. 

Savaşçı, onun nefesini sırtında hissedince kendini sıktı. Bu kadarı fazlaydı! Hızla arkasını döndü ve çocuğun omuzlarından tutarak onu altına aldı.

Küçük geyiğin gözleri şaşkınlıkla büyümüştü. Sehun onu kıvama getirebilmek için hafifçe kasıklarına baskı yaptı ve neşeyle konuştu:

“Hadi galibiyetimizi kutlayalım.” Eğilerek Luhan’ın yüzüne düşen saçlarını arkaya attı. “Bana bir hediye ver, aptal fedai.” Sesi sonlara doğru kısılmıştı ve nefesini altındaki bedenin kulak memesine doğru üflemişti.

Kekeleyerek Sehun’u üzerinden atmaya çalıştı.

“Yaralısınız efendim.”

Sehun sinsice gülümsemedi. Ona hep saygısızca davranan çocuk şimdi ‘efendim’ mi diyordu yani?

“O zaman yaralarımı iyileştirebilirsin?”

Luhan utançla kafasını sağa çevirdi. Ne yapmalıydı? Savaşçısıyla arasında duygusal bir bağ kurarsa, bu oyunlarını kötü etkileyecekti.

Sehun onun ne düşündüğünü anlamış gibi gözüküyordu.

“Duygusal bir ilişki değil. Sadece bedensel.” 

Çocuğu soymadan önce mırıldandı.

---

FEDAİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin