Bölüm 8

2.1K 113 1
                                    

Bölüm 8

Jongin birkaç saniye dolgun dudaklara baktıktan sonra gülümseyerek Kris’e döndü.

“Sakso çekebileceğinden emin misin?”

Kyungsoo kaşlarını çatarak karşısındaki adama baktı. Manyak mıydı bu adam? Ne saçmalıyordu böyle!

Ona küfretmek için ağzını açmıştı ki telefonuna gelen mesaj ile duraksadı.

“Sakin davran yoksa sana savaşçı bulmam.

-Kris”

Sinirle dudağını ısırdı, bir şeyleri yapmak zorunda olmaktan nefret ediyordu. Ancak vazgeçmeyecekti. Sehun’u delirtene kadar etrafındaki herkesi öldürmeye kararlıydı.

Kris yavaşça savaşçıya döndü.

“İsterseniz fedainin işlevlerini test edebilirsiniz.”

Sinsice sırıttıktan sonra yavaşça odayı terk etti. ‘Umarım aletini boğazına kadar sokar ve boğulup gidersin Soo’ kendi kendine söylendikten sonra Tao’yu aramak için yurdu dolanmaya başladı.

‘O’ odaya bakan küçük bedeni görünce derin bir iç çekti. Tao hala Kris’ten korkuyordu ve anılarını unutamamış gibi gözüküyordu.

Flashback

Kris Tao’yu omzundan iterek sandalyesine oturtturdu. Luhan denilen çocuğa olan siniri hala geçmemişti ve bunu birilerinden çıkarma isteği duyuyordu. O şanssız çocuk ne yazık ki Tao’ydu. 

“Soyun!” dedi kükreyerek. Onun bağırması Tao’yu gerçekten korkutuyordu ve gözlerinin dolmasına engel olamadı. Sessizce mırıldandı: “Ama daha sabah beni bırakacağını söylemiş-” 

Uzun olan diğerini yakalarından tuttu ve havaya kaldırdı. “Yalan söylemeyi severim. Bilirsin.” Elini Tao’nun gömleğinden içeri soktu ve nefesini boynuna üfledi. “Yapmak istemiyorum. Senden nefret ediyorum!” 

Kris’in beline uzanan ellerini geri itti ve ondan kurtuldu. En azından kurtulduğunu sandı çünkü birkaç saniye sonra kendini yerde ve efendisinin altında bulmuştu. Erkekliğini ona bastırarak boynunu emmeye başladı. Tao’nun kokusunu seviyordu, korkak bakışlarını ve utanışını, altında inleyişini… Onun her şeyini seviyordu. 

Yavaşça altındaki çocuğun gömleğine yöneldi. İlk düğmeyi açması ile Tao altında debelenerek ondan kaçmaya çalıştı. “Boşa çabalıyorsun.” Dedi ve küçüğün ellerini kafasının üzerinde birleştirerek işine devam etti. 

Küçük göğüs uçlarını görünce gülümsedi. Dilini hafifçe tepelerin üzerinde gezdirdi. Kris dilini daha da aşağılara indirmeye başlayınca altındaki bedenin nefes alışları tamamen düzensizleşti ve havaya birkaç tekme savurdu.

Pantolona kadar inince sabırsızlıkla ondan kurtulmaya çalıştı. O hızla pantolonun düğmesini koparmış bile olabilirdi. Boxerla karşısında uzanan çocuğa bakarak derin bir nefes aldı.

“Beni tecavüze zorlamasan ve şu işi güzelce yapsak Tao?”

Küçük beden cevap olarak suratına tükürünce gözlerini kapadı ve yavaşça suratındaki salyaları temizledi. Gözlerini açtığında Kris’in daha önce hiç bu kadar korkunç gözükmediğini düşündü Tao. Bu onu daha da fazla korkutmuştu.

Boynundaki kravatı çıkardıktan sonra hızla altındaki çocuğun ellerini bağladı. Her şey daha güzel olabilirdi ancak basit bir fedainin suratına tükürdükten sonra çekip gitmesine izin veremezdi.

Kris üzerinden kalkınca derin bir nefes aldı. Onu bırakabileceğini düşünmeye başlamıştı ancak Kris’in soyunmak üzere olduğunu görünce tüm hayalleri yıkılmıştı. Ellerini çözebilmek için birkaç kez debelendi. ‘Her şey için çok geç!’

---

Kris son kez içine boşaldığında sevinmişti. Bitecekti. Odasına gidecek ve her şeyi bitirecekti. Buna daha fazla katlanabileceğini sanmıyordu çünkü.

Üzerindeki ağırlık kalktığında yavaşça gözlerini açtı ve Kris’in hızlıca giyinip odadan çıktığını gördü. Kollarından güç alarak doğrulmaya çalıştı. Kasıklarına giren ağrıyla tekrar olduğu yere düştü.

Hareket edemeyeceğini anlayınca masanın üzerinde duran vazoya doğru yöneldi ve onu cama fırlatarak iki nesnenin de parçalanmasını sağladı. Dizlerinin üzerinde durdu . ‘Vazo parçalarını mı kullanmalıyım yoksa camı mı?’ 

Cam parçalarının daha iyi olacağını düşünerek eline büyük olan birini aldı ve bileğine değdirdi yavaşça. 

Akan kan garip bir şekilde onu mutlu etmişti. Halbuki kırmızıdan nefret ederdi Tao.

Titrek elleriyle ikinci bileğinde de derin bir iz bıraktıktan sonra olduğu yerde çöktü. Yapması gereken tek bir şey kalmıştı: Beklemek.

---

Flashback son.

Kris yavaşça Tao’nun omzuna dokundu. Hatıralar gözlerinin dolmasına neden olmuştu ve kendinden bir kez daha nefret etmişti. Ya onu bulamasaydı? Eğer yetişemeseydi ne olacaktı?

Minik elleri büyük avuçlarının içine aldı. Tam geçmemiş izlere ufak öpücükler bıraktıktan sonra belki de milyonuncu kez söylendi.

“Özür dilerim.”

---

“Hünerlerini göster bakalım.”

Jongin kocaman bir gülümsemeyle büyük gözlü çocuğa baktı. ‘Bu iş eğlenceli olacak.’

Soo hırıltılı bir nefes aldı. Gururunu bir kenara bırakması gerektiğini biliyordu. Hem ne olacaktı ki? Onu dondurma olarak hayal edebilirdi. Belki de etmezdi? Karşısındaki çocuğun yakışıklı olmadığını söylemek haksızlık olurdu, yani onun tadına bakmak fena olmayacaktı.

Dizlerinin üzerinde eğildi. Görmeyi beklediği şey kalkmış bir penisti ancak pantolonda hiçbir şişlik gözükmüyordu. 

“O kadar kolay kalkmaz.” Jongin sırıttıktan sonra devam etti. “Onu kaldırmak için bir şeyler yapmaya ne dersin, küçük çocuk?”

Soo anlayışla kafasını salladı. Ota boka kalkan penislerden hoşlanmazdı zaten.

Ayağa kalktı ve masanın yanında duran sandalyeyi kendi önüne çekti. Jongin’in, poposunu rahatça görebileceği bir pozisyon bulduktan sonra delirten bir yavaşlıkla üzerindekileri çıkarmaya başladı.

Sadece pantolonu ile kaldığında kalçalarını iyice öne çıkartarak küçük göğüs uçlarını eline aldı. Kendine dokunmaktan hoşlanmazdı ve zevk alması onu şaşırtmıştı. 

Hafifçe inledikten sonra sandalyeye oturdu. Jongin güzel popoyu daha fazla göremediği için üzülse de gördüğü terli surattan sonra bundan vazgeçmişti. ‘Seksi’ söyleyebileceği tek kelime buydu.

Soo, pantolonunu çıkarmaya başlayınca Jongin onu durdurdu.

“Şimdilik bu kadar yeter. Seni becermek istemiyorum.”

Büyük gözler ona hayal kırıklığıyla baktı ve yavaşça diğerinin pantolonuna yöneldi. Birkaç dakika önce göremediği şişlik, pantolondan taşmak üzereydi. Salakça sırıttı, onu azdırabilmeyi başarmıştı ha?

Fermuarı indirdikten sonra savaşçının pantolonu çıkarışını izledi. ‘Güzel bacaklar. Ve şey, evet kaslar da güzel.’ Kendi kendine mırıldandı ve boxerın üzerinden onu okşamaya başladı.

Jongin hafifçe inledi. Bu çocuğu sevmişti. Sinsice gülümsedi. Savaşlara katılmak yerine onu becermek istiyordu. Yeterince parası vardı. ‘Neden olmasın?’ Bunu daha sonra düşünecekti çünkü penisine değen soğuk hava irkilmesine neden olmuştu.

Kyungsoo erkekliğinin başına küçük bir öpücük kondurunca kendini kaybetti Jongin. Elleri ile kafasına baskı yaparak penisinin tamamını ağzına almasını sağladı.

‘Bu şey dondurma yalamaktan daha eğlenceli.’ Soo kafasını daha hızlı hareket ettirerek savaşçının ağzını becermesine izin verdi.

Jongin kesinlikle onu bir odaya bağlayacak ve bıkana kadar becerecekti!

FEDAİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin