Tim Young-6

12 2 0
                                    

Tony ve Gabby aynı anda arkalarına baktılar. Gabby bir elini göğsüne diğer elini koltuğa koyarak oturdu. Tony yanıma geldi.
“Jen, bu artık fazla olmaya başladı,” dedi. Ağlamaya başladım.
“Lauren'ı bulmalıyız,” dedi Gabby. “Hem de bir an önce,”

Bu sefer arabayı Gabby kullanıyordu. Tony ve ben arkaya oturuyorduk, kafamı Tony'ye yasladım. O da benim başımı okşuyordu, kendimi güvende hissediyorum. Nereye gittiğimiz hakkında bir fikrim yoktu.
“Geldik,” dedi Gabby.
“Nereye geldik?” diye sordum. Gabby gülümseyerek;
“Evine,” dedi.
“İyi de siz, siz benim burada yaşadığımı nereden biliyorsunuz ki?” demiştim. Tony alınmış gözlerle bakarak,
“Buraya beraber gelmiştik, hatırlamıyor musun?” dedi. “Son olarak eşyalarını almak için,”
Hatırlamıyordum, Tony ile buraya geldiğimi hatırlamıyordum. Ama yine de bunu söylemek istemedim.
“Ah, evet,” dedim dudağımı ısırarak. Tony'ye yalan söylemekten nefret ediyordum.

Gabby koluma girdi ve yürümeye başladık. Elindeki anahtarı bana verdi. Onu nereden bulduklarını sormayacaktım çünkü Tony ile bu eve geldiysem ona anahtarları merdivenlerin altındaki çiçeğin içine koyduğumuzu söylemişimdir.

Anahtarı aldım ve kapıyı açtım. İçeri girdiğimde kendimi bambaşka bir yerde gibi hissetmiştim. O eve ilk adımı attığımda çocukluğum gelmişti aklıma. Büyükbabam her işten döndüğünde kapıya doğru koşuşum, büyükannemin ‘yavaş ol Jenna düşeceksin' deyişini hatırladım. Her büyükbabam geldiğinde onun sırtına atlayıp ‘supergirl’ diye bağırışım, büyükbabamla odalarda koşuşumuz. Büyükannemin ‘hadi yemeğe' diye bağırması. Onlar gerçek ailemdi evet, beni bir hiçe sayan babamın ailesi.
Küçük adımlar atarak yürüyordum, sola döndüm ve işte bizim muhteşem salonumuz. Her cumartesi üçümüz birlikte bir film seyrederdik, küçüklüğümden beri Tom Cruise hayranıydım. Her cumartesi farklı farklı filmlerini izlerdik. Knight and Day favorimdi. Sinema gününde büyükannem hep patlamış mısır yapardı ve her seferinde asla vazgeçemediğim portakal suyumu. Büyükannemin ismi Laura, büyükbabamınki ise Toby. Birbirleriyle 18 yaşında tanışmışlar ve o zamandan beri aşıklar. Küçükken, dünyanın en mükemmel aşıklarının onlar olduğunu düşünürdüm. Birbirleri için ölürlerdi, bana çok saçma gelirdi. Birini canından çok sevmek, Tony'yi tanıyınca mantıklı gelmeye başlamıştı. Evet, Tony için ölürdüm.
Evde yaşayan birileri yoktu, satmak istememiştim. Her bir köşesindeki anımın kaybolmasını istememiştim. Bir o kadar da gelmeye cesaret edemedim. Burada iyi kötü yaşadığım çok şey vardı. Bunları tekrar hatırlayıp ağlamak istemiyordum, ağlamaktan nefret ediyorum.
Daha fazla gezmek istemedim, geri döndüm ve giriş kapısının karşısındaki merdivenlerden yukarı çıktım. Tony ve Gabby peşimden geliyorlardı. Merdivenlerden çıktıktan sonra en sağ oda, büyükbabamın çalışma odasıydı. Oraya girmem gerektiğini hissettim.
Odada; çalışma masası,sandalye, kocaman bir kitaplık ve doluca kutu vardı. Çalışma masası kapının tam karşısında, kocaman kitaplık kapınım yanında ve o büyük duvarı kaplıyordu. Kutular ise her yerdeydi, onların içinde neler olduğunu hep merak etmişimdir. Oda büyük olmasına rağmen çok az eşya vardı. Tam olarak ne aradığımızı bilmiyordum ama içimden bir ses bu odada bir şey bulacağımı söylüyordu. Yere oturdum ve kutulara bakmaya başladım, Gabby de yanıma oturdu ve bir diğer kutuyu karıştırmaya başladı. Bu sırada Tony de çalışma masasını kurcalıyordu. Kutuların içinde şirketin faturaları ve şirketle ilgili tonlarca kağıt vardı. Kutuların hepsine bakamadık fakat bir çoğu öyleydi. Tony çalışma masasının çekmecelerini açmaya başladı. Gabby kitaplığa bakıyordu.
“Bu çekmece açılmıyor,” dedi Tony. Gabby ile ben hemen yanına geldik.
“Anahtarları buralarda olmalı,” dedi Gabby. Anahtarı aramaya başladık. Nerede olabilir, nerede olabilir diye düşünürken aklıma sandalyenin altı geldi, büyükbabam anahtarları hep oraya asardı.
Alta baktım fakat anahtarlık yoktu, Tony en sonunda dayanamadı.
“Kırayım ben bunu,” dedi. O an Gabby ile ben aynı anda “Nasıl?” diye bağırdık. Odayı incelemeye başladık, kırabileceği herhangi bir şey bulamadık.
“Aramanıza gerek yok, ne ile kıracağımı biliyorum,” dedi.
“Neyle?” diye sordu Gabby. Tony birinci çekmeceyi açtı ve eline bir silah aldı.
“Saçmalama,” dedim.
“Sadece kilide vuracağım ve açılacak bu kadar,” dedi. Haklıydı, başka türlü açamazdık kilidi.
Tony silahı sıktı, kilit açıldı. Umarım kimse silah sesini duymamıştır diye dua ettim. Eminim, Gabby ve Tony'de bunu düşünmüştür.
Çekmecenin için küçük bir kutu vardı. Hediye kutularını andırıyordu ve üstünde Benim Küçük Jenna'ma yazıyordu. Aradığımız şey her neyse onun içinde olduğuna emindim. Kutuyu aldım, Gabby ve Tony dikkatlice beni seyrediyorlardı. Yere oturdum ve kutuyu açtım. İçinde bir sürü mektup vardı bir de ayıcıklı bir anahtarlık. O anahtarlığın neden koyduğunu merak etmiştim, bu ayının benim için bir anlamı yoktu. Fazla düşünmedim, elbet bir nedeni vardır onun saklamalıyım.

İlk mektubu elime aldım. Zarfta sadece tarih yazıyordu. 13 Nisan 2002, mektubu açıp yüksek sesle okumaya başladım

Güzel Prensesim,
Bugün 5 yaşına girdin, büyükannen seni tam bir prenses gibi giydirdi. Az önce yanıma gelip ‘büyükbaba bak anneme benzemiş miyim?’ diye sordun. O an diyecek bir şey bulamadım. Sadece ‘evet’ diyebildim. Büyük ihtimalle bugünü hatırlamıyorsundur. Şimdi böyle düşününce acaba bu mektubu kaç yaşında okuyacaksın? Yanıma gelip bana sarılacak mısın ya da mezarımın başına geçip ‘okudum büyükbaba' mı diyeceksin bilemiyorum lakin ben inanıyorum bunlara bir gün ulaşacaksın.
Bu mektubu yazmamın önemli bir sebebi yok. Sadece sana ‘evet' diyerek kestiğim o cevabı tamamlamak istedim.
Bugün mükemmel gözüküyorsun bebeğim, annenden çok daha güzel. Tam bir prenses gibi. Biliyorum ki bu prensesin ilerleyen zamanda bir beyaz atlı prensi gelecek, umarım o prensi görme fırsatım olur. Umarım o prensin yüzünde yaratacağı mükemmel gülüşü görme fırsatım olur.
          
                                                                              Seni her şeyden çok seven büyükbaban.......

Ağlamaktan o kadar çok kekelemiştim ki diğerlerinin mektubu anladığını düşünmüyordum. Tony yanıma oturdu, bana sarıldı. Onun da ağladığını hissediyordum. Beni ayağa kaldırdı ve kutuyu aldı, o sırada Gabby'ye baktım. O da ağlıyordu, bana sarıldı. Tony kutuyu yerden aldı ve karıştırmaya başladı.
Gabby ile yaklaşık 5 dakika boyunca sarıldık.
“Buldum,” diye bağırdı Tony. O sırada sarılmayı bırakmıştık. Gabby gülümsemeye başladı. Tony kutuyu masaya koydu. Elinde bir mektup vardı, hemen aldım. Zarfında Söylemeye Cesaret Edemediğim Büyük Sır' yazıyordu. Evet, galiba bu o mektuptu.












PERFİDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin