"Evim evim güzel evim!" Diyerek büyük bir hasretle eve giren Yoongi oppaya gülüp annemin bize verdiği yemek dolu beş bavulu kendim taşımaya çalışıyordum. Birden iki bavul elimden gidince o tarafa baktım ve bana gülümseyip göz kırpan Jungkook ile karşılaştım. Kulağıma
"Akşam saat 7 de evin önünde ol." Dedi. Ona söylediği şeyi sorgularmışcasına bakarken Jin oppa aramıza girdi ve elimde kalan üç valizi kendisi aldı.
"Annen mükemmel bir insan Derin! Bir sürü yemek koydu!" Derken Jin oppanın gözlerinin kalp simgesi aldığını zannettim bir an. Hoseok oppa bana bakarak
"Aras nerede kalacak Derin?" Dedi. Omuzlarımı silkip
"Hiç bir fikrim yok oppa." Dedim. Aras heyecanla
"Bence aranızdan biri ile kalabilirim." Diyerek göz kırptı. Koluna vurup
"En iyisi sen bizimle kal." Dedim. Jungkook ve Yoongi hyung hızla
"Olmaz!" Dedi. Aras
"Bence de olmaz." Diyip kolunu Jimin'in omzuna attı. Ben gözümü devirip
"Ne var ki bizimle kalsın işte. Zaten zevkine uymuyoruz." Dedim. Yoongi hyung
"Saçmalamayın o bir erkek. Giyinirken ne yapacaksınız?" Dedi. Jungkook Yoongi hyunga hak verirken Alya gülerek
"Banyoda giyinir. Hem zaten çocukluğumuzdan beri arkadaşız zaten görmemesi gereken şeyleri zamanında gördü Aras." Dedi. Herkesin gözü büyürken Aras yüzünü buruşturup
"Hatırlatma o anları bana!" Dedi. Alya yukarı doğru çıkarken Yoongi hyung peşinden çıkıp olayı anlatması için zorluyordu. Onlara gülüp çıkarken Namjoon oppa elinde bir postitle hole geldi.
"Bunu kapıya yapışmış bir şekilde buldum." Dedi. Merakla elinden aldım. Üzerinde 'Sonunda seni buldum. Hem de hiç beklemediğim bir yerde. Bekle beni meleğim.' Yazıyordu. Kaşlarımı çatarak
"Sanırım yanlış kapıya yapıştırdılar. Sonuçta kaç gündür burada değiliz bizi bulamaz." Dedim. Kağıttaki el yazısı bana bir yerlerden tanıdık gelse de boşverip buruşturdum ardından çöpe attım. Bavulumu alıp odama çıktım.
🌸🌸🌸
Saat altıya on beş dakika kala odamdan çıkıp aşağıya indim. Jungkook'ta tam kapıdan çıkıyordu. Salonda oturan üykerin ve Alya ile Aras'ın bizi görmemesi için içimden dua ederken Alya
"Nereye gidiyorsunuz?" Diye sordu. Panikle
"Eeeee şey, markete gidiyoruz. Çoğu şey bitmiş de." Dedim. Jungkook ta panikle ve acele ile başını sallayarak beni onayladı. Tam Namjoon oppa bir şey diyecekken Hoseok oppa gülerek
"Gidin!" Dedi. Ona gülümseyip kapıdan çıktım. Jungkook kapıyı kapattıktan sonra derin bir nefes verip bana gülümsedi. Ardından elimi tutup yürümeye başladı. Bende onun yanında yürüyerek etrafa bakıyordum. Sonra ona dönerek
"Nereye gidiyoruz?" Dedim. Yola bakarak
"Beraber yemek yemeye gidiyoruz." Dedi. Ona bakmaya devam ederek
"İyi de markete gidiyoruz dedik. Hemen 15 dakika falan sonra dönmemiz gerekecek." Dedim. Elimi öperek
"Merak etme sen. Bir şeyler uydururuz." Dedi. Ona gülümseyip yoluma bakarak yürümeye devam ettim. Bir restorana gelip boş bir masaya oturduk. Jungkook'a bakarak
"Buraya gelmemiz sakıncalı olmaz mı?" Dedim. Sonuçta idoldük. Başını sallayıp
"Buraya pek bilinmez ve genellikle yaşlılar gelir. O yüzden sakıncalı olmaz." Diyip garsonu çağırdı. İkimize yemek söyledikten sonra bana gözlerini dikerek
"Alya'nın Aras hakkında bahsettiği konuyu bana anlatır mısın?" Dedi merak dolu bir sesle. Ona gülüp
"Ya amma abarttınız. Küçükken biz odamızda giyiniyorduk beraber. Hatta Aras babası olmadığından evde yalnız kalmamak için annemlerle hamama gittiğimizde bizimle gelir küçük dedikleri için kadın hamamına alınabilirdi. Ki hamamda herkes herkesi görüyor." Dedim. Jungkook hızla eli ile ağzını kapatıp
"Benim bile sende görmediğim yerlerini o nasıl görebilir!" Dedi. Eline vurup
"Sapık tavşan! O benim kardeşim gibi be!" Dedim sahte bir sinirle. Bana gülüp ellerimi tuttu. Birden buraya yaklaşan bizimkileri görmemle hızla Jungkook'a
"Masanın altına in çabuk!" Deyip masanın altına saklandım. Jungkook yanıma gelince ona fısıldayarak
"Bizimkiler burada!" Dedim. Gözleri korku ile büyürken bana endişe ile
"Ne yapacağız?" Diye sordu. Biraz düşündükten sonra
"Gizlice sıvışalım!" Dedim. Bana tamam işaretini yaptıktan sonra kafasını biraz masanın altından çıkartıp dışarı baktı. Geri kafasını soktuğunda
"Hadi gidelim!" Dedi. Kafamı sallayıp yavaşça masanın altından çıktım. Jungkook ile yavaşça gidecek iken Hoseok oppa
"Jungkook! Derin!" Diye bize seslendi. Yakalanma korkum gidip yerini ne halt yiyeceğiz merakı almıştı yerini. Jungkook gülümseyerek onların oturduğu masaya ilerledi. Ben de hızla onların yanına gittim. Jin oppa şüpheli bir ses ile
"Ne işiniz var sizin burada? Hani markete gitmiştiniz?" Dedi. Jungkook hızla
"Öyle yapacaktık ancak Derin çok acıkmış. Tutturdu dışarda yiyelim diye. Ben de buranın yemeklerini sevdiğimden ve ona denetmek istediğimden buraya getirdim onu." Dedi. Ona bakarak içimden vay çakal vay Dedim. Jimin
"O zaman gelin oturun. Beraber yiyelim." Dedi. Jungkook bir sandalye çekip oturdu. İçimden öküz derken ben de bir sandalye çektim tan yerime oturacak iken bir ses beni durdurdu
"Derin!" Bu tanıdık ses bedenimin korku ile sarsılmasına sebep oldu. Aras ve Alya arkama bakarken yüzlerindeki gülümsemenin yok olması beni daha çok korkuturken yavaşça arkamı döndüm. Karşımda Kore'yi bana benimseten, sevdiren hatta BTS'i Aras ve Sinem'den önce bana öğreten, Korece min bu kadar iyi olmasını sağlayan kişi vardı. Ancak bu kişi bir zamanlar en çok değer verdiğim insanlar arasında iken şu an Kore'ye ait en kötü anım. Bana bunları yaşatan bana gülümseyerek
"Seni buldum meleğim." Diyen Chung Hee'den başkası değildi...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yok Artık!//BTS
FanfictionKazanma şansım trilyonlarda 0,0000000000000001 iken ben kazanmıştım.BTS'in sekizinci üyesi olma hakkını ben kazanmıştım.Herkes adlarında 'Boys' geçtiğinden bir erkeğin kazanacağını düşünürken ben kazanmıştım.Ben ben Angaralı Derin. Buna her ne kadar...