Selam, ben Su. Benim hikayemi tanımaya geldiyseniz sayfalar sizin...''Derin! Kızım sen salak mısın! onları niye çöpe attın?'' Ellerim dolu ,merdivenleri çıkarken birde yetmezmiş gibi Derin'e kızıyordum. Apartman zaten küçük, ter bastım ama hala bizim kapıya ulaşamadım. ''Ya Su, bunlar çok ağır, ben bunları taşıyamam!'' diye en alt kattan bağıran Sibel'e içimden sövdüm. Bir şey değil apartmanı uyandıracak.'' Ya Sibel, bana bak beni aşağı indirme!'' diye avaz avaz bağırırken kapı açıldı. Şaşırdık mı? Elbette hayır! ''Bu ne ses, ben bu gürültüyü dinlemek zorunda değilim!'' diyen çok bilmiş,kas yığınına gözlerimi diktim. Evet bir konuda haklı ama bağırmadan da bazı şeyler düzelebilir. Ama bağırışı kısa sürdü. Açtığı gibi kapattı ve ardından kapının arkasından gelen kıkırtı sesleri. Evin olduğu kata ulaşınca koliyi yavaşça yere bırakıp, eski ama henüz evden atılmamış koltuğa çömüp kızları beklemeye başladım.
♥️ ♥️ ♥️
Kızlar avaz avaz bağırdığı için gayet hangi katta olduklarını anlıyorum. İçeri ilk giren Sibocuk oldu ve içeri giriği gibi söylenmeye başladı ''Yani Su senin sayende işaret tırnağımı kırdım alacağın olsun bunu sana ödetirim ama!'' diyerek pis pis sırıtarak, tek kaşını kaldırdı. ''Tamam bebeğim zamanı gelince ödetirsin.''onu geçiştirmeye çalıştım. Kapıyı aralayan Derin;
''OH be, Allah kimseye daha ağırını taşıtmasın!'' diyerek iki eliyle yüzünü birleştirdi. ''Mobilyalar yarın evimize geliyor, tamam güzel ama sorması ayıptır biz bu gece ne bok yiyeceğiz?'' Güzel sorumun cevabı olarak üç çift umutsuz surat gördüm. ''Kolileri taşırken Nazmi Amcayla tanıştım. Belki bir geceliğine bizi ağırlar.'' Güzel fikir karşında Sibel'e alkış yağdırdık. Pijamaları giyip, ev terlikleriyle en aşağıya parmak ucunda indik. Elif narin bir şekilde kapıya vurduktan sonra;''Nazmi amca evde misin?'' diyerek bakışlarını bize çevirdi. Artık ses gelmeyince ''SIÇTIK!'' diye söylenmeye başladım. ''Bakın sabaha az kaldı gelin bir güzel temizlik yapalım sonra yataklar gelince uyuruz.''
''Fikrin kulağa hoş geliyor ama eller eziyet görüyor bu nasıl iş arkadaş!'' Söylenen Derin'nin sırtına öne doğru baskı yaparak yukarı çıkardık. Yukarı çıkarken kızların ani duruşu dengemi kaybetmeme neden oldu. '' Noluyo lan?'' İrkilmemin sebebini elbette merak ediyordum. Kızlar hafiften kenara kayıp bana yol verince gözlerim iki kat daha fazla açıldı. Bizim merdivenlerin kenarlar da mum, birde bizim kattan inen eşyaları taşırken bana söylenen çocuk. ''Hayırdır, bunlar ne?'' diyerek mumları gösterdim. ''Yok artık, sakın bir anlam çıkarmayın. Elektrikler gitti zaten apartman güneş almıyor.'' dediği şey mantıklı gelince ters bir bakış atmakla yetindim. Yukarı vardığımızda anahtarları deneyerek kapıyı açtım, kısa sürmüştü.
♥️ ♥️ ♥️
Sabaha karşı temizlik bitmişti. Her yer cam gibi oldu ama gözlerimiz kan çanağı, aşırı uykusuz kalmıştık. Artık her yer temiz olduğu için yere yatabiliyoruz. Kapı çaldığında kimseden hayır gelmediğini anladım ve hızla yerimden doğruldum. Kapıyı açtığımda işçiler ve yine o çocuk. Artık şu çocuğun adını öğrenmem lazım böyle olumuyor.''Buyrun...'' . Eşyaların nerelere yerleşeceğini parmağımla tarif ederek gösterdim. Sonra bizim meşhur çocuğun olduğu odaya ilerledim. ''İsim neydi?'' ne kadar klişe bir soru, kendimi bir garipsemedim değil. ''Kerem.'' Bir süre onun bana sormasını bekledim ama ondan gık çıkmayınca,''Beni sormayacak mısın?'' Kaşlarımı çatarak cevabını bekledim. ''Sormuşa benzer bir halim mi var?'' UKALA DEĞİLDE NE BU ÇOCUK! ''Su'' diye kendi kendime mırıldanmış gibi cevap verdim. '' Sağol ama susamadım, o kadar ağır değiller.'' ''Oğlum sen mal değilde nesin, benim adım Su. Hani nickname varya o işte Su.'' Umarım açıklayıcı olmuştur.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
IŞIĞIN VURDUĞU SAHNE
ChickLitSU,DERİN,SİBEL VE ELİF TAŞINDIĞI YERDE IŞIĞI BULABİLECEKLER Mİ?