Yarın hafta sonuydu ve ben mümkün olduğunca odamdan çıkmayı planlamıyordum. Telefonumu sessize alıp yatağımın içine gömüldüm. Sibel şahsiyeti yan odada Emre'yle bağıra bağıra sevgilerinden bahsederken ben burada kafamı yatağıma gömüyorum. Ama bunu ben istemiştim. "Sessiz olun lan biraz insafsızlar!" Yan odaya sesimin gidebileceği miktar da bağırdım. Sibel'de buna karşılık bağırarak;
"Emreciğim sessiz olalım bazılarımız depresyonda!"
Bu kızı bazen dövmek istiyorum ama 'SAKİNLİK' duygusunu bir müddet daha korumak istiyorum.Yatakta yeterince sıkıldığım için telefonumu elime alıp gelen bildirimlere göz gezdirdim:
Kerem'den:
–Su neredesin? Seni çok özledim. Lütfen buluşalım.
–Su cevap verir misin!
–Barıştığımızı sanıyordum.
–Peki hoşçakal...Offf lanet olsun yine ağlıyordum!
Benden:
–Hoşçakal.Kerem bana cevap verme gereği bile duymadan görüldü atıp 'Offline' olmuştu. Sanırım artık gerçekten bitmişti. Telefonumu tekrar sessize alıp kenara fırlattım. Tam gözlerim kayıp, uyuyacakken kapımı çalmadan odama giren öküze bakışlarımı çevirmek için yatakta ters döndüm.
"KEREM?"
"Evet buyrun benim benim küçük Mavi Şeytanım..."
"Sarılabilir miyim?" Ağlıyordum. Ona ihtiyacım vardı.
"Gel buraya Mavi Şeytan." İçten içe gülüşü içimi ısıtıyordu. Yavaş yavaş ayağa kalkıp yanına gittim ve ona sımsıkı sarıldım.
"Öpücüğüm fikrini değiştirecek kadar mı güzeldi?" Alayla gülüyordu.
"Bir daha sakın." Ufak bir yumruk attım ve sarılmaya devam ettim.
"Bu nasıl iş hem dövülüyorum hem seviliyorum arkadaş!"
"Daha ne istiyorsun be salak."
"Bir daha sakın saçma bir şekilde ayrılmaya çalışma Mavi Şeytan!"
'Tamam' anlamında başımı salladım.
"Gel içeri geçelim ve bir ara hatırlat da şu depresyon sırasında oluşan sümüklü peçetelerini çöpe atalım." Sinir bozucu bir şekilde gülmeye başlayınca kafasına bir darbe daha aldı. Ama yinede odamdam kolkola çıkmayı başarmıştık!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
IŞIĞIN VURDUĞU SAHNE
Literatura FemininaSU,DERİN,SİBEL VE ELİF TAŞINDIĞI YERDE IŞIĞI BULABİLECEKLER Mİ?