DERİN BAKİSınavlar ve dersler aşırı sıkıcı bir hayatım var! Zaman böyle geçmez 'çay bahçesine gidip hem ders çalışayım hemde kahve içeyim nasıl olsa havada güzel' diyen iç sesime hak verdim. ''Ben çıkıyorum hadi bay.'' diyerek elimdeki notları toparlayarak evden çıktım. Hızlı adımlarla karşıya geçtim. Gideceğim yere varmadan önce elimdeki her şey düştü ve hafif rüzgar esintisiyle dağıldı. Hepsini toplayıp tekrar kalktım. Bizim beyaz atlı prensimiz yok ki bize yardım etsin. Bunu düşünürken içimden bir gülmedim değil. Tekrar toparlanıp kaldığım yerden devam ettim. Arkadan gelen tanıdık sesi görmezden gelemedim, başımı o yöne çevirdim. Maratona koşarcasına yanımda belirdi Doruk. ''Doruk, ne işin var burada?'' İşaret parmağını gözüme soktu,bekle anlamına geliyordu yani normal sayılırdı çünkü Doruk koşmaktan nefes alamıyordu. Kalp atışları normale gelmeye başladığında gülerek ''İyi misin?'' dedim ''harikayım, turp gibiyim demek isterdim ama öldüğümü falan sandım bir an.'' bu söyledikleri daha çok gülmeme sebep oldu ama gülmem yarım kaldı çünkü kulaklarımı dolduran silah sesleri kalp atışlarımı ve adrenalin hormonumu hızlandırdı! Doruk'un üzerime atlayıp kenara çekmesi bir oldu! Ben aşırı korkudan göz yaşlarımı saldım. Doruk kenarda beni sarmış bir vaziyette koruyordu. ''Doruk?''diyen titreyen sesim ağlamaklı çıkmıştı. ''Efendim Derin!'' onun sesi daha bir beter çıkıyordu sanki. ''ne zaman bi.....'' cümlemi daha bitirmeden çocuklar güle oynaya ortadan ellerinde torpil olmak üzere geçtiler. Doruk kollarını biraz gevşetmiş bana bakıyordu. birden bizi gülme sardı ve Doruk,''Sen hep gül Derincik.'' diyerek burnumu sıktı.''Bende çay bahçesine gidiyordum, sen?'' diyecek başka bir şey bulamadığım için konuyu böyle açtım. ''Her hangi belli bir yere gitmiyorum ben de geleyim seninle bari.'' beraber kahve içmeye gittik.
♥️ ♥️ ♥️
SU ERGENEKON
Evde tek kalmış bir vaziyette televizyonda önüme ne gelirse onu izliyordum. Kızlar nerede ne yapıyor hiç bilmiyordum ve evde gerçekten aşırı sıkılıyordum. Kızların yanına gitmeye karar verdim ve cebimden telefonumu çıkararak Derin'nin telefonunu tuşladım. 'Çalıyor' anlamına gelen dıt dıt sesleri gelmeye başladı. Üçüncü çalışın da açan Derin'den ''Alo?'' sesi geldi. ''Alo, Deroş neredesin ben evde patladım da yanına geleceğim.'' dedim ama bunları resmen rap gibi söyledim.''Bizim ileride ki çay bahçesinde Doruk'la oturuyoruz, hadi gel bekliyoruz.'' ''Tamam.'' Hızlı bir şekilde giyindim. Yüksek bel bir kot üzerime siyah kısa kollu bir bluz ve beyaz spor ayakkabılarımı giyip evden çıktım. Hızlı adımlarla yürüdüm.
♥️ ♥️ ♥️
Derin'ler bana oturdukları yerden el sallarlarken masada oturan Kerem'e kaydı gözlerim. Ukala tabiki de bana bakmıyordu ama bende onu hiç takmıyordum. Derin'lere doğru yürüyüp sandalyeme oturdum. '' Gençler ben yokken ne yapıyorsanız şimdide öyle yapın, bu ne ya geldiğime pişman oldum evde daha az sıkılıyordum.'' diye çemkirdim. Ve sohbet başladı susmak bilmedi. Kerem beyimizi de çözdük sayılır...
♥️ ♥️ ♥️
Sabah uykumu alamadan uyandım. Ben normalde de erken uyanamazdım ama kapı ziline ısrarla basan kişiye kapıyı açmam gerekiyordu. Kapının kilitlerini açıp, kapı kolunu aşağıya baskı uyguladım. ''EMRE?'' ses tonum yeni uyandığım için berbat çıkmıştı. ''Sibel'i uyandırır mısın? Yemek yemeğe gidip oradan okula geçecektik. '' Tamam anlamında başımı salladım ve Sebil'in odasına doğru yürüdüm. Sibel'i dürterek kulağına 'Pamuk Şekercin geldi!' diye fısıldadım. Cin gibi açılan çapaklı gözleriyle ''Oha Emre sen misin! Bekle hemen giyinip geliyorum!'' diyerek banyoya depar attı. Banyodan gelen seslerden çıkardığım kadarıyla alarmı ötmediği için sövüp duruyordu. Salak Sibom ya. Sibel'i yolladıktan sonra diğer kızları kaldırmak bana düştü...
''KIZLAR HADİ UYANIN LAN!'' diye bağırdım cırtlak sesimle. Beni suçlamak için sesimi kanıt olarak gösterseler haklı sayılırlardı. Sabah uyanmak dışında pek zorlanmıyordum. Zaten hemen hemen her ders uyuduğum için pek etkisi olmuyordu. Derslerim iyi ama nasıl iyi bilmiyorum, evet çalışıyorum ama eşek gibi değil sınavdan bir gün önce göz gezdiriyorum. Sanırım o bana yetiyor. Kızlar yavaş yavaş kalkıp, lavabo sıraya girmeye başladılar. ''Sibel nerede?'' diye seslenen Elif' e ''Emre'yle gittiler.'' Elif'in suratını elbette bir şaşkınlık aldı ve onun bu surat ifadesine gülmemek elde değil. ''Hadi artık çıkalım.'' diye cıyaklayarak kızları oturdukları yerden kaldırmayı başardım. Ayakkabıları giyerken alt kattan kapı açılma sesi duydum. Artık takmıyorum, apartman hayatına çabuk alışmıştım. Tek sıra halinde merdivenleri inerken en arkadan ben geliyordum çünkü kapıyı kilitleme görevini üstlenmiştim. Ben alt kata ulaşmadan önce Kerem'in kızlara kapıyı tuttuğunu gördüm. Onlara yol veren Kerem ben tam çıkacakken kapıyı tuttuğu demiri bırakıp kapıyı yüzüme kapattı ve sırıtma seslerini yüzüme çarpıttı.
kapıyı kendi emeklerimle açıp '' Hayırdır Kerem bana karşı bir garezin mi var?'' deyip tek kaşımı kaldırdım. ''Ne alaka kızım elin ayağın var Allah'a şükür , açarsın diye düşündüm.'' dediğinde bana bakmadan yürümeye başladı. Anlamadım dün çay bahçesinde gayet iyi anlaşmaya başlamıştık ne olmuş olabilir birden bire? Arkamdan tekrar kapı sessi gelince bakmadan edemedim. Yine alt komşumuzdan biri olan, sınıfta arkamda yer alan Çağatay. İsminde sağolsun yoklama alınırken öğrendim. ''Nabersiniz kızlar?'' diye ortaya sorunca şaşırdım. Bunlar nasıl bir arkadaş biri kızlara pardon bana garezi var diğeri sıcak kanlı bir canlı. Bir terslik var ama anlamadım. ♥️♥️♥️
Okula vardığımızda çantamı sıramın üzerine fırlatıp sınıftan çıktım. Çağatay'ında kantine geleceğini anladım çünkü peşimden geliyordu. ''Su, biraz yavaş yürü yetişemiyorum.'' Dediğinde peşimden geldiğine daha da emin oldum. ''Bana mı seslendin?'' Tamam biraz saçma bir soru oldu ama sormak zorunda olduğumu hissettim. ''Su olarak sana seslendim ama başka Su varsa bilemem.'' Diyerek dudaklarını kıvırdı. ''Efendim o zaman?'' Cevabı beklerken gözlerimi gözlerine odakladım. ''Emre telefonlarımızı açmıyor, okulada gelmedi Sibel'de olmadığına göre. Yani Sibel'i arar mısın?" Umutsuz görünen Çağatay'a olumlu anlamda başımı salladım. Telefonu arka cebimden çıkarıp Sibel Hanımı tuşladım. "Çalıyor." Diyerek Çağatay'a fısıldadım. Beşinci çalışça telefon yüzüme kapandı. "Kapattı!" Diye cırladım. Çağatay'ın umutsuz yüzü yine asıldı. "Yinede sağol." Diyerek gidiyordu ki ben elimi onun omzuna koyana kadar "Gelirler şimdi niye telaş yaptınız ki?" Diye soru attım gitmesini engelleyerek. "Emre telefonunu asla elinden bırakmaz,okulada bizden erken gelir tamam Sibel'le buluştu ama zaten evden erken çıktılar gelmemeleri normal değil!" Bu sözleri beni telaşa çevirmedi değil! "Bak" saatime bakarak devam ettim. "Dersin başlamasına son onbeş dk, gelmezlerse beraber çıkar bakarız ama kimseye söyleme ortalığı telaşa verme!" Tamam anlamında kafasını sallayınca şu on beş dk hızla geçmesini ve gelmelerini diledim.
♥️♥️♥️
Ders ziline son iki dk ama ne Sibel'den nede Emre'den bir haber vardı. Çağatay'ın attığı mesaja parmaklarımı hazırlayarak cevap verdim;
"Tamam hadi aramaya başlayalım,kapıda bekliyorum." Yazarak kapıya doğru yöneldim. "Tamam" cevabına görüldü atarak telefonu cebime attım.
♥️♥️♥️
Çağatay'ın bana doğru koştuğunu görünce elimi havaya kaldırarak orada olduğumu belirttim. "Çıkıyor muyuz?"
Dalgınlığım tuttuğunu sanıyorum ki refleksle "He?" Diye cevap verdim. Dediği cümlesini tekrarlayınca evet anlamında kafamı bir yukarı bir aşağı doğru salladım. Çağatay kapıyı sağ tarafa doğru iterken etrafı kolluyordum. Sonuçta okuldan kaçıyorduk. "Sibel'i son kez çaldır sana." Deyince elim telefonuma kaydı. Tuşları Sibel'in telefonuna uygun bir şekilde tuşladım. "Çalıyor ama açmıyor." Diyerek suratımı açtım. Arkamızdan gelen sese bakmadan önce "Sıçtık!" Diye fısıldadım. Ama korkacak bir şey yoktu çünkü bu ukala Kerem'di! ''Hayırdır kardeşim?'' diye gözünü kırptı Çağatay. ''Kardeşimi bulmaya elbet bende geleceğim.'' diyerek kolunu Çağatay'ın omuzuna koydu. ''Ne kadar duygusalsınız, gerçekten bölmek istemem ama şimdi gitmemiz gerek.'' diyerek kaşlarımı kaldırıp sahte bir gülümseme takındım. Çağatay eliyle yol vererek Kerem'le önden çıkmamıza sebep oldu. ''En son ne zaman aradınız ya da aradınız mı?'' diye sorunca bizi mal yerine koyduğunu falan düşündüm. ''Tabi ki aradık! Ama açmadılar.'' diyerek bakışlarımı ondan çektim. ''Sende ki bu ön yargıyı ne yapacağız bilmiyorum!'' dedi ve o yapmacık gülümsemesini takındı. ''Sen benim ön yargımı hiç bir şey yapma, gerek yok!'' diyerek tek gözümü kırptım. ''Tamam gençler sakin, asıl konuya odaklanalım.'' diyen Çağatay bir kolunu bana diğer kolunu Kerem'in omzuna atarak aramız girdi. Ve Kerem, ben ve Çağatay EMRE VE SİBEL'İ ARAMAYA BAŞLADIK!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
IŞIĞIN VURDUĞU SAHNE
ChickLitSU,DERİN,SİBEL VE ELİF TAŞINDIĞI YERDE IŞIĞI BULABİLECEKLER Mİ?