MerLand Efsanesi.
**Başlangıç.**Bu efsaneye göre dünya oluşmadan evvel, üçüncü boyut diye adlandırılan MerLand ülkesi yaratılmıştı.
MerLand ülkesi birbirine düşman iki krallığa bölünmekteydi.
Bir krallıkta Suyun eşsiz gücü, diğer krallıkta ise ateşin özü hükümet sürmekteydi.
Wigalois bölgesinin, kudretli Kralı Arthur o vakitler soyunu devam ettirmek adına evlenmeye karar kılmıştır.
Öyle ki, kararını aldığı gece soylu bir denizkızı ile karşılaşır.
Marie, parlak kızıl saçlara sahip eşsiz bir denizkızıdır. Bir gülüşü bir ömre bedelken, herkesin gönlünü çelebilen su gibi güzelliği ile Arthur'un kalbini elde eder.
O gece, iki kalp birbirine bağlanır ve Arthur aşık olduğu denizkızıyla evlenme kararı alır.
Kızın ailesine haber yollattıktan hemen sonra Wigalois bölgesinde düğün hazırlıklarının başlatılmasını emreder.
Bu evlilik heyecanı bölgede şenliklere ve düğünlere sebebiyet getirmiştir.
Kralın mutluluğu halka büyük bir sevinç olarak yansımaktaydı.
Aylar geçiyordu. Marie o büyülü gün şifacılar tarafından gebe olduğunun haberini alır. Böylelikle bu güzel evlilik arasında bağlılık kutsanır.
Kral Arthur her geçen vakit biricik eşine daha fazla bağlanmaktaydı. Öyle ki bu hülyalı hali devlet işlerine kötü etki yansıtmaya başlamıştı.
Arthur yapması gerekenlere aklını veremiyor, tüm gününü evladını taşıyan eşi ile birlikte geçiriyordu.
Bu durumunfırsat bilen düşman bölge, Abelard Ateş Krallığı, Demoncular ile büyük bir antlaşmaya imza atar.
Demoncular, kara büyüleri yapmakla sorumlu olan özel soylulardır.
Öyle ki, bu zamana kadar yapılmamış bir büyüyü yapmak için Abelard hükümdarı Jochen tarafından emir alırlar.
Bu yazılı emre göre, Kral Arthur'un doğacak varisine Demon büyüsü yapılacaktı.
Büyü kitaplarında yazılan bilgilere göre, Demon büyüsü laneti aşılamaz olan güçlü bir büyüydü.
Tüm hazırlıklar gizli bir şekilde yapılmaya başlamıştır. Acımasız Jochen tarafından seçilmiş su perileri Wigalois bölgesine gönderilir ve Kraliçe Marie'nin gebeliği hakkında bilgi aracılığı yapılması istenir.
Aylar geçer, o kutsal gün tüm Wigalois halkının kapısını çalar. Kraliçe doğumun eşiğindedir.
Halk tarafından kutsanan gün için tarihin en büyük şenlik hazırlıkları yapılmaya başlanmıştır.
Böylelikle herkesin gönlüne taht kuran Küçük Prens gözlerini hayata aralar.
Kralın oğluna ise 'evrenin tek kutsal varisi olan çiçek' anlamını taşıyan Jimin adı verilmiştir.
Herkese göre Jimin kutsal bir çiçektir.
Küçük Prens, annesinden aldığı turuncu dalgalı saçlara, turkuaza bulanmış açık turuncu bir kuyruğa sahiptir.
Güzel görünümü öylesine büyüleyici bir hal almıştır ki, Prensi gören herkes onun gerçekten kutsanmış bir çiçek olduğunu düşünür.
Jimin'in doğmasıyla mutluluğunu zirvelerde yaşayan Kral ve Kraliçe başlarına gelecek Demon büyüsünden habersizdir.
Birkaç yıl ardından, Jimin
Wigalois sularında yüzmeye başlar. Artık kullanabildiği kuyruğu sayesinde yerinde duramayacak kadar haylaz bir çocuğa dönüşür.Doğumundan beri Küçük Prens'i takip eden kötü su perileri zamanın geldiğini fark ederek, Acımasız Jochen'den gelen emirle güzeller güzeli Jimin'i kaçırarak, Abelard bölgesine götürür.
Demoncular, büyüyü yapmak için bütün hazırlıkları bitirmiştir.
Gökyüzünü örten karanlıkla birlikte Acımasız Kral elini tutan oğluyla beraber büyünün yapılacağı alana gider.
Yönetimi devralacak olan oğlunu tıpkı kendisi gibi acımasız yapmak istemektedir, bu nedenle küçük çocuğu yapılacak büyüyü izlemesi için Demoncuların yanına bırakır.
Kırmızı gözlerini oğlunun ürkmüş gözlerine dikerken, donuk bir sesle şöyle der; "İzle oğlum. İzle ve acıma."
Her şey tamamlanmıştır. Küçük Prens henüz konuşmayı bile çözememişken bedenine yapılacak olan bu dehşeti nasıl kaldırabilirdi ki?
Demoncular Jimin'in etrafını sarmaladıktan sonra ilk defa yapacakları büyüye odaklanır.
Gece tüm karanlığını kusuyor, kara bulutların arkasına saklanan ay titrekçe yerine çekiliyordu. Yıldızlar ışıklarını kaybetmiş, bir o kadar kırık bakıyordu.
Etrafı büyünün laneti sarmaladı. Küçük Prens önce turuncu saçlarını kaybetti, sonra eşsiz kuyruğunu.
Kanınında dolaşan tüm güçleri bedeninden ayrılırken küçük bebeğin ağlamaları tüm geceyi titretiyordu.
Demon büyüsü yapıldı, Küçük Prens bütün güçlerinden koparılırken muazzam bir acıyla doldu.
Yeni sarı saçları, iki adet ayağı ve saf insan kanıyla lanetlendikten sonra Acımasız Kralın oğlu kocaman açtığı gözleriyle babasının arkasına sığınıyordu.
Jimin insan oldu ve ruhu dünyanın kollarına mahkum edildi.
Acımasız Kral onurlu bir şekilde dizlerinin üzerine çökmüş, korkudan ağlayan oğlunu önüne çekmişti.
Kırmızı gözlerini, ağlayan gözlere dikti. Sinirleniyordu. Oğlunun bu kadar zayıf olması onu sinirlendiriyordu. Dudaklarını sinirle araladıktan sonra keskin ses tonuyla emretti.
"Acıma."
"Acıma, Taehyung."
•••
Y/N: HEEEAAAĞ. Merhaba! Bu arada medyada bulunan Demoncu bir büyücü! Efsane anlatımı yapmak zor. Uzun süredir hiçbir şey yazmadığım için yazma yetimi kaybetmiş olabilirim bu nedenle özür diliyorum. Konu biraz karışık gelebilir. Belki de efsaneden bir bok anlamadınız. Bilmiyorum. Dmdmdmdm. Neyse, doğaçlama olarak gittiğim ve uzun süredir yazmadığım için bölümler nasıl olur bilemiyorum. Risk alacağım. 1. Kitap konusuyla tamamen alakasız tek ortak noktaları kitabın efsane ile başlaması. Smmsmss. Bu süre içerisinde umuyorum ki destekleriniz ve sevginiz beni ayakta tutar. Püü. Ne kadar özlemişim buraları, sizleri. Lütfen görüşlerinizi yoruma bırakın ve beni mutlu edin! İyi gecelerr~