Y/N: Erutan//Dragonborn Comes
Büyük terasta yalnız kalmanın boşluğunu yaşıyordum. Az önce olanlara anlam yüklemeli miydim, en ufak fikrim yoktu.
Bana neler oluyordu? Tüm bu yeni duyguların açıklaması var mıydı?
Bazı hislerim eksilmiş, bazıları ise yenilenmişti. Gerçekten garip bir şekilde etkilendiğimi görebiliyordum. Varlığını sürdüren şeylerin yavaş yavaş silindiğini, daha güzel duyguların ruhuma yerleştiğinin farkındaydım.
Tahrik olmanın ne kadar zevkli olduğunu öğrendiğimi, ilk cinsel deneyimim için ise utanç verici olduğunu söylemeliydim. Özellikle bunu yapan kişi bana aşık olduğunu iddia eden biriydi.
Gelelim güzel dakikaların yanak kızartıcı kalıntılarına. Bir sıcaklık vardı üzerimde. Bedenim alevler altında, az kalsın havale getireceğim. Utanç mıdır bu? Ben hiç bu kadar utandığımı, kızardığımı hatırlamıyordum.
Tek utancım kiliseden çaldığım kağıtların bıraktığı vicdan azabıydı. Yeni şeyler beni fazla etkiliyor olmalıydı. Öylesine boş yaşamaya alışmıştım ki, bu yaşanan olaylar her daim değişik hissetmeme neden oluyordu.
Ben düşüncelerimin arasına düşmüş, bir çıkar yol bulmaya çalışırken garip yiyeceklerin tadını çıkarıyordum. Daha önce görmemiş olmama rağmen tatlarını benimsemiş gibiydim.
Her şey güzel gidiyordu. Sanırım, en azından şimdilik. Karnımı doyuruyor, kızarmış yanaklarımla az evvel yaşananları düşünüyordum. İleriye gitmediğini söylemişti, bunun ilerisi nasıl oluyordu? Ufak bir dokunuşla tüm vücudum zevk dalgalarına bürünmüştü, daha fazlasına dayanabilir miydim?
Taehyung'un bakışları ve elleri altında çok fazla hassas olmalıydım. Anlatamıyordum ki, içimin titremesini...
Dakikalar saatleri doğururken, zamanın ne zaman akıp geçtiğini anlayamamıştım. Yalnız olmak ruhumu dinlendirmişti. En azından daha rahat düşünebilme şansım oluyordu.
Şöminenin sıcaklığı bedenimi mayıştırıyor, uykuyu gözlerime davet ediyordu. Çoktan gökyüzü koyu laciverte boyanmış, altın sarısı parlak yıldızlar yerlerini almıştı.
Ben camlı bölmeden gökyüzünü izliyorken, açılan kapının gıcırtısı ile oraya döndüm.
Şu tavşan kılıklı kızı görmeye alışamamıştım. Gerçekten sinirlerinizi bozabilecek bir manzaraydı. Uzun ön dişlerini göstererek tebessüm ettikten sonra kurulu masayı toparlamaya başladı.
"Sizin için güzel bir oda tahsil ettik, isterseniz size eşlik edebilirim."
Neden kralın yanında olamıyordum. Doğrusu günlerdir yatağını işgal etmiştim. Benim yüzümden uyuyamamıştı... Haksızlık yapmamam en iyisiydi.
"Lütfen." Dedim, kızla beraber doğrulurken. Adımlarımı kapıya doğru sürükleyerek gerçekten hoşuma giden terastan ayrıldım. Koridorlar çıktığım odaya göre oldukça soğuktu.
Kollarımı birbirine dolarak kızı takip ediyor, bir yandan sessiz koridorları inceliyordum. Beş dakikanın ardından büyük bir kapının önünde durduk.
"Buyurun." Dedi, kız. Ardından büyük kapıyı araladı.
Odanın hemen ortasında büyük bir yatak vardı. Üstünden beyaz tüller sarkıtılmıştı ve kendinizi oldukça özel hissettiriyordu. Büyük şöminede yanan odunların sesi odayı huzura boğarken, pencerenin yanına yerleştirilmiş bitkiler beğenimi kazandı.
Odanın içerisinde küçük bir orman varmış gibi hissediyordum. Bu hoşuma gitmişti. Rafları süsleyen kitaplıklar ilgi çekiciydi. Gördüklerim bana ne zamandır elime kalem almadığımı hatırlattı. Bir şeyler karalamak kasabada yaşıyorken en büyük hobimdi.