Y/N: Hatalarımı lütfen affedin.
Mutluluğun peşine düşmeniz, kendinizi bir aşkta kaybetmeniz... Asıl gerçekleri unutmanıza neden oluyordu.Kötü durumları bir kenara bırakıyor, yanınızdakine odaklanıyordunuz.
Jimin'in nefesleriyle boğuluyor, kalp atışlarıyla hayata tekrardan tutunuyordum.
Yine de.. Onun benden gidebileceğini asla düşünmemiştim. İntikam hırsıyla boyanan kirli gözlerimi, daha önce ona uzattığımı unutuyordum.
Her şey yalanlarla başladı. Onu buraya büyük zorluklarla getirip, gerçek olmayan doğrularla kucakladım. Şimdi olanlar tüm bedenimi titretirken, düşmanımın öldüğüne sevinemiyordum.
Yıllardır babamın katilinin yok olması için uğraşırken, neden bu duruma mutlu olamıyordum?
Jimin'i büyük bir şaşkınlık içinde arkamda bırakıp terasa çıktım. Fox peşimden geliyor, ağzını nefes almak dahilinde açmıyordu.
Sert adımlarım rüzgarın kucakladığı terasta yankı yaptı. Saçlarım esintinin dansına katılırken, almaya çalıştığım nefeslerimle sakinleşmeye çalışıyordum.
Ona bir babası olduğunu nasıl söyleyecektim? Bir babası olduğunu, bu gerçeği ondan sakladığımı ve ikisi kavuşamadan en değerlisini kaybettiğini nasıl söyleyecektim?
Benim düşmanımın veliahtı, nefret beslediğim krallığın Küçük Prens'i.. Şimdi o tahta senin geçmen gerekiyor, gözlerini bana dikmen, omuzlarını krallığıma karşı dik tutman gerekiyor. Bölgen için savaşman gerekiyor, her şeyini kaybetmiş annene her şeyini vermen gerekiyor.
Benim küçüğüm, sen bunları benim yüzümden yaşayacakken, tüm zorluklara göğüs gereceksin ve ben yanında olamayacağım.
Biz karşı karşıya olacağız. Göz göze, diş dişe.
Kalbini kırıklarla kanatmama rağmen, içten duygularınla bana bağlı olacaksın, fakat beni affedemeyeceksin.
Benim güzel bahar çiçeğim... Seni kaybettim, beni affet. Bunları nasıl söyleyeceğim?
Çaresizlikle kasılan bedenimi soğuk duvarın yüzeyine yaslayarak bakışlarımı görkemle uçuşan ejderhalara diktim.
İçim içimi yiyor, bedenim parçalanıyordu. Can çekişiyorum. Bir nevi ölüyorum.
Benden nefret etmesinden, onu kaybetmekten.. Korkuyorum.
Küçük bir çocuk gibi, ihtiyaç duyduğum kokusundan mahrum kalmaktan ödüm kopuyordu.
Aldığım her nefes gözyaşlarıma karışıyordu.
Ben, bu gerçeği ona söyleyemezdim. Acı çekmesini görmek istemiyordum. Benim yüzümden yok olmasına katlanamazdım, buna dayanamazdım.
Ruhum bedenimden çekiliyormuşçasına hissizleşmiştim.
Duygularımı çoğu zaman yok saydım veyahut onlarla bir işim olmadı. Jimin geldikten sonra duygularına öylesine yenilmiştim ki, her şeyi doruklarda yaşamak beni yaralıyordu.
Kırmızıya dönüşen gözlerimi umursamadım.
Ne yapmam gerektiğini düşünmeliydim. Bu durumdan yara almamamız imkansızdı. Jimin'i ailesine teslim edemezdim. Evet, bencildim ve bu umurumda değildi.
Ben kendi beynimi afiyetle yiyorken, yanıma gelen Büyücü ile derin bir nefes aldım. Onu sonsuz uykusundan uyandırdığım için mutluydum. Çoğu zaman dertleşiyor ve karışık aklımı aydınlığa çıkarıyordu. Hoseok her şeyden çok sırdaşım, dostum olmaya başlamıştı.