Y/N: Lütfen bol bol yorum yapın. Eğer bölüm hoşunuza gitmişse gökyüzümüze bir yıldız-vote- bırakmayı unutmayın..
Bir şeyleri yaşamak her zaman için zor olmuştu. Kötü olayların üstesinden gelmek, acı hayata karşı gülümseyebilmek veyahut güzel günlerinizi sonsuz kılmak.
Bunları yapmak çoğu zaman bizi zorluyordu. Dünya'da hayat zordu. Hayat zordu fakat şimdi bu saçma evrene gelince yaşadığım yerin değerini çok daha iyi anlayabiliyordum.
Büyükannemin beni zorla kliselere sürüklemesi, papazların gaddar öğretici ruhları veya kasaba halkının bana karşı beslediği kin.. Evet, bunları özleyeceğimi düşünmüyordum lakin şimdi öylesine zor olaylarla karşı karşıya geliyordum ki, özlüyordum işte.
Bir yanım deli gibi çığlık atıp, ölümü haykırıyordu. Diğer yanım ise hala küçük bir çocuktu. Korkuyordu.
Korku. Bu terim benim için dikilmiş kıyafetten farksızdı. Güçsüz, korkak, küçük çocuğun tekiydim. Bana böyle seslenirlerdi.
Taemin ve Kral bana Küçük Prens diyordu. Bunun ne anlama geldiğini bilmiyordum lakin bu sıfatın önünde dahi şu 'küçük' kelimesi yer edinmişti.
Benim adım bu tür anlamlar barındıran kelimelerle anılmaya mahkum edilmişti. Sanırım.
Onu bunu bırakın, şu durumda düşündüğüm şeylerin saçmalığı beni dehşete düşüyordu.
Oysa büyük sorunlar ile savaş ediyordum. Bir çıkar yol bulmak yerine en kolay yolla -ölümle- kurtulmayı hayal edip duruyordum. Bakın, bu düşüncemin bile korkaklık koktuğunun farkındasınız değil mi? Kendimden nefret ediyordum.
Evet, bu tartışılmaz bir cümleydi. En büyük kanıtı ise düşüncelerimdi, ruhumdu.
"Bak, Kahin ne yapabileceğini bilmiyorum ama lanet olsun! Durdur şunu!"
Sessiz bir çocuktum. Özellikle büyüklerime karşı özel bir saygıya sahiptim ama bu durumda sakin olmamı kimse isteyemezdi. Tanrı aşkına bana bir şeyler yapıyorlardı ve buraya geldiğimden beri zarar gören tek kişi ben oluyordum.
Birkaç gün önce ayaklarım benden bağımsız hareket etmeye başlamıştı. Bu olayın devamı ise birden karanlığa çekilmemle gerçekleşti.
Kahin'in dediğine göre üç gündür uyuyormuşum. Bu normal değildi. Bir insan nasıl üç gün uyuyabilirdi?
Bu anormalliklerin daha fazla arttığını Kahin'e söyleyip duruyordum ama beni umursamıyordu. Yaşlı bunak!
"Beni duymuyor musun?"
Eğer yerimden kalkabilseydim bu herifin sakallarını elime dolamayı çok iyi bilirdim! Pekâlâ, ne ara böylesine özgüven kazandığımı bilmiyordum.
Sinirlenmeyi bile beceremeyen küçük(!) Jimin'i soktukları duruma da bir bakın.
"Konuşmayı kesecek misin? Çalışamıyorum."
Hah, çalışamıyormuş. Eğer sorularımı yanıtsız bırakmasaydı böyle bir şeyle karşı karşıya gelmezdi zaten.
"Ama beni dinlemiyorsun. Bunlar normal değil. Konuşmayı başarabildiğime şaşırmalısın."
Evet, şaşırmalıydı. Çünkü tüm bedenim buz kesmişti. Sanki donmuştum ve hareket edemiyordum. Konuşmak ise canımı yakıyordu. Çenem kasılıyor, dudaklarım zar zor aralanıyordu. Sanırım kısa bir süre sonra tepeden tırnağa donacaktım.