Y/N: Aerith's Theme//Erutan(Lütfen Yorum Yapın...)
Kelebekler rüyalar görürmüş, gökyüzünü, yıldızları, güzellikleri. Kelebekler en özelleri görürmüş, sevgiyi, doğruyu, mutluluğu. Kelebekler var olanı yaşarmış, hayaller kurarlarmış.
Kelebekler, yaşama tutunmayı severlermiş ama yaşayamazlarmış. Hayaller kurar, güzel rüyalar görür, bunlara tanıklık edemeden yok olurlarmış.
Böyle diyordu büyükannem. Kelebeklerin bir sürü güzelliği olduğunu çok küçük yaşımda öğrendim.
Kelebekleri takip eden, güzel kokulu portakallar da vardı.
Portakalların ağacı olurmuş, ağacın portakalları. Portakallar ağacını terk etmiş, ağaç çıplak kalmış. Portakallar nefeslerini kaybetmiş, ağaç tüm güzelliğini.
Ben bir ağaçtım, portakallarım vardı fakat çıplaktım. Çıplak ağaçların portakalları olmaz diye biliyorum. Portakalı olan ağaçların yaprakları da olur.
Her bir yaprak, bir duygu, bir yaşanmışlık, bir kayıp.. Kaybetmişim her şeyimi, oldukça boş hissediyorum. Sadece portakallarım kalmış, ben sadece güzel ama anlamsız kalmışım.
Eksiğim diye biliyorum. Beni tamamlayan yapraklarımı bulamamışım. Belki, belki de kaybetmiştim? Duygularımı, anılarımı, geçmişimi, asıl kimliğimi. Kaybetmiştim. Ben yapraklarımı kaybetmiştim. Onların katilini biliyor muydunuz?
Aşık bir adamın katil olduğunu biliyor muydunuz? Ona inanmamı istiyordu fakat... O benim her şeyimi almıştı, asıl kimliğimi öldürmüştü. Büyük yalanları ile beni yanında tutmaya çalışsa da, artık küçük değildim.
Görüyordum, duyuyordum ve en önemlisi hissediyordum.
"Anlat." Dedim, beni dikkatlice izleyen Kahin'e bakarken.
Punku, hemen dizlerimin üzerine oturmuş küçük kanatlarını açıp duruyordu. Yüz ifadesi ise sinirliydi. Üzgün olduğumu hissetmiş gibi, bana bunu yapanlara kin tutuyordu.
Burun deliklerinden duman çıkartarak Kahin'e doğru uçtu. Yaşlı adamın kafasının üzerinde uçarken incecik sesiyle bağırıyordu.
"Konuşsana!"
Onun siniri bile komik duruyordu. Tüm ciddiyetimi bozacak sesi ile bağırırken yanıma gelmesi için ufak bir bakış attım.
"Ejderin de senin gibi, kafamın etini yiyorsunuz."
Punku eski yerine oturmuş, kafasını sinirle gövdeme yaslamıştı. Beni özlediğini gösterdiği sevgiden anlayabiliyordum. Gerçekten bana değer veriyordu. Öyle ki, doğru cevapları bulmam için benimle birlikte hareket etmeye söz vermişti. Yanımda olacaktı.
"Et severim, bilirsin."
Evet, Punku her türlü canlının etini yiyebilirdi. Bunu seviyordu.
Kahin bastonu ile şömineye odun atmaya çalışırken, boş bakışlarını bize çevirdi. Buraya geldiğim zamanlar takındığı bakışları yoktu. Benden hoşlanmadığını belli edercesine kaşlarını çattı.
"Ne öğrenmek istiyorsun, Jimin?"
Doğrusu öğrenmek istediğim bir sürü şey vardı. Hangisinden başlamalıydım? Bilmiyordum.
"Doğruları. Bana neler olduğunu, Kral'ın duygularını.. Her şeyi."
Gülecek gibi olmasına rağmen dudaklarını ısırarak buna engel olmayı başardı. Doğrusu bu yaşlı adam gittikçe sinirimi bozuyordu. Öyle ki, her hareketi beni rahatsız etmeye başlamıştı.