Y/N: Eurellie//Hate Me//
Bilmem ki, ölüm mü kokardı ruhunuz? Benim kokardı. Buram buram kokardı ya, tam kalbimin ortasından gelirdi. Biraz da yanık kokardı.
Duygularımı alevlere veren hissiyatlar yanardı, sonra kokardı.
Lanetli derlerdi bana, Tanrı seni lanetlemiş. Kulaklarım yıllarca bu cümleye tanıklık yapmıştı. Doğruymuş meğerse, lanetliymişim.
Asla inanmadığım yalanların gerçekten doğru olduğunu öğreniyordum.
Dilim çığlıklara müsait değildi, oysa boğazımın kapısını çalan tonlarca ağırlık vardı. Dışarı çıkmak istercesine kapımı yumrukluyor, canımı acıtıyorlardı.
Kimseye dur diyemedim. Acı çekmeye mahkum olmuşum gibi, bana savrulan tüm sorunları kabul ediyordum.
Belki biraz aptaldım, ya da korkak? Ne hissettiğimi bilmiyordum. Güçsüzdüm, biraz da kırgındım, en çok yorgun, yıpranmış.
Karşıma oturmuş adama bakmaya korkuyordum. Bana aşık olduğunu söylüyordu. Koskoca Kral bana aşık olduğunu söylüyordu. Bu inanılır gibi değildi, zaten inanmışta sayılmazdım.
Bu farklı evrene geleli aylar olmuş, fakat ben bunu fark etmemiştim bile. Hastalıklar peşimi bırakmadığı için sürekli baygın geziyordum, haftalardır nefes almayı unutmuştum.
Ben bunları yaşarken mi sevmişti bu adam beni? Nefretle bakan gözleri, şimdi özlemle bakıyordu, şefkatle.
Ne demeliydim? Mantığıma ayak uydurmak istememe rağmen beni bozuntuya veren bakışları yolumu değiştiriyordu.
Merland'a geldiğim ilk gün her şeyi küçümsemiştim. Kral olmasını, buranın halkını, her şeyi reddedip, gerçekliğinden şüphe duymuştum, ama çoktan kabullendiğimi şimdi fark ediyordum.
"Benden korkuyor musun?" Dedi, sesini bastıran endişeyi duyabiliyordum.
Ondan korkuyordum. Bunu görebildiği için memnundum çünkü derin bakışları beni ürkütmeye yetmişti.
"Size inanmıyorum."
Bunu söylemek benim için kolaydı, lakin onun için bu cümleyi işitmek oldukça kötü olmalıydı.
Kaşlarını çatmış, kuru dudaklarını hızla araladıktan sonra dile getireceklerini yutmayı tercih ermişti.
Başı zemine doğru eğilirken, meraklı bakışlarım çöken omuzlarını izliyordu.
Herkes bir şeyler söylüyordu fakat kimsenin bana açıklama yaptığı yoktu. Neden bütün zararları benim vücudum görüyordu.
Önce bayılmış, ardından canavarların saldırısına uğrayarak can çekişmiştim, deniz adamı olduktan sonra bebeğe dönüşmüştüm.
Tanrı aşkına, bu yaşananlar benim için kolay değildi. Canavarların saldırısını düşündükçe ağlamak istiyordum. Kırılan kemiklerimin acısı hala kulaklarıma doluyordu.
Bu düşünceler dahi gözlerimi doldurmaya yetiyorken, bu adamın benden istediklerine nasıl ayak uyduracaktım?
Sessizliğe alışan kulaklarım, işittiğim hıçkırık sesi ile şaşkına uğradı.
Ağlıyordu.
Koca adamlar da ağlardı ya, en derinlerinden ağlardı. Portakallarını düşürmüş ağaçlar gibi ağlardı, neden ağlardı peki?
Neden ağlıyordu bu adam? Onu sevmediğim için miydi bu göz yaşları?
Okyanus olmuş yaşları, sessizliği yırtmış hıçkırıkları, biraz da beni yaralamış.