Bölüm 3

173 13 26
                                    

Vee Tolga KARATAŞ;

Zil çalınca umut doldu içime bir anda,  gözlerimin içinin güldüğünü kendim hissettim resmen ama ben böyle sevinirken Tolga'nın hangi sınıfta olduğunu, acaba bir daha benimle konuşup konuşmayacağını bile bilmezken aklıma bi anda beni nereden tanıyor olduğu geldi, bu benim aklımı  gerçekten çok kurcalıyordu tekrardan kantine gitmek geldi içimden, belki bir daha karşılaşırdık kim bilirdi ki? Kantine giderken kendime kızıyordum bir yandan da, daha diğer teneffüs gördüğüm insanın beni tanıyıp tanımaması neden beni bu kadar alakadar etmişti ki, beni saçmaladığımın farkına varmam biraz geç olmuştu.

Kantine girdiğimde önce etrafıma bakıp gözlerimle Tolga'yı aradım ama bulamadım, umutsuz bir şekilde sınıfa dönmek için arkamı döndüm. Arkamı döndüğüm an onunla yine çarpıttık ve o yine koşuyordu bana çarpınca bakıp güldü, "Seninle acaba neden çok çarpışıyoruz?" dedi imalı bir biçimde ben de o imasını tabi ki de anlamıştım ve sinirli bir şekilde."Sen at gibi koşmazsan  çarpışmayız, çekil şimdi önümden" dedim elimle onu itme hareketi yaparak, bana dönüp "Her zaman SAKAR! Olmanı belli etmek zorunda mısın?" dedi bana bakarak, ben de " bak bunun sakatlıkla falan alakası yok uydurup durma istersen" dedim gözlerimi devirerek bana ters ters bakarak " Öyle olsun OKYANUSCUĞUM" dedi ben kafamı çevirerek " Bu ne samimiyet bu ne benden habersiz beni tanıma " farklı bi cümle kurduğumun ben de farkındaydım aslında ama o anlamıştı ve garipsememişti " Zamanı gelince öğrenirsin" dedi gülerek sağ yanağında gamzesi olduğunu fark etmişti o arada, havalı bi şekilde "Zamanı gelince öğrenirsin de ne demek? Senin bu yaptığın aynı yaşıt olan birisine 'yaşın küçük aklın yetmez büyüyünce anlarsın' espirisine girdi farkında mısın? dedim. Bana bakıp "Neden  merak ettin ki? diye sordu ben de " Sence de doğal bi hakkım değil mi? dedim sert bir tavırla bıkmış  bi şekilde "Tamam ya söylüyorum" dedi ben de "Bekliyorum" dedim kollarımı göğüs kafesimin önünde birleştirerek kafamı salladım, kafasını öne eğerek ''aslında ben seni yıllardır tanıyorum'' dedi ben de alaycı bir şekilde ''ya biz de ikiz bekliyoruz'' bana bakarak ''Ney?'' dedi ben de ''Dedem hamile de'' dedim bıyık altından gülerek öyle deyince sinirlendi ve ''inanmazsan inanma ya amaaan'' dedi umursamaz bir şekilde bu kez sinirlenen bendim ''söylediğin cümledeki saçmalığa bakar mısın?'' dedim ellerini cebine koyup ''ben sana zamanında diyorum biraz bekle sabırsız, hem sakar hem de sabırsızsın'' dedi gülerek ben de bıkmış bir tavırla ''benimle uğraşma hatta bana yaklaşma, çünkü ben SABIR! Taşı değilim anladın mı?'' eğildi ve ''Anladım sakar'' dedi ve ellerini kafasına atıp saçlarını düzenledi, ben de ''Hiç öyle durmuyor ama neyse'' dedim gözlerimi devirerek, ve kantinden çıkıp yeni sınıfıma geçmiştim. Sınıfa girer  giremez çok samimi karşılandım, başta iki üç kızla tanıştım. Öğrenci zili çalınca yavaş yavaş sınıf dolmaya başlamıştı birkaç sıra haricinde bütün sıralar doluydu ben de yeni tanıştığım kızın yanına oturmuş ders merkezi hakkında konuşuyorduk,ve sınıfa öğretmenimiz girmişti biz de haliyle ayağa kalktık "oturabilirsiniz arkadaşlar" dedi ve sınıfı biraz süzdü sonra "oradaki çantanın sahipleri neredeler, bilen var mı?" diye bir soru sordu ben sesimi çıkarmadım sınıfta bir uğultu şeklinde birkaç kişiden hayır sesi çıktı.

"Neyse, arkadaşlar ben sizin rehberlik öğretmeninizim ben deniz Can Karagöz. Bir dönemi birlikte geçiriceğiz inşAllah, eğer herhangi bir dersiniz sıkıntınız olursa benimle paylaşıyorsunuz yani bunların hepsini siz biliyorsunuz çok sıkmak da istemiyorum aslında sizleri" dedi ben de içimden " e o zaman sabahtan beri ne anlatıyorsun" dedim ama içimden dedim tabi ki de, zaten dışımdan deseydim başlamamış bir hikayeyi bitiren ilk insan falan olurdum galiba.
Aramızdan birisi elini kaldırıp " Hocam ilk denemeler ne zaman olacak" diye bir şey sordu o arada sessiz bir şekilde " al işte ineklerin baş üyesi benim demek istiyorsun anladık, haklısın" dedim, öğretmenimiz " daha ayarlamadık, ayarlanacağı zaman ben bütün sınıflara bildireceğim zaten" dedi gülümseyerek. Bütün öğrenciler gibi ben de canım sıkıldığı için tuvalet izni istemiştim, en azından beş dakika da olsa insan o daraltıcı ortamdan kendini kurtarabiliyordu tuvalete girince saçımı başımı düzenleyip çıktım. Sınıfa girdiğimde zile 5 dakika kalmıştı sırama oturduktan biraz sonra zil çalmıştı zaten, ama bu teneffüs kantine falan gitmedim teneffüs boyunca yerimden de kalmadım sıra arkadaşımla bazı konular hakkında konuşup lafladık o sırada elim kalemime çarpıp yan sıraların altına uçmuştu kalemimi arayıp bulduktan sonra almak için tam eğilecekken benimle birlikte birisinin eğildiğini daha hissettim eğilmiş bir şekilde kafamı kaldırdım ve kulağıma yaklaşıp "Sınıfıma hoş geldin SAKAR!" dediğini çok net duydum!
  O anda kalbim hızlı hızlı çarpmaya başladı yüzümün kızardığını hissettim bir anda vücut ısının yükseldiğini hissetim ve bu iyi değildi. Bana bakıp gülümsüyordu, ben de ayağa kalktım ve saçımı kulağımın arkasına alarak hızlı bir şekilde " Kalemimi alabilir miyim?" dedim eline uzanıp kalemimi hızlı bir şekilde kalemi elinden çekmek için çabaladım, daha sonra elini yukarı kaldırdı ve, "Küs müyüz?" diye bir soru sordu ben de yüz ifademi hiç değiştirmeyerek "bak ben seni daha tanımıyorum, kim olduğunu, beni nereden, nasıl tanıdığını bile bilmiyorum ve sen bana küs müyüz, diyorsun benim seninle küsmem için seni tanıma gerekir değil mi? Sence de saçma tavırlara bürünmedin mi?" dedim kalemi bana uzatarak "haklısın" dedi asık bir suratla, sonra dediklerimden pişman oldum ama bir yandan da haklı olduğumu savunarak yerime geçtim o da arkama geçip oturdu, öğretmen zili çalınca öğretmenimiz derse girdi ve ilk gün olduğu için boş bırakmıştı öğretmenimiz telefonu ile uğraşırken herkes yanındaki ile konuşuyordu ben de sıra arkadaşıma dönüp konu açmak için " Eee senin ismin ne?" diye sordum o da samimi bir şekilde elini uzatıp "Ben Tuana" dedi, ben de elimi uzatıp " ben de Okyanus" dedim elini sıkarak o sırada sıranın arasındaki boşluktan çantam yere düşmüştü uzanıp alacakken Tolga uzattı "Teşekkür ederim" dedim gözlerinin içine bakarak "Önemli değil" dedi ama o bana bakmamıştı belli ki bana kırılmıştı ama ben tanımadığım bir insanla samimi olamazdım benim doğamda yoktu bu, belki o her tanıdığı insan ile samimi olabilirdi ama bu yaptığını her insandan bekleyemezdi ben bunları düşünürken zil çaldı ama ben hiç yerimden kalkmadan tanıma Tolga oturdu ve bana " bak iyi bir insana benziyorsun ama kimsenin kalbini kırıp onları üzmeye hakkın yok ki" dedi ben be bacaklarımı toplayıp " bak senin kendince haklı sebeplerin olabilir her gördüğün insana yakın davranabilirsin daha doğrusu cana yakın olabilirsin ama bunu kimseden bekleyemezsin ki ve ben kimsenin kalbini kırdığımı da düşünmüyorum şahsen" sinirlenmiş gibi bakıp " ben sadece.." diye konuşurken lafını bölüp "Sen sadece kendini bana yakın hissettirmeye çalıştın.." dedim kafamı sallayarak ama o da benim lafımı kesip "hayır hiçbir şey senin düşündüğün gibi değil ben sempatiklik olsun ilk günden kimseye yabancı gibi yaklaşma çünkü ben geçen yıldan beri bu ders merkezindeyim ve buradaki yeni gelen öğrenciler hariç herkesi tanıyorum seni de tanımak istedim ama yine de sen bilirsin seni nereden tanıyorum diye sorarsan orası çok önemli değil çok ısrar edeceksen.." dedi ve ben " tamam, haklıydın tamam mı?" dedim umursamaz bir şekilde bana bakıp kafasını sağa sola sallayarak hiçbir şey demeden kapıyı çarpıp çıktı, bir anda kendimi kötü hissettim. Acaba yanlış mı yaptım? Diye kafamı bir sürü buna benzer soru ile kurcalarken Su'yu aradım bu olayı onunla paylaşmam gerekiyordu tam telefonda "cınımcığım" diye kayıtlı olan numarayı arayacakken telefonun üstünde bir anda "cınımcığım" yazdığını görünce bir anda içime sevinç duygusu doldu nasıl da tanıyordu beni o da hissetmişti bir şeyler olduğunu, ben de zaman kaybetmemek için hemen telefonu açtım ve;

"Bir şeyler mi oldu" dedi o da biliyordu ki biz birbirimizi farklı yerlerde iken aramazsak kesin bir şeyler olmuştu
"Evet kanka ya ben bugün bir çocukla tanıştım, yani çarpıştım yani yanlışlıkla.." Ben Su ile her zaman her şeyimi paylaşırdım ama şimdiye kadar bu tür aşk meşk olaylarını hep o bana anlatmıştı ben hiç anlatmamıştım aslında şimdiye kadar hiç sevgilim falan olmadı, olmamasının sebebi anne baba baskısı falan değildi. Ben kendim istememiştim çok çıkma teklifleri aldım ama hiçbirisine olumlu yanıt vermemiştim bunların tek sebebi onlara inanmamamdı hepsinin gözünden anlaşılıyordu bu yüzden Su da garipsemiyordu bu halimi ama o da benim Nasıl bir insandan hoşlanacağımı biliyordu.
"Ooooo benim yiğidim birisine çaprmamış da çarpılmış daha doğrusu hallere bak iki kelimeyi yan yana getiremiyor" dedi

"Saçmalama saatin mi  geldi aslanım?" dedim

"Eve gelince anlatsın seni gidi Leylaaa" dedi. Beni umursamaz bir şekilde..

"Okyanus demek istedin sanırım salak insan"

"Öpüyorumm" dedi ve yüzüme kapattı. 

"Yuh ulan yüzüme de telefon kapatmazsın" dedim kendi kendime. 

Onunla konuşunca bütün sinirim stresim anında yok oluyordu o benim dert ortağım en büyük sırdaşım gerektiği zaman en büyük düşmanım bile oydu ben Su gibi bir düşmana sahip olduğum için Allah'a şükrediyordum herkese Su gibi düşman nasip etsin diye o benim başta Allah'tan sonra anne babamdan ve kardeşimden sonra  gelen en büyük varlığımdı iyi ki vardı. En büyük ortak yanımız da isimlerimizdi o bensiz bense onsuz yapamazdık.O Su ben Okyanus birbirimizi tamamlıyorduk.

Telefonu kapattıktan sonra aklım hala Tolga'daydı. Kafamı dağıtmak için elime kalem alıp defterimi karaladım ve ders zili çalmıştı, sınıfa birkaç kişi girdikten sonra Tolga da girmişti benim gözüm ondaydı ama fark ettirmemek için çok bakmamak için çabaladım ben ona bakarken benim sıramın yanından geçti ve bana bakınca gözlerini devirip yerine oturdu ben hiç pozisyonumu bozmadan önümdeki defteri karalamaya devam ettim arkamda oturduğu için hiç dönüp bakmadım bile yanımdan geçerken yaptığı umursamaz tavır beni sinirlendirmişti, içimden " Acaba kendini meteor taşı falan mı zannediyor bu ne ego bu ne saçmalık " dedim ve saçlarımı topladıktan sonra yine kulağıma eğilip "Ben Tolga" dedi neden böyle bir şey dediğini anlamamıştı. Salaktı galiba.

SAKARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin