۩ -4- ۩

448 62 24
                                    

4. Bölüm - Güzel Çocuk

--------

Zaman kavramının manasını yitirdiği saatler olur bazen. Sanki, bir kısır döngünün içerisindeymiş gibi bir hissiyat bırakır insan bedeninde. Tüm vücutsal fonksiyonlarınız durur. Gözlerini bile kırpamaz, düşünemez yahut hareket edemezsiniz. Gerçekler yok olur. Sadece yaşadığınız o an vardır gerçek olan. O gerçeklikte takılı kalırsın uzun bir süre ve kafanda tekrar tekrar yaşarsın. Asıl gerçeklik olan zaman ise çok zalimdir. Ona oynadığın oyunun intikamını çok kötü bir şekilde alır senden. Saliseler kadar kısa bir süre zarfı olsa da yitirilmiş gerçeklik olmak zamanı zalimleştirir.

Ömrün boyunca, bu yaşadığın anı unutturmaz sana.

Onun gerçekliğini yok sayıp, büyüsüne kapıldığın o an, her daim hafızanın bir köşesinde vardır ve asla silinmeyecektir.

Dalgın bakışlarımı, az önce güzel oğlanın aceleyle çıktığı dans stüdyosunun kapısında tutmayı sürdürdüm. Tanıdık gelen bir şey vardı.

Çok tanıdık gelen bir hüzün vardı.

Hissediyordum.

Taehyung'un sesi, ufak bir ürpertiyle beni kendime getirirken bakışlarımı ona çevirdim.

"Çok ıslanmışsın Jiminie "

Yüzüme Taehyung'un en sevdiğinden, gerçek ve derin bir gülümseme yerleştirmeye çalışarak ona döndüm.

"Sen daha da ıslaksın Taehyung "

Dudaklarını aralayıp bir şeyler söyleyecekken Hoseok'un sesi ile ona dönmüştük. "İkinizde hastalmadan sıcak bir duş alın önce. Acele edin."

Tae hızla kafasını salladı ve " Haklısın Hyung" diye mırıldanırken kolumdan sıkıca kavramış ve bedenimi holün içerisine doğru sürüklemeye başlamıştı. Kolumu çok sıkı tutuyor ve adımlarını çok hızlı atıyordu. Sesimi çıkarmadım ve ona ayak uydurdum.

Sorgulamamıştı.

Az önce, bana tam da yokluğunda ne haldeydim konuşmasını yapacağı zaman onu engellediğimde bedenimi ittirecek diye deli gibi korkmuştum. Beni ittirecek bağırıp çağıracak, öfke kusacak ve beni istemeyecek diye deli gibi korkuyordum. Ama olmamıştı işte.

Beni, onu terk etmekten suçlayıp, sorgulamak yerine yine kollarını belime sarmıştı. Dizlerimin üstüne ağır bir şekilde bininci kez daha düşmeme engel olmuştu. Gerçekten hayatımdan geriye kalan tek gerçeklik sanırım Taehyung'un sevgisiydi.

Merdivenleri tırmanıp bir koridorun en sonundaki odaya girdik hızla. En sevdiğim renk, lacivert ile dekore edilmiş odada gözlerimi gezdirmeden önce Taehyung bakmıştım. Dünyanın en naçizde varlığıymışım gibi bakıyordu bana. Kolumu bırakmadı. Aksine daha da sıkı kavramıştı parmakları bileğimi.

"Burası senin odandı" diye mırıldanmıştı en sonunda. Ses tonu hüzün kokuyordu, keder kokuyordu. Büsbütün acı idi ses tonu. "Bana bir gün gittiğin gibi geri geleceğini biliyordum Jimin. Küçükken de böyleydin. Bizi Jaebum ile birlikte kavga ederken gördüğün zaman küser gider, birkaç saat sonra dayanamaz yanımıza gelirdin. Geleceğini biliyordum. Bu yüzden Hoseok Hyung ile odanı ilk günden dekore edip hazır tuttum hep. Her gün, yarın gelecekmişsin gibi kendi ellerim ile temizledim odanı. Toza alerjin vardı çünkü senin. Her gün, hep olmasını istediğimiz dört duvarı ayna ile kaplı stüdyomun aynalarını sildim özenle. Çünkü en nefret ettiğiniz şey pis ayna da dans etmekti. Be- "

Dance On The Stage ۩  JiKookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin