Y/N - Merhabalar.
Öncelikle şunu söylemeliyim ki, bu ffin başından beri psikolojik tahliiler olacağını söylemiştim. Eğer gerçekten Jimin'in iç dünyasından sıkılıyorsanız üzgünüm. Okumaya devam etmemelisiniz.
Ayrıca, önceden yine üç beş kişi yorum yapıyordu neden düşüncelerinizi benden esirgiyorsunuz ki?
|•
Gündüzler, karanlıktı.
Geceler, acı doluydu.
Jimin, hiçbir zamana sığamıyordu acısı ile. Geçmiyordu çünkü.
İkiz kardeşini kaybettikten sonra zaman ile öylesine kuvvetli bir savaşın içine girmişti ki harap oluyordu. Asla kazanamıyor, dağılıyor, mahvoluyor, tükeniyor, tükeniyordu.
Çok acımasızdı zaman.
Günler tüketiyordu genç adamı. Acı öylesine yer edinmişti ki, nefeslerindeydi.
Yutkunarak, mosmor olmuş göz altlarını ovuşturdu. Eve geldiklerinden beri, Jungkook gittiğinden beri bu haldeydi Jimin. Ne Taehyung ile ne de Hoseok ile bir iletişime girmiş, yorulduğunu mırıldanarak odaya çıkmıştı. Ve, kendi kendini yiyip bitiriyordu.
Aklını kaybetmek üzereydi.
Milyon tane ses eşlik ediyordu yine bu gece.
Çığlık atmak istiyordu. Uzaktayken yalnızdı ve evin içinde bağırarak bir nebze de olsa kendimi rahatlatabiliyordu ancak bir süredir bunu yapması imkansızdı ve hayli ile tüm gece, bu ağır acının altında direniş gösteriyordu. Bu arzusunu bastırmak adına sıkı sıkı yumruk yaptığı eline dişlerinin arasına aldı ve sertçe ısırdı.
Nafileydi, her şey.
Olmuyordu.
Asla acı dinmiyordu ve neredeyse ağlamak üzereydi.
Gözleri dolarken, kafasını ellerinin arasını aldı. avuç içlerini sertçe kulaklarına bastırırken ciğerlerinden yükselen büyük bir hıçkırık, boğazında takılı kalmıştı. Ne serbest bırakabiliyor, ne de geri gönderebiliyordu. Geri gönderirse iki kat daha fazla yaralanacaktı. Serbest bıraksa kendini kontrol edemeyecek ve çığlık atmaya, yüksek sesle ağlamaya başlayacaktı ve kafasını duvara vuracaktı sertçe.
Taehyung ve Hoseok için, ikinci seçeneğin olmaması gerekiyordu. Bu yüzden, iki kat belki de daha fazla yaralanmayı göze alarak boğazına takılan o büyük hıçkırığı geri göndermeyi başardı.
Göz yaşları sessizce akıyordu yanağından. Aklından dönüp dolaşan milyonlarca şeyden sadece bir kaç isim büyük bir şiddetle bir tabela gibi yanıp yanıp sönüyordu. Jungkook kelimesi beynine balyoz etkisi yaratarak yankılanırken, bir taraftan şiddetli bir şekilde 'İlaçlarını al' diyordu bir ses.
Titriyordu. Buna rağmen, senkronize olmuş gibi ayağa kalkmaya başarmıştı. Vücudu, ilaçlarının olduğu dolaba ilerlemesi için programlanmış gibiydi. Asla düşünemiyordu. Hızlıca dolabı açtı ve ilaçlardan kendisine lazım olanından üç dört tane döktü avucuna.
Düşünemeden, hızla ilaçlarını ağzına attı ancak mantığı son anda yerine oturmuştu ve ilaçları yutmadan tükürdü.
"Hayır, Hayır, hayır, " diye söylendi kafasını hızla sağa ve sola sallarken.
"Acı, insanı insan yapan şeydir. Acımı körelterek uyuşuk bir bağımlıya dönmeyeceğim. Dönmemeliyim. Almamalıyım. İlaç almayacağım. İlaç almayacağım. "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dance On The Stage ۩ JiKook
FanfictionUmut, diye bir şey yok hayatında. Sen karanlık, acı dolu bir geceninsin Park Jimin. Tüm sokakları acıya çıkan, harabe bir şehirsin... Oysa umut, tüm karanlığı ezip geçen parlak Ay'a ait. | JiKook+ Vhope +Namjin