8. Bölüm - Ruhu Ölen Çocuk
Keyifle okuyun. ^^
•
|
Tek bir şeyin eksik olmadığı muntazam yemek masasında sadece çatal kaşık sesleri duyuluyordu. Masanın en başında Bay Jeon, hemen sağında eşi Bayan Jeon oturuyor, ağırlıkları ile ev sahibi olduklarını fazlasıyla belli ediyorlardı.
Herkes tüm dikkatini önündeki tabağa vermişti. Kimseden ses çıkmaması çok garipti. Çünkü genellikle beraber yemek yedikleri zaman her zaman ortama gırgır şamata hakim olurdu.
Ancak diğerlerinin Jeon Jungkook, diken üstünde gibiydi. Durmadan yerinde kıpırdanıyor, asla diğerleri gibi önündeki yemeğe gömülemiyordu. Hala da birkaç saat önce yaşadıklarının tesirindeydi. Sürekli tam karşısında, kucağındaki Minhee ile birlikte oturan adama kaçamak bakışlar atarken kendini buluyor, tekrardan o büyülü ana geri dönüyordu sanki.
Bakışlarını Jimin'den çekerken derin bir nefes aldı. Bedeninde dolaşan bu duygu çok değişikti ve bunu hiç sevmemişti.
"Jungkook, neden kış kapıya dayanmış gibi boğazlı kazaklarına sarıldın? "
Yoongi'nin sesi ile herkes tabaklarından kafalarını kaldırarak o ikisine bakmıştı. Tüm herkesin bakışlarında üzerinde ve boynunda hisseden Jungkook, tedirgince yerinde kıpırdandı ve hemen karşısında oturan Jimin'e baktı. Ama siyah saçlı adam, hiç olanları duymamış gibi, hiçbir şeyden kendisi sorumlu değilmiş gibi bir kez bile bakışlarını kucağındaki Minhee'den çekmeden onunla ilgilenmeye devam etmişti.
Jungkook sinirlendiğini hissediyordu.
Bakışları koyulaşırken istemsizce elindeki çatalı sıkmıştı. Çenesini kastı ve bakışlarını Jimin'den çekerek kafasını Yoongi'ye döndürdü. "Üşüyorum belki? Sanane! "
Ses tonu çok fazla sert çıkmıştı. Kimse ondan böyle bir çıkışı beklemediği için herkes şaşkınca Jungkook'a bakıyordu.
Jimin'in ise hala bakışlarını Minhee'den çekmezken dudaklarında varla yok arasında çok hafif ukalaca bir tebessüm oluşmuştu. Kimse görmemişti yine. Kimse fark etmemişti. Jeon Jungkook hariç. Öfkesinin daha da kabardığını hisseden genç tekrardan derin bir nefes aldı.
Bu adam hayatında gördüğü en dengesiz adam olabilirdi.
"Tamam be! "diye homurdandı Yoongi. Ağzına büyük bir eti sokarken gözlerini devirmişti. "Sana da bir şey söylenmiyor. "
Tekrardan herkes yemeğine dönerken Bay Jeon, elindeki çatal ve kaşığı bırakarak arkasına yaslandı. Bakışları, bir baba gibi şefkatli bakışları, direkt Jimin'in kucağındaki minikteydi. Yüzünde hafif bir tebessümle izliyordu miniği. Dudaklarını aralayarak kalın sesi ile konuştu: "Güzelce yemeklerden yedin mi Minhee?"
Jungkook dikkatlerin kendisinden çekildiği için mutlu olmuştu. Nefesini sıkıntıyla dışarı verirken önce Jimin'e daha sonra da Minhee'ye baktı. Minik kız kendisine yöneltilen soruyla anında kafasını kaldırmış ve gülümseyerek masanın en başında oturan Bay Jeon'a cevap vermişti heyecanlı bir şekilde.
"Men şok doydum."
Onun bu sözlerine Jimin, dişlerini göstererek gülümsemeden edememişti. "Yemeğimizi yedikten sonra ne dememiz gerekiyor Minhee?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dance On The Stage ۩ JiKook
FanfictionUmut, diye bir şey yok hayatında. Sen karanlık, acı dolu bir geceninsin Park Jimin. Tüm sokakları acıya çıkan, harabe bir şehirsin... Oysa umut, tüm karanlığı ezip geçen parlak Ay'a ait. | JiKook+ Vhope +Namjin