Başkasının Yapamadığını, Sen Nasıl Yapabiliyorsun?

61 8 0
                                    




Yazar notu: Düşüncelerinizi ve eleştirilerinizi yorumlarda bana bildirirseniz çok sevinirim ;) ve ayrıca oy vermeyi unutmayın <3<3<3

Etrafa sinirli bakışlar atıyordum beni anlamadıkları, anlamadıkları halde yargıladıkları için. Hiç bunu yaşamışlar mıydı acaba. İçlerini tanımadıkları insanlara sonuçlarını bile bile dökmüşler miydi? Eminim yapmış, yaşamış olsalardı bana o gözlerle bakmazlardı. Şarkılarımı söylerken içtiğim sayısız içkiden sonra artık vücudumun iyice hafifleştiğini hissettim. Her zamanki gibi sarhoş olduğumun farkındaydım ve bunun için bir şey yapmayı da düşünmüyordum.

Şarkıyı bitirmek üzereyken dikkatimi dağıtan şey, bir adamın "HEY İÇİMİZİ KARARTTIN DÜZGÜN BİŞEYLER SÖYLE ARTIK!" diye bağırışı oldu. Şarkıyı durdurup adama baktım; "ne söyleyip söylemeyeceğim seni ilgilendirmez. Beğenmiyosan siktir git kapı orda." Sinirli olduğum yüzümden belli oluyordu ancak anında unutmuştum bile. Umurumda değildi çünkü.

İnat olsun diye başka bir slow şarkı çalmaya başladım:

"Witness, tell me what you think of my life,

Judge me, jury, if I'm wrong..ne oluyo ya"

İnsanların yuhalamaları yüzünden çalmayı bıraktım ve insanlara bakmaya başladım. "Cidden bu ruh haliyle eğlenceli şarkı söylememi mi istiyorsunuz?" Sinirden saçlarımı geriye attım. "İSTİYORUZ. BENCE SEN İN O SAHNEDEN DE EĞLENCELİ BİRİLERİ GELSİN" Bu bardağı taşıran son damlaydı. "Sen çal çok istiyosan" diyip gitarımı yere bıraktım. "Sen arkadaşlarınla gelmişsin buraya..eğlenmek istiyosun ama bende yok o şeyden, bilmiyorum ben eğlenmeyi" alay ederek konuştum. "EĞLENMEYİ BİLMEYENİN BURADA İŞİ NE?" Adamın söylediklerini duymazdan gelerek mırıldanmaya devam ettim.

Başta hissettiğim bakışları yeniden hissettim bir anda. Yine bana bakıyordu aynı adam. Bu bakışlarda öfke ya da başka bir şey hissetmedim, tam aksine şefkat doluydu.

Patronumun bana yaklaşmasından iyi şeyler olmayacağını tahmin ediyordum. Kulağıma eğildi ve iğrenç bir ses tonuyla "Eğlendir şunları, yoksa işinden olursun" dedi. Başımı belli belirsiz salladım ancak o adamın karşısında ezilmeyi de hiç istemiyordum. Mikrofonu tuttum; "O dışarı çıksın.. sen, bana laf eden, çık dışarı" bir yandan kapıyı gösteriyordum. "ANLAMADIM" "Dışarı çık" "SENİ MAHVEDERİM KIZIM SANA NE İSTEDİĞİM YERDE KALIRIM" Patronumun bakışlarıyla beni deldiğini hissedebiliyordum ancak pes edemezdim. "Ya git, ya da müziğimi kabul et." Ben daha cümlemi bile bitiremeden arkadaşları adamı resmen sürükleyerek çıkardılar mekandan.

Derin bir nefes aldım. "Başka itirazı olan varsa,çıksın" Kimse kıpırdamadı. dışarıdan o kadar mı korkunç görünüyordum acaba? Öyle bir amacım yoktu. Ben sadece bana saygısızlık yapan şerefsizin tekine dersini vermiştim. Bu düşünceleri kafamdan savıp, yerde duran gitarımı almaya tenezzül bile etmeden çıplak sesimle aynı şarkıyı söylemeye devam ettim:

"Witness, tell me what you think of my life,

Judge me, jury, if I'm wrong, if I'm right,

I've got secrets, and lies that will blow your mind,

You're the one who taught me not to love,

I'm the one who taught you to say no,

Slow down, slow down, slow down..

Don't let go.."

Son sözleri söylerken kendimi mavi saçlı adama bakarken buldum. Bana bakmadığı tek anda ona baktığım için üzülürken buldum kendimi bir anda. Sonra bir anda çantamı yerden alıp kalktım sandalyemden, ne yaptığımın farkında ama umursamayacak kadar sarhoş şekilde o adamın 2-3 sandalye yanına oturdum. "Bira istiyorum" Ellerimi saçlarıma daldırıp dirseğimi masaya koydum. Biram önüme konulunca şişeyle oynadım biraz, ağzıma yakmamak üzere bir sigara koydum, daha sonra defterimi ve kalemimi çıkarıp karalama yapmaya başladım.

Bir süre sonra yanımda bir boşluk hissettim. Kafamı çevirip baktığımda mavi saçlı adamın gittiğini, ama kitabını tezgahta unuttuğunu gördüm. Hemen uzanıp elime aldım kitabı "Bülbülü öldürmek.." Bir an belki bir kere daha görürüm diye kapıya baktım ama çoktan çıkmıştı mekandan.

Kitabın kapağını çizdiğimi farkettim bir süre sonra. Patronumun artık mekandan çıkmamı söylemesiyle kendime geldim. Aceleyle resmi kitabın arasına sıkıştırıp toparlandım ve mekandan dışarı attım kendimi. Hala dudaklarımın arasında olan sigarayı yaktım evime doğru sarhoş bir şekilde yürürken. Evime girer girmez üstümdekileri çıkarıp iç çamaşırlarımla yatağıma attım kendimi. Oyuncak ayıma sarılıp mırıldandım "Beni en çok anlayan sensin.."

Yaklaşık 5 saatlik bir uykudan sonra saat sabahın 9unda, telefonumun çalmasıyla uyandım. Arayan Vincent'tı. Uykulu bir sesle açtım telefonu; "Efendim Vin.." "Kalk kalk kalk kalk kalk hemen kalkıyorsun Ray sergi günü bugün gel hadi" "Beni öldürüyorsun biliyorsun bunu değil mi?" "Ahhahah biliyorum bebeğim hadi gel" "Tamaam kahvaltı hazırla geliyorum" "Tamam tamam galerideyim ben". Telefonu kapatır kapatmaz kalktım yataktan. Her zamankinden farklı olarak siyah bir elbise ve ayağıma da siyah converse geçirdim.

Evden çıkınca yürüyerek galeriye gittim. Vincent elinden geleni yapmış, onun için fazla güzel bir kahvaltı hazırlamıştı.  Gülerek, mutlu bir şekilde ettik kahvaltımızı. Daha sonra çantamı açtım ve dün gece barda bulduğum kitabı çıkardım. Biraz kapağına baktıktan sonra Vincent'a arkada olacağımı söyleyip galerinin arka kısmına geçtim. Yere oturup, mavi saçlı adamın kaldığı yerden okumaya başladım kitabı.

Kitabı okurken saatin nasıl geçtiğini anlamamış olmalıyım ki Vincent'ın sesiyle kendime geldim. "Ray bebeğim hadi gel insanlar gelmeye başladılar" "Geliyorum tamam". Hemen kalkıp elbisemi düzeltip kitabı alıp salona geçtim. Kitabı ortadaki masalardan birine bırakıp duvarda asılı olan tablolarda son düzenlemeleri yapmaya başladım. "Vincent bir bakar mısın ya düzeltemedim bir türlü" Yardım istediğimde gülerek yanıma geldi ve tabloyu düzeltip kolunu etrafıma sararak "Bunu başarmamız bile bir mucize Ray, biliyorsun bunu..değil mi" dedi. Gülümseyip yanağını öptüm; "Biliyorum Vin..biliyorum."

Üzerimde yine bardaki bakışları hissediyordum. Ancak bu bakışlar rahatsız ediciden ziyade içime huzur veren bakışlardı. Kendi kendime gülümseyip, o an yaptığımız satışlarla ilgilenmeye başladım. Etrafıma bakınırken bardaki mavi saçlı adamı, portreme bakarken gördüm. "Vincent, burasıyla ilgilenir misin?" diye seslendikten sonra, o adamın yanına gittim. Her zamanki gülümsememle; "Beğendiniz mi resmi?" diyerek yanaştım. Yüzüme yakından bakarken "Yani,biraz..birine benzettim de" diyerek resme döndü. "Arkadaşım Vincent yaptı onu, ben değil..birine mi?" dedim şaşkınlıkla. Çünkü bu adamla daha önce tanıştığımı hatırlamıyorum. "Tanıdığınız birine mi?". Yok denilecek kadar kısa favorileriyle oynarken ve resmimi sanki ezberlemeye çalışır gibi incelerken; "Tanımıyorum..henüz" dedi. Sesinde anlayamadığım bir ton vardı. Konuyu dağıtmak için elindeki kitabı işaret ederek "Siz de mi bunu okuyorsunuz, güzel kitapmış..ben de yeni okumaya başladım.." dedim. Utanmıştı sanki biraz "..aa evet, ben şey,masada buldum bu kitabı..ben de okuyorum ama" gülümsedim "dün gece bir yerde unutmuş olma ihtimaliniz?" Başını salladı hatırlamaya çalışır gibi. "Siz mi buldunuz bunu?" "Evet, masadaydı..yine gelirsiniz diye almıştım" Yüzüme bakmıyordu, neden böyleydi ki acaba. "Ah..anladım.." dedi,çok kısık bir sesle. "Kaybolur öyle yerlerde dikkat edin, bir ihtiyacınız olursa buralardayım" diyerek omzuna dokundum ve yanından ayrıldım.

SevilmeyenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin