Gülerek geziyordum etrafta resimler beğenildiği için. O akşam bardan izinli olduğum için Vincent'la galeride kaldım. Benim portrem hariç tüm tablolar satılmıştı. "Vin, tanrım neden bu kadar yüksek bir fiyat verdin ki buna..o paraya ihtiyacımız var bizim" "Çok güzel oldu napıyım..kıyamıyorum satmaya" "Peki bana satar mısın?" "Bir öpücüğe satarım canım ayıp ediyorsun" Klasik Vincent. Kendi kendime gülüp yanağına kocaman bir öpücük kondurdum. Galeriyi temizledik gece yarısına kadar. Daha sonra evime gidip kendimi resmen yatağıma attım. Vincent hakkında düşünmeye başladım. Onu gerçekten çok seviyorum, çünkü o benim hayatımı kurtardı sayılır. Ayrıca kız arkadaşı Emma da çok tatlı bir kız. Ama hiç beni tamamen anlayabildiğini düşünmedim. İçimi tamamen dökebileceğim, geçmişimi ve yaşadıklarımı anlatabileceğim bir arkadaşım olmadı hiç. Keşke her şey daha farklı olsaydı.
Peki ya galerideki mavi saçlı adam? O neden aklımda şu anda? Neden onu düşünmeden duramıyorum? Tanrım aklımdan çıkmasını istiyorum ama ses tonu o kadar güzel, o kadar bağımlılık yapıcı ki, sonsuza kadar konuşsa yine dinlerim. Bana layık olmayacak kadar masum biri. O kadar masum ki, cennete gitse, melekler utanır. Bunları uzun uzun düşünürken, yatağımda duran oyuncak ayıma sarılarak uykuya daldım.
Sabah, nedensiz bir şekilde tam 8.37'de ayaktaydım. Uzun bir süre tavanı seyrettim. Aklımda dün geceki düşüncelerim vardı yine. "Ne oluyor..neden böyle hissediyorum ki ben şimdi?" kendi kendime sızlandım. Bu düşünceleri aklımdan atamayacağımı anladığımda, başucumdaki defteri alıp, daha önce yarım bıraktığım şarkıya odaklanarak bitirmeye çalıştım. Uzunca bir süre sonra -yaklaşık 4 saat olmuştu- bir anda başımı defterden kaldırdım ve ellerimi saçlarıma daldırarak karşıya baktım "Siktir". Defteri yatağa fırlatıp kalktım hemen. Kıyafetlerime bakıp elime ilk geçen etek ve tişörtü giydim. Öylesine salaş ve eskiydiler ki sokakta görenler evsiz olduğumu düşünebilirdi. Ancak bunun pek umurumda olduğunu sanmıyorum. Aynaya bakarak kabarık sarı saçlarımı ellerimle düzeltip çantamı aldım ve evden çıktım.
Vincent sayesinde tanıştığım, birkaç senelik arkadaşım olan Lee'yle buluşacağım tamamen aklımdan çıkmıştı. Ana caddedeki cafeye gittim koşar adımlarla. Lee orada cam kenarında bir masada oturmuş beni bekliyordu. Kapıdan içeri nasıl bir heyecanla girdiysem, neredeyse herkes bana dönmüştü. Kimseyle göz teması kurmadan Lee'nin yanına ilerledim. Karşısına oturduğumda sıkı sıkı ellerimi tuttu ve sıcacık bir gülümsemeyle "Hoş geldin hayatım" dedi. Tanrım sesini bile özlemişim. Sıkıca tuttuğu ellerimle onun ellerini sıktım "Tanrım Lee..seni ne kadar özlediğimden haberin var mı?" "Tahmin edebiliyorum tatlım..ben de seni çok özledim." Bu sırada eliyle garsona işaret etti. "Biz iki filtre kahve alabilir miyiz?" Bunu söylerken öyle bir ses tonu vardı ki bu haline gülümsedim. Her zaman telaşlı konuşurdu. Ama bu onu sevmem için herhangi bir engel değildi. Tam aksine, bence ona bir kişilik katıyordu.
Konu konuyu açtı, dünkü galeriden bahsettim. "Ahhahah Lee tanrım keşke orada olsaydın..o kadar güzeldi ki anlatamam." "Bu sefer yakalayamadım ama tekrarlarsanız kesinlikle haberimin olmasını istiyorum..anlaşıldı mı?" "Anlaşıldı patron!" dediğimde gülüştük. Bir süre daha bu şekilde konuştuktan sonra cafeden ayrıldım. Doğruca kütüphaneye gittim, çünkü mavi saçlı adamın okuduğu kitabın aynısından istiyordum. O adamla ilgili beni kendisine çeken bir şeyler vardı ama ne olduğunu hala kestiremiyordum. Sadece etrafımda ona dair daha çok şey olması için her şeyi yapmaya hazırdım.
Kütüphanede edebiyat kitaplarının olduğu kısma yöneldim direk. Rafları biraz karıştırdıktan sonra aradığım kitabı buldum. Kitaba öyle sarıldım ki gören saklamaya çalışıyorum sanırdı. Yeni yazdığım şarkılardan birini mırıldanarak raflara bakmaya devam ettim. Bakmayı bitirip alacağım başka kitap olmadığına karar verdiğimde ise danışmaya ilerledim. Yine oradaydı. Mavi saçlı adam yeniden karşıma çıkmıştı. Bu sefer danışmada hem de. Kitabı, kocaman bir gülümsemeyle tezgahın üzerine bıraktım "Ben bunu almak istiyorum". Sesim tahminimden daha yumuşak çıkmıştı. Gülümsemeden duramıyordum ve bunun nedenini bilmemek beni daha da delirtiyordu. Birkaç saniyeliğine soğuktan kızarmış ellerime baktı. Daha sonra yutkunup kitabı aldı ve paketledikten sonra dün geceden beri aklımdan çıkmayan,içinde kaybolabileceğim bir ses tonuyla "İşte" dedi.Paketi elime aldım. Bir anda kendimi tutamayıp; "Saçlarınız güzelmiş" diyiverdim. Şaşkın olduğu bakışlarından belliydi. Gözlerini başka tarafa çevirip saçlarını saklamak istermiş gibi ellerini saçlarına daldırdı. Tek diyebildiği ufacık bir "Sağolun" oldu. "Ben de aslında değişik renkler istiyorum ama yakışmaz diye yapamıyorum..size gerçekten çok yakışmış.." Gözlerine bakmaya çalışıyordum. Saçları gözleriyle aynı renkti ve bu o kadar güzel bir görüntüydü ki. Konuşmayacağını anladığımda pes ettim. "Neyse.. gitmem lazım, iş beni bekler" diyerek el salladım. Belli belirsiz bir gülümsemeyle "İyi akşamlar.." dediğini duydum ve kitabı çantama koyduktan sonra kollarımı kendime sararak oradan ayrıldım.
Doğruca evime gidip kendimi koltuğa attım. O adamı aklımdan bir an olsun çıkaramıyordum. "Tanrım.." elimi saçlarıma daldırdım. "Ona aşık mıyım? Hayır, farklı bir şey hissediyor muyum? O da hayır." Delirmek üzereydim. Kafamı dağıtmak için sabah bıraktığım defterimi almak üzere odama gittim. Defteri ve kalemimi alıp, şarkı sözlerimin beni ele geçirmelerine izin verdim.
Akşam saatleri olduğunda mutfağa gidip elime geçen birkaç bisküviyi atıştırdım. Daha fazla yiyemeyeceğimi anladığımda çantamı aldım ve bara gitmek üzere evden çıktım. Oraya vardığımda patronumun her zamanki kötü bakışlarını yakalamam ve sahneye koşmam bir oldu. Çalışanlardan biri içki bardağımı sahneye getirip yanımdaki masaya bırakırken saçlarımı düzelttiğim gibi gitarımı elime aldım ve gözlerimi sımsıkı kapatıp aklıma ilk gelen şarkıyı söylemeye başladım :
"I've been up in the air, out of my head,
Stuck in a moment of emotion I destroyed.
Is this the end I feel?
Up in the air, fucked up on life,
All of the laws I've broken, loves that I've sacrificed.
Is this the end..end..end..end?"
Bir an gözlerimi açtığımda etrafa bakındım. "Yine burada mı acaba" diye geçirdim içimden. Ama sorunun cevabının hayır olmasından sebepsizce korkarken buldum kendimi.
![](https://img.wattpad.com/cover/114375164-288-k335325.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sevilmeyen
RomanceSadece iki insan, büyük bir tesadüf ve adı arkadaşlık konan bir ilişki. Belki biraz da dram. Yabancı diller içerir.