Hiçbir Şey Onun Sarılmasından Daha Sıcak Hissettirmedi

49 5 1
                                    

Kaslarının kasıldığını hissedebiliyordum. Derin bir nefes alıp gözlerini sıkıca kapattı ve
kollarımı boynundan ayırdı. "Sarhoşsun, ne dediğinin farkında değilsin Ray. Hadi giyin. İçerdeyim." O odadan çıktığında boşlukta kalmış gibiydim. Çıkardıklarından tişörtü alıp üzerime geçirdim ve üzerine de hırkayı giydim. Bir süre daha öylece oturduktan sonra odadan çıkıp salona gittim. Sendelediğim için duvara tutunarak yürüyordum. Beni gördüğünde elindeki şarap kadehini ve kitabını bir kenara bırakıp şefkatle yüzüme baktı. Yanına oturup omzuna başımı koyduğumda beni izlediğini biliyordum. "Seni dinledim" dedim. "Dinlediğin için gerçekten minnettarım..hem böyle daha iyi olmadı mı?" diyerek az önce bıraktığı kadehi eline aldı. "Kimse dokunmadı..kovdum herkesi. Ben de içebilir miyim?" elindeki kadehi işaret ettim. Derin bir nefes aldıktan sonra; "Tabi, sana kadeh getireyim" dedi

Mutfaktan içi kırmızı şarap dolu bir kadeh ve şarap şişesiyle gelip, kadehi bana uzattı. "Sağol" dedim elimde kadehle oynarken. Ben daha birkaç yudum almıştım ki sehpaya bıraktığı şişeyi almış kendi kadehini yeniden dolduruyordu. "Şarap içmeyeli çook uzun zaman oldu.." dedim kıkırdayarak. "Ne zaman içtin ki en son?" "Aa..iki ya da üç yıl oldu sanırım. Arkadaşım getirmişti." "Nerde içmiştin?" diye sordu. Bu sefer sesi merak doluydu. "Bir partide..bir ev partisinde. Sonra da hiç içmedim." Gözlerimi kapatıp kadehteki şarabı tek dikişte bitirdim. "Aslına bakarsan..ben hiç içkiye para vermedim. Hep barda içiyorum." Birkaç dakikalığına sessizlik oldu ancak gözlerini üstümde hissedebiliyordum. Onun konuşmayacağını anladığımda, ağlamaklı bir sesle yeniden konuştum; "Oradan çıkmadan önce..sesim çıkmayacakmış gibi hissettim. Sanki..biri ses tellerimi sökermiş gibi." "Neden..? Neden kendini bu kadar yoruyorsun..?" "Ben..bilmiyorum Jared..başka çarem yok." Sanırım halimi anlamıştı ki saçlarımı omuzlarımın arkasına atıp zoraki bir gülümsemeyle sordu; "Film falan izlemek ister misin ha? İstersen oyun falan da oynayabiliriz?"

Tanrım neden bu kadar iyi olmak zorunda? Kadehi sehpaya bıraktım. "Bacağına..yatabilir miyim?" Surat ifadesinden şaşırdığı belli oluyordu. Sesi titreyerek "Şey, yatabilirsin..tabi" dedi. Gözlerimi kapatıp sakince başımı bacağına koydum. Başımı koymamla nazik dokunuşlarını saçlarımda hissetmem bir olmuştu. "Eskiden..babamın bacağında yatardım böyle." dedim mayışmış bir sesle. Uçları masmavi olmuş parmaklarıyla her dokunuşunda kalbim hızlanıyordu.

Bir süre sessiz kaldıktan sonra yutkundum. "Ellerin çok..güzel hissettiriyor.." Dudaklarının şaşkınlıkla aralandığını hayal ettim. Zaten muhtemelen bu olmuştu. Ona dediğim her şeye şaşırıyor ya da utanıp kızarıyordu. "Öyle mi..?" diye sorduğunda yavaşça başımı salladım ve ellerinin verdiği hisle oracıkta uyuyakaldım.

Sabah beni uyandıran şey başımın altında kıpırdanan bir Jared oldu. Ne dediğini tam anlayamamıştım ama sanırım saati merak ediyordu. Beline daha sıkı sarılıp uykuma dönmeye çalıştım ama aniden koşarak koltuktan kalktı. Uyku sersemi "Jared..? Nerdesin?" diye mırıldandım. Yaklaşık 5 dakika sonra üstünü değiştirmiş ve boynunda bir şalla salona geldi. Ayakkabılarını giyerken telaşlıydı. "İşe gitmem lazım. Çok geç kalmışım." dedi. "Sen iyi misin..? Boynun mu tutuldu?" Sanırım gece bacağında yattığım için kalkamamıştı ve öylece uyuduğu için boynu tutulmuştu. Adama zarar vermekten vazgeç artık. Senin yüzünden işe de geç kaldı zaten. İç sesimi susturan Jared'ın sesi oldu; "İyiyim.. bir şeyim yok. Sen iyisin değil mi?" "Ben iyiyim de, bir şeyler yeseydin keşke. Aç gitme" "Dışarıda yerim ben, ama sen kahvaltı et mutlaka tamam mı?" diyip cevap vermeme fırsat bile vermeden koşarak evden çıktı.

Koltuğa oturup sehpadaki kitabı elime alıp Jared'ın kaldığı yerden okumaya başladım. Henüz yarım saat kadar olmuştu ki kapı açıldı ve yüzü asık bir Jared eve girdi. "Ne oldu..Jared iyi misin sen?" diyerek onu odasına kadar takip ettim ama bir cevap alamadım. Kendini, montunu bile çıkarmadan yüzüstü şekilde yatağına attığında bir sorun olduğundan emin olmuştum. Başucuna oturup saçlarını okşamaya başladım. Yumuşacık saçları parmaklarımın arasından akıyordu resmen. "Noldu?" diye sordum. Her an ağlayabilecekmiş gibi bir sesle "Ray lütfen..yalnız kalmak istiyorum.." diyerek yüzünü yastığa gömdü. Kısa süren bir sessizlikten sonra hıçkırmaya başladığında anladım ağladığını. Sesini bastırmaya çalıştığı belliydi. "Shh.." şakaklarını da okşamaya başladım saçlarıyla birlikte. Biraz sakinleştiğinde onu sırtüstü çevirdim ve ellerini yüzünden çekip elimin tersiyle yanağını okşamaya başladım. "Ağlamaya değmez.." dedim gözlerine bakarak. Ağladığı için gözlerinin etrafı kızarmış, rengi daha çok ortaya çıkmıştı ve parıldıyorlardı. Bir insan nasıl bu gözlere bakıp bu adamı üzmeye dayanabilirdi ki?

"Tek geçim kaynağım o işti Ray. Başka hiçbir şeyim yok benim.." Burnunu çekip gözlerini silerek devam etti; "Hayatımda tek iyi giden şey..o işti, artık o da gitmiyor. Berbat haldeyim.." Daha fazla dayanamayıp yanına uzandım ve usulca yanağını öpüp okşamaya devam ettim. "Değilsin, sakın deme bunu bir daha tamam mı? Hem sana iş buluruz, zor bir şey değil ki bu." Başını hayır anlamında sallamaya başladı. "Bulamayacağımızı ikimiz de biliyoruz.. O işe bile zorla girmiştim." Gözlerinin altını okşayarak "Böyle düşünme..üzüyorsun beni" dedim. Nefesi düzene girmeye başladığında "Seni üzmek falan istemiyorum" dedi. Yanağından tutup gözlerime bakmasını sağladım. "Ağlamaya değecek şeyler için ağla. Eğer böyle şeylere ağlarsan..onlara ağlayamazsın."

Yaklaşıp yavru bir kedi gibi göğsüme sokulduğunda sıkıca sarıldım ona. "Saçarını boyamışsın.." dedim çenemi başına koyup parmaklarımı saçlarında gezdirirken. Gülümsediğini hissediyordum ancak göremiyordum. "Benimle çalışsana?" dedim bir anda heyecanla. "Nasıl yani?" "Benimle sahneye çık..şarkı söyle." "Nasıl çıkayım ki..sesim güzel değil.    " "Denemeden bilemezsin.". Ona ne dersem diyeyim karşı çıkmaya devam etti. "Başaramam o işi Ray, başka iş bulurum ben" dedi gözlerini kapatarak. Başını uzunca öptüm. "İstediğinde gelebilirsin..zorlama yok."

"Belki de haklıydı, geç kalmamalıydım. İşimi de düzgün yapamıyordum zaten." dedi. Kendini nasıl böyle aşağılayabildiğine şaşırmıştım. "Benim yüzümden geç kaldın..Geç saate kadar tuttum seni." Aniden savunmaya geçti "Hayır Ray..Senin yüzünden olmadı. Bunu aklından çık.." Ağzını kapatarak sözünü kestiğim için bitirmeye fırsatı olmamıştı. "Ayrıca..İşini gerçekten güzel yapıyordun." Elimi ağzından çekerek konuşmaya devam etti; "..Hayır" "Ya sen sürekli bana karşı mı çıkacaksın?" Benimle tartışırken girdiği hallere gülmeden duramıyordum. "Susturmak için farklı yöntemlerim de var.. Ama uzaktasın onun için." Ne demeye çalıştığımı anlamadığı bakışlarından belliydi. "Ne demek oluyor bu..?" Diyerek başını kaldırmasıyla burun buruna gelmemiz bir oldu. "Uzak falan değilim.. Neyden bahsediyorsun?" Henüz cümlesini bile bitirmeden dudaklarına kısacık bir öpücük kondurdum. Gülerek; "Devam edecek misin inkar etmeye" dedim o şaşkın gözlerle bana bakarken. Başını iki yana salladı. Bir süre o gözlerini kapattı, ben de onu izledim. Bazı insanlara bu kadar güzel olmak yasaklanmalıydı.

"Jared, İyi misin?" Gözlerini açıp tavana bakmaya başladığında sordum. "İyiyim.. Sadece şey düşünüyordum.." "Ne düşünüyordun, bir daha ne yapsam da Ray'i delirtsem diye mi?" Güldüm. "Ne..hayır. Hem neden böyle bir şeyi düşüneyim ki ben?" "Ne bileyim içime doğdu.." Masum gülüşüm şeytani bir sırıtmaya dönüşmüştü. "Nasıl.. Çok üstü kapalı konuşuyorsun.. Hiçbir şey anlamıyorum.." Dalgın görünüyordu. "Birşey demiyorum ya hhahaha.. Ne düşünüyorsun sen öyle?" "Şey, şey işte.." Biraz kekeliyordu. "İş mi..?" "Ha evet..iş düşünüyorum."

Kendini küçümsemesine dayanamadım; "Jared bak ben sana diyorum.. Senden kolay iş bulacak biri daha yoktur." Bıkkın bir sesle; "Ray bunları söylüyorsun da..olmayacak bence. Hem benim farkım ne ya? Ben de herkes gibi işsiz kaldım işte. Buna mahkumum artık." dedi. Ani bir çıkışla "Değilsin." dedim "Nereden biliyorsun ki?" "Kısacık bir süre olsa da tanıdım bence.. Tanımadım mı yoksa ha?" Hafifçe güldü. "Ben bile bazen kendimi tanıyamıyorum Ray" "Ama dediklerim doğru şeyler. Çok tatlı ve kibar birisin. Ayrıca işini severek yapacağına da eminim. Bu da seni birkaç adım öne geçirir."
Yüzü kızarmış, az önce öptüğüm dudaklarını yalıyordu kurudukları için. Bunu ben seve seve yapardım ama ona bu gözle bakmamam gerekiyordu. En ufak bir hareketim felaketle sonuçlanabilirdi. "Kızardığında çok tatlı oluyorsun.. Hatta yanlış anlama ama..elflere benzediğini söyleyebilirim. Beyazsın, ve yanakların kıpkırmızı." Dayanamayıp yanağına ufak bir öpücük kondurdum. Bu kadar kısa bir süre için fazla samimi davrandığımın farkındaydım ama onu yıllardır tanıyor gibiydim. "Elf mi..Ahahha bunu daha önce söyleyen olmamıştı." Burnunu sıkarak yüzüne iyice yaklaştım. "Ben söyledim ya işte.. Yeter. Elmacıkları sanki mümkünmüş gibi daha da kızardılar. "Her söylediğime kızarıyorsun." Yanağına dokundum. "Ne, hayır. Ben..zaten böyleyim.." Kötü anlamda söylemişim gibi savunmaya geçti hemen. "Hayır hayır kötü anlamda demedim..kötü birşey değil ki bu." Güven veren bir gülümsemeyle baktım ona. "Öyle mi, bence.. Ezikçe birşey.." "Jared saçmalama.. Bu bana değer verdiğin anlamına gelir. Neden ezikçe olsun ki?"

Beni kötü bir kız sanıyordu. Hani şu sürekli motorlu ve kaslı serserilerle takılan tiplerden. Muhtemelen o yüzden böyle masum ve içimi ısıtan hareketlerini itici bulduğumu düşünüyordu. "Şey evet, sanırım haklısın." Dedi. Neredeyse burun buruna olmamızı, ve alınlarımızın çarpışmasını bile umursamadan ona sıkıca sarıldım. "En iyi ve en yakın arkadaşım olur musun..?"

SevilmeyenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin