İçimdeki Karanlığa Fazla Yaklaşma. Orada Şeytanlarım Saklı

35 8 2
                                    


Bu söylediğine karşılık kıkırdadım hafifçe. "Diğerlerindense senin bakmanı tercih ederim.. en azından bence tek amacın benimle yatmak değil" Söylediklerimle birlikte konuşmak üzere dudaklarını araladı, ancak bir şey söylemedi. Gözlerini yüzümde hissediyordum, en son gözlerime baktı. Öyle güzel bakıyordu ki o an hayat dursa, umurumda olmazdı. Başımı hafif yana eğip sordum; "Saçların ve gözlerin aynı renk mi senin?". Yutkunup geriye çekildi, hafif kızarmıştı. "Evet..öyle" dedi sanki kötü bir şey söylememden korkarmışçasına. "Çok..güzel duruyor" "Gerçekten mi?" diye heyecanla sordu. Çarpık, ama bir o kadar da içten bir gülümsemeyle yanıtladım onu; "Gerçekten.."

Daha önce topladığım saçlarımı salıp bir tutamını parmaklarımın arasına alıp gösterdim ona; "Saçlarımı yumuşak yapmayı öğret bana, şuraya bak nasıl kabarık". Hafifçe öksürdü. "Seninkiler de güzel..gerçekten..yani bence" Ellerini bacaklarının arasına sıkıştırdı hala yüzüme bakarken. "Keşke seninki gibi olsa..yumuşacık, hem böyle kabarmasın..bir de renkli olsun, ahhahaha" "Boyatabilirsin.." "Denedim daha önce..ama sarıdan başka her renk sırıtıp tenimi daha da soluk gösterdi. Ben de albinoymuşum gibi bembeyaz gezmeye başladım." "Bu renk.. bu renk de sende güzel durmuş" "Ahhahahah sağol, ama her an kestirebilirim..çok saçım var. Geceleri mesela yüzüme yapıştığında çok komik görünüyorum." Bu sırada dışarıda fırtına vardı resmen. Güneş de doğmak üzereydi, ancak biz saatlerdir konuşuyorduk. Beklemediğim bir şekilde "O halini görmeyi dilerdim.." dedi. Bunun hemen, şimdi gerçekleşmesini istemem normal miydi? Sanırım hayır, ancak konu mavi saçlı adam olduğunda her düşüncem normal geliyordu. Kıkırdadım. "Seni gerçekten sevdim..istersen bir gün benim evimde kalabilirsin." Bunu söylememi beklemediği şaşkınlığından belli oluyordu. "..Senin evinde mi?" "Evet..yani istersen. Şu an yanlış anladın gibi geliyor bana, ama o anlamda demedim.." "Hayır hayır..o anlamda demediğini biliyorum" "İşim yüzünden öyle anlıyor insanlar..önüme gelenle yatmıyorum ben" Anladığını belli edercesine başını salladı.

Bir süre sağ tarafımdaki büyük camdan dışarıyı seyrettim. Kendi evimde pek yapamadığım bir şeydi bu, çünkü evimdeki tek pencere salonumdaki, arkadaki çıkmaz sokağa bakan pencereydi. Ancak her zaman yıldızları seyrederek rahatlamayı sevmiştim. Ruhumu ferahlatıyorlardı. Bazen keşke orda yaşasaydım dediğim bile oluyordu, ki bunun için her şeyi yapardım. Biraz sonra telefonumdan saate baktım. Sabahın 6.40'ıydı. Uzun süren sessizliği ben bozdum; "Gelecek misin bu akşam?" Cevap vermekte hiç gecikmedi; "Kendimi iyi hissetmiyorum..evde dinlenmeliyim biraz daha" "Seni iyileştirmem lazım" "Ne..hayır buna gerek yok, ben..kendime bakabilirim" "Hey..dediklerinden kendine bakmayacağını anlıyorum" "Kendini benim için yormana gerek yok.." "Ahhahah neden yorulayım ..evimde olmadığım sürece her şeyi yaparım". Gerçekten böyleydi, evimde olmamak için her şeyi yapabilirdim. Çünkü o küçük ve karanlık yeri sevmiyordum. Orada çok uzun süredir yaşamıyordum ama, şu ana kadar geçirdiğim süre bana yetmişti bile. Ordayken enerjim çekiliyordu sanki.

"Evinde olmadığın sürece mi?" diye sordu merak dolu bir şekilde. Aynı zamanda endişelenmişti de sanırım. Benim için neden endişeleniyordu ki? Ben onun hiçbir şeyi değildim. Onun ilgisini de hakketmiyordum zaten. Benim için endişelenerek kendini yıpratabileceği düşüncesi bile mideme sancılar sokmaya yetiyordu. "Mesela gece evimde değildim..normalden çok, çok daha mutlu ve enerjik hissediyorum kendimi." dedim sevinçli bir sesle. "Ama aşağıda..berbat halde görünüyordun..dışarısı soğuktu" "Ev sıcak olunca ne oluyor ki? Hem dışarıda olmak eğlenceli. Dedim ya..sevmiyorum evimi. Çok dar ve sadece 2 penceresi var, ayrıca benim klostrofobim var" gülümsedim son cümleyi söylerken.Korkularımla alay etmeyi seviyordum.

Yerde duran battaniyeyi alıp bacaklarımıza örttü. Kollarımı da battaniyenin altına soktum. "Dışarıda gecelere kadar dolaşıyorsundur.. bunun başına kötü işler açmayacağının garantisi yok." Bir an durgunlaştım. Anılarım beynimde canlanmaya başlamıştı bile. "RAY! ÇABUK ODAMA GELİYORSUN, KIYAFETSİZ."Rusça bir şekilde bağırdı adam. Yaralarım iyileşemeden yenileri açılıyordu hep. Yine aynısını mı yapacaktı acaba? Keşke bana daha iyi davransalardı.Hem buraya düşmemin suçlusu ben değildim ki.. Battaniye altındaki ellerime bakıyordum dalgın bir şekilde. Sesimin çatlamaması için yoğun bir çaba sarf ederek; "Beni,şey.. düşündüğün için sağol..bazen oluyor..öyle şeyler" dedim. Başını öne eğdi. Bir şeyler olduğunun farkındaydı, ama üzerine gitmek istemediğinin farkındaydım. "Savunmak kendini..önemli olan..o" dedim ancak sonlara doğru sesim hafif çatlamıştı. Gözlerimdeki yaşlar ise akmak için benimle kavga ediyorlardı resmen.

"Adını bilmiyorum.." dedi. Bana dikkatlice baktığını hissedebiliyordum, ve bunu da konuyu dağıtmak için sorduğuna adım gibi emindim. Gerçi yerinde bir soruydu, çünkü ben bu kafayla ismini sormayı muhtemelen akıl bile edemezdim. Ovalarmış gibi yaparak gözlerimi sildim. Ağladığımı anlamsını istemiyordum. Hafifçe gülümseyerek; "Adım Ray.." dedim. "Ben de seninkini bilmiyorum..Mavi Saçlı Adam.." Bunu duyduğunda gözleri parladı bir an. sanırım ona isim takmamdan hoşlanmıştı. "Jared.." dedi, ve ben bunu tonlamasından bile hala asıl ilgi noktasının ben olduğumu anlayabiliyordum. Sanki çok önemsiz bir şeymiş gibi tonlamıştı çünkü.

"Güzel isimmiş..Jared" dedim hala bunun gerçekten olduğuna inanmaya çalışırken. "Ray..ben de sevdim.." "Ben şey..özür dilerim, değişik bir şeyler oldu az önce.." Kıvırmaya çalışıp, batırmıştım. Beni güçsüz sanmasını istemiyordum. Sadece geçmişim, pek temiz değildi ve ben bunları kaldıramayacak kadar küçüktüm o zamanlar. Gözlerime bakmaya çalıştı, ancak daha yeni sildiğim gözyaşlarımın izlerini görmesini istemiyordum. "Hayır..özür dileme, sorun değil" dedi elini çekinerek omzuma koyarken. "Gece dışarıda kalmıyorum uzun zamandır..evimde değilsem barda oluyorum hep." Burnumu çektim sözlerim bittiğinde. "Kendini üzmeni istemem..eğer üzüldüğün bir şey varsa, yapma onu..üzme kendini. Hem..neden buraya gelmiyorsun, artık biliyorsun yolu." Gece bardayken hayalini bile kuramadığım bir diyalogdu bu. Mavi saçlı adamla, kendi yansımamı gözlerinde görebildiğim adamla, onun evinde kalabileceğimi konuşuyorduk. Bir anda moralim düzelmişti sanki, gülümsedim kocaman; "Gelirim..Jared..arkadaşım var artık burada." Yutkundum sonra; "Üzülmüyorum çok, aklıma gelen şeyler oluyor sadece..güzel şeyler değiller.." Yumuşacık bir ifadeyle baktı bana. O bakışı bana her şeyi unutturmuştu sanki, moralimi bozan her şey uçup gitmişti. "..Bana anlatabilirsin." "Daha önce kimseye anlatmadım Jared..öğrendiğinde bana tekrar aynı gözle bakmayacağını biliyorum. Konuşkan, çatlak Ray olarak yani.." "Neden böyle düşünüyorsun..Ray?" Adımı söyleyişiyle bir an nefesim kesildi. "Ben de öyle bakamam çünkü kendime.."

Ellerime bakıyordum, ve bana baktığının farkındaydım. Konuşmaya devam ettim; "Arkadaşlarım..onlar bir şeyler olduğunu biliyorlar, ama hiçbiri sormaz. Anlatmam onlara o yüzden..alıştım beni anlamayan arkadaşlara". Ellerini saçlarımda hissettim. Birkaç saniyeliğine okşayıp, bir tutamını kulağımın arkasına attı. Yüzüne baktığımda aydınlanmış gibiydim resmen. Gözlerim parlayarak; "Sen..beni anlıyorsun.." dedim.

Hafifçe gülümseyerek başını salladı belli belirsiz. "Her izi kapatmak için acı çektikten sonra..bu izlerin anılarını nasıl anlatacağım Jared..?" "Nasıl oldu? Anlat bana..belki, ne bileyim, bir şeyler derim..teselli veririm. Neyse..yani meraktan demiyorum buları..yanlış anlama..". Elmacık kemikleri kıpkırmızı olmuştu. Gözlerim yeniden dolarken, uzun süredir görmediğim bir arkadaşımmış gibi sımsıkı sarıldım ona. Ellerini yavaşça belime ve sırtıma yerleştirip okşamaya başladı. Ona anlatmak istiyordum çünkü artık kendimle verdiğim savaşa da son vermek demekti bu. Dokunuşu altında sakinleşmeye çalışırken kulağına yaklaşıp dudaklarımı araladım. Çünkü söyleyeceğim şeyi, yüksek sesle söylemeye ne cesaretim, ne de enerjim vardı..

SevilmeyenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin