kehanet-4

74 10 4
                                    


8

Zorian dışarıdan bakıldığında bile insana ürküntü veren farklı bir mimari tarza sahip Plasidon sarayının içindeki geniş taht odasından çıktı. Üzeride gözleriyle ve vücudunu kaplayan damarlarla aynı rengi taşıyan kat kat tüllerden oluşmuş uzun bir elbise vardı. Ardında dört muhafız, yanında ise yardımcısı Aytamar yürüyordu. Aytamar, Zorian'ınkilerle aynı soğukluğu taşıyan mavi gözlerini kraliçeye çevirerek: "Aslında bu gelişme her şeye rağmen beni şaşırttı." dedi.

Zorian ona bakmadan, önlerinde uzanan taş koridoru takip ederek: "Açık konuşmak gerekirse, beni de..." diyerek devam etti: "İşte bu yüzden şu anda Gerçeklik Salonu'na gidiyoruz. Adamın ne kadar doğru söylediğini anlamamız lazım. Şartlar ve getirisi ne olursa olsun, bir Çelorana'a körü körüne güvenmek aptallıktır." Susunca taş koridorlarda ayak seslerinin yankısı işitildi.

Aytamar göz ucuyla kadını süzdü. Çok güzel ve mağrurdu... Şimdiyedek vücudunuböylesine ön plana çıkaran bir kıyafeti hiç üstünde görmemişti. Zorian her zaman daha pratik şeyler tercih ederdi. Aytamar, bu titiz kıyafet seçiminin pislik Çeloranlı için olmadığını umdu. Kadın, onun beğeni dolu düşüncelerinden habersiz yanından geçen taşıyıcıya dikkatle baktı ve kaşlarını çattı. Sanki bir şey hatırlamaya çalışır gibiydi. Biraz ilerledikten sonra karşı yönden gelen iki saray hizmetkârı onlara baktıkları gerekçesiyle saygısızlıkla suçlanabileceklerinden korkarak başları eğik, aceleyle yanlarından geçtiler. Aytamar sırıttı, bundan çok daha azı için Zorian'ın insanları yok ettiğine tanık olmuştu.

Grup, tiz bir sesin yükseldiği alanda durdu. Bu sesten hiçbiri rahatsız olmuşa benzemiyordu. Bunun sebebiçok yüksek desibel olsa bile, her sese tahammül edebilmelerini sağlayan anatomik yapılarıydı. Zorian, yılan tıslamasını andıran bir sesle: "Kraliçe..." dedi. Ses derhal kesilirken, varlığı önceden belli olmayan cam koruma duvarı aşağıya inerek zemine gömüldü. Grup, yollarına devam edip, Gerçeklik Salonu'ndan içeri girerek ortadaki platformda kendilerini bekleyen uzun boylu adama doğru ilerledi. Salon tuhaf bir loş ışıkla kaplıydı. Platformu zeminden ayıran çizgide durdular.

Aytamar, adama:"Müttefikimiz olan Temrialılarla elinizdeki bilgileri birleştirip arşiv çalışmalarını yaptınız mı?" diye sorunca adam başını salladı. Aytamar, mavi damar ağıyla kaplı alnını kırıştırdı: "Sorularımıza yüksek sesle cevap ver! Neden o platformda durduğunu sanıyorsun?"

Bu kez adamın tok sesi duyuldu: "Evet!"

Zorian öne doğru bir adım ilerledi: "Neden bizimle ortak hareket etmeyi seçtin?"

Adam memnuniyetsizce etrafına göz gezdirdi. Bu hareketiyle sorunun gereksizliğini ve cevap vermek istemediğini vurgular gibiydi. Zorian'ın mavi gözleri öfkeyle kısıldı: "Saklayacak bir şeyin mi var? Eğer öyleyse, platform ortaya çıkarır."

Adam başını iki yana salladı: "Burada olmamın kendime göre çok haklı bir nedeni var. İstediğiniz kehanetin tam içeriği ve kitabın yarısı değil mi? Öyleyse onu alacaksınız! Ama bunu neden yaptığımı sizinle paylaşmak istemiyorum."

Gerçeklik Salonu'nun ortasındaki platformda ayakta durmuş, sorulara cevap veren adamın ağzından çıkan kelimeler inanılmaz bir görüntüyle önce buhara dönüşüp, havada yazılarak asılı kalıyor ve bir an sonra dağılıyordu. Ardından beyaza yakın, parlak bir ışık huzmesi adamı sarmalıyordu.

Zorian, Aytamar'a baktı: "Doğru söylüyor, Platform hem cümleleri, hem duyguları onayladı."

Aytamar başıyla dört muhafıza işaret verince adamlar platform düzeneğini devreden çıkardılar. Çeloranlı onlara yaklaştı. Zorian'ın gözleri bir süre adamın üzerinde oyalandı. "Seçilmişin bulunduğuna emin misin?"

KEHANETHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin