14

23 6 2
                                    

Baysal yeniden toparlanıp Oktar'ı selamladı: “Affedin üst komutanım, sizi tanıyamadım.”

Oktar dönüşüp, kendi giysilerine kavuşmak için karanlığa karışırken: “Rahat ol başkomutan, bu dönüşümümün başarısını gösterir.” diye seslendi.

Az sonra yeniden yanlarına gelmiş, çabucak kendi hikâyesini özetlemiş ve ardından onları dinlemeye başlamıştı.

























53

Kraliçe Zeren, taht odasına doğru ilerlerken uzun, çok uzun zamandır uzak olduğu soğuk görünümlü koridorları, önünden geçtiği kapıları süzdü. Sarayda hiç kimse kalmamış gibiydi. Sadece tedbir amaçlı bırakılmış muhafızlar ve hizmetçiler… Halksa… Zorian halkın ne yaptığını umursamazdı. Onlar sarayı beslemekle görevli çiftçilerdi. Tabii bir de vergi öderlerdi. Halk ancak bu görevlerinden birini aksatırsa Zorian'ın görüş alanına girerdi.

Kraliçe, etraf güvenli olmasına rağmen dikkatliydi. Bu kadar uzun zamandan sonra kendisini tanıyan bir görevli çıkabilir miydi acaba? Bir duvara yaslanıp bir an gözlerini kapattı ve içini çekti. O buradaydı… Tek oğlu… Onu içi kan ağlayarak ikizinden ayırıp, babasına teslim etmişti. Çünkü durumun öğrenilmesi onun doğrudan ölümü olurdu. Plasidon ülkesini daima kadın liderler yönetirdi ve kraliçeler sadece kız bebeklere sahip olurlardı. Bu genetik olarak yüzlerce yıldır böyle olagelmişti. Erkek çocuklar sadece alt yöneticiler ve halk tarafından dünyaya getirilirdi. Dönüşümden sonra Plasidon üst sınıfının kazandığı garip genetik özelliklerden biri de buydu. Dolayısıyla Zorian'dan sonra bir kız çocuk dikkati çekmeyebilirdi, ancak erkek… Bu alenen ikizlerin kendi kocasından, yani sınırlı yetkiye sahip naipten olmadığının göstergesiydi. Yetkinin tamamen kendisinde olması, adamın böyle bir ihanet karşısında yapabileceklerini tam olarak engelleyebileceği anlamına gelmiyordu. Oysa adam, ülkede kurduğu güçlü casus ağı kanalıyla her şeyi öğrenmişti ve Zeren'in doğurduğu çocuğun kimden olduğunu gayet iyi biliyordu. Tek bilmediği, onun erkek bir ikizinin varlığıydı. Zeren'in oğlunun olması bile babanın kesinlikle Plasidon olmadığının göstergesiydi. Zeren Baysal'ın babasını düşündü. Noyan… Onu yine deli gibi özlerken buldu kendini. Kocasının olayı bildiğini kendi casuslarından öğrenince sadık bir hizmetçisiyle oğlanı derhal Noyan'a yollamış ve ülkeyi acilen terk etmelerini salık vermişti. Kocası Noyan'ı yok etmek için zamanında davranamamıştı böylece Pamir'in öldürülmesi emrini verince Zeren, tüm nüfuzunu kullanıp, hatta adamı tehdit edip, bunu önlemişti. Oysa geleneksel olarak aldatılan naip, Kraliçe'ye dokunamasa da evlilik dışı çocuğu öldürme hakkına sahipti.Adam Kraliçe'ye boyun eğse de Çeloran'a ani ve sebepsiz bir saldırıyı başlatmış, hazırlıksız yakalanan ülkede büyük bir katliam yaşanmıştı. Durul'un ebeveyninin, üst düzey birçok yöneticinin ve halkın ağır bir katliama uğradığı saldırının sebebinin hala bilinmediğinin farkındaydı. Böylece çok ince çizgide yaşanan diplomatik ilişkiler tamamen kopmuştu. Bu durumda Zeren, vaziyetin daha da ağırlaşmasından korkarak kocasıyla bir pazarlığa oturmuştu. O sıralar Zorian on yedi yaşındaydı. İki yıl erken olmakla birlikte tahta geçirilmiş ve Zeren onu devlet işlerinde yetiştirdikten iki yıl sonra da Cam Saray'da sonsuz zaman yolculuğuna hapsedilmişti.Gerçi kocası onu buraya attıktan sonra ani bir şekilde ölmüştü ki bu da beklenmedik bir şeydi. Halk neden bu taht değişikliğinin yaşandığını bilmese de naibin ani ölümünü Zeren'in lanetine bağlamışlardı. Zeren, Zorian'ın babasının ölümünde parmağı olup olmadığını düşündü. Plasidon ırkı iyilik timsali asla sayılmazdı, fakat kötücül olma konusunda kimse Zorian'ın eline su dökemezdi.

Zorian, denetlenmekten asla hoşlanmaz, daima tek yetkili olmak isterdi ve babası naip de öyle… Bu durum aralarında bir soğukluk, bir çatışma yaratmış olabilirdi.

Kadın anılarını bir yana bırakarak yaslandığı duvardan ayrıldı ve karaltılara biraz daha sinerek taht odasına yaklaştı. Çelikten yapılmış, kendi kanları kadar soğuk tokmağı tutarak birkaç sözcük mırıldandı. Kapı cevap vermedi. Taht odası kraliyet ailesinin tüm kadın üyelerinin kullanımına açıktı, ancak şifreyi bilmek kaydıyla… Zoriansa bunu kimseyle hele de Pamir ile asla paylaşmış olamazdı. Ondan çocukluğundan beri nefret etmişti. Zaten Pamir şifreyi bilseydi kendisine mutlaka söylemiş olurdu. Zorian elbette ki şifreyi değiştirmişti. Canı sıkılarak kaşlarını çattı, hızlıca etrafına bakındı ve düşündü. Ne olabilirdi? Sevdiği biri, ilgi duyduğu bir uğraş? Başını salladı… Zorian yalnız kendini sever, kendisiyle ilgili şeylere ilgi duyardı. Birden durdu. Tabii ya… Lakabı… Bu lakaba bayılıyordu, ürkütücü, korkutan… Tekrar çelik tokmağı kavradı: “Yılan...” Kapı ardına dek sessizce açıldı. Eski kraliçe arkasını tekrar kontrol ederek taht odasına süzüldü.



KEHANETHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin