Sonunda yapmıştım işte. Sevdiğim adamla zorla da olsa evlenmiştim. Onun benden nefret etmesini sağlamıştım belki, ama istediğimide almıştım. Her zaman gülen gözleri artık hiç gülmüyordu. Özgürlüğü ile birlikte neşesini, gülümsemelerini de söküp almıştım elinden. Pişman mıydım ? Hayır, kesinlikle hayır. Hayatımda belki de ilk defa bencil olmayı tercih etmiştim. Ama birşeyden emindim. Utku'nun beni sevmesini sağlayacaktım. Kolay olmayacaktı, zaten kolay olmasını beklemiyordum.
" Yerleştin mi ? "
Utku'nun soğuk sesine irkilerek karşılık verdim. Elim her zaman olduğu gibi koruma istercesine karnımı buldu. Bebeğim, benim ve Utku'nun bebeği. Utku'nun kendisinin olduğuna inatla inanmadığı bebeği.
" Evet, " dedim onun aksine sevgi dolu bir sesle. O bundan bile nefret ediyordu. Sorun değildi. Ne de olsa büyük aşklar nefretle başlardı. Gözlerimi yüzüne çevirdiğimde yüzünü buruşturduğunu gördüm. Gözleri gözlerimden ellerime kayınca hemen karnımdan çektim. Ona zarar vermesinden korkuyordum. Onu istemiyordu çünkü.
" O zaman çocuklarla tanışmak için davetiye mi bekliyorsun ? "
" Ben sadece... Şey- "
" Kes sesini ve git çocuklara bak. Açıklamana ihtiyacım yok. "
Gözlerimi kaçırdım. Utku'nun 12 ve 1,5 yaşında iki çocuğu vardı. Ah, unutmadan ! İkisinin annesi de farklıydı ve ikiside ölmüştü. Tabiki Utku'nun bunlarla bir ilgisi yoktu. İlk kadın doğumda ölmüştü, ikincisi ise Utku'nun onu sevmediğini görünce intihar etmişti. Tamam, belki bununla bir ilgisi olabilirdi Utku'nun. Salondan çıkarak çocuk odasına gittim. Önce büyük olanla tanışmalıydım, küçük olanla zaten iyi anlaşacağımı tahmin ediyordum. Burak'ın odasının önüne gelince durdum ve derin bir nefes aldım. Odanın kapısını çaldım ama içeriden ses gelmeyince içeri girdim. Burak yatağında yatmış, uzanıyordu. Uyumuyordu ve kapıyı duyduğuna bahse girebilirdim ama ses çıkarmamayı tercih etmişti.
" Merhaba. "
" Sana gelmen için izin verdim mi ? "
Gözlerimi şaşkınlıkla kırpıştırdım. Dakika 1, gol 1 ! Gözleri gibi huyları da babasının aynısı olan bir çocukla mı karşı karşıyaydım ? Bilmiyordum ama onunda sevgisini kazanacaktım. Pozitif düşünürsem her şey pozitif olurdu.
" Ben kapıyı çaldım ama- "
" Ben cevap vermedim değil mi ? Çünkü seni istemiyorum. "
Odadan çıkmak için bir hamle yapamadan yanıma gelip beni kapının dışına sürükledi. Düşmemek için kendimi zorlarken elim yine karnıma gitmişti. Düşersem veya bir yere çarparsam diye ödüm patlıyordu. Kapı yüzüme büyük bir gürültüyle kapanınca irkilerek bir iki adım geri gittim. Aslında şimdi pes etmem gerekiyordu değil mi ? Ama etmeyecektim. Babası gibi bu ufaklığında sevgisini kazanacaktım. Yine de Aras'ın odasına giderken içimdeki umut kıvılcımlarının ufalmasına engel olamıyordum. Odanın önüne geldiğimde kapıyı çalmadan içeri girdim. Ufacık bebeğin kapıyı çalmamı isteyeceğini sanmıyordum. Köşedeki mavi beşiğe ilerledim. İşte buradaydı, uyuyordu. Yakında benim bebeğimde bu bebek gibi olacaktı. Ben onu sevgiyle izlerken o mavi gözlerini açarak bana baktı. Eğer babası ve abisine - üvey abisine ! - benziyorsa şimdi basacaktı çığlığı. Ama o gözlerini kırpıştırıp gülümsedi. Ufacık yüzünde beliren gamzelerine bakakaldım. Babasının kopyası sayılırdı. Kollarını onu kaldırmam için uzatınca bende kollarımı uzatıp onu kaldırdım. Çok sevimliydi.
" Merhaba Aras bey. Sanırım bu evde beni seven tek insan evladı sensin. "
O sırada kapıdan gelen ses umudumu tekrar tüketmeye başlamıştı. O bir fare, bende peynirmişim misali umudumu kemiriyordu. Söylediği sözlerde bunu doğrular nitelikteydi.
" Ondan şüphen olmasın. "