Üste bir şarkı bırakıyorum. Klibiyle birlikte izlerseniz çok fazla üzülüceksiniz...Zordu. Utkuya bu kadar yakınken onu bu denli mutsuz görmek zordu. Beni sevdiğini itiraf etmişti evet, ama yanımdan ayrıldıktan sonra benimle konuşmama kararı almıştı. Ne diyebileceğimi, ne yapabileceğimi bilmiyordum. Çünkü ben konuşmaya başladığım anda " Beni sevmediğini duymak istemiyorum, " deyip bulunduğumuz ortamı terk ediyordu.
Farid Farjad'ın kemanı ağlattığı bir eser bulunduğumuz ortamı muhteşem sesiyle doldurduğunda kaşlarımı kaldırdım. Ne olduğunu anlayamadığımdan etrafı kolaçan ettim. Utku elindeki telefonla kapının girişinde duruyordu. Müzik sesi de onun telefonunda geliyordu.
" Farid Farjad dinliyordum ve aklıma sen geldin, " dediğinde oturduğum ikili koltukta toparlanarak ona yer açtım. Elimle yanıma vurarak gelmesini işaret ettim. Her zamanki kararlı adımlarının aksine tereddütlü bir şekilde yanıma geldi. Gösterdiğim yere oturup o hayranı olduğum gözlerini bana çevirdi. Utku ona bu denli hayranlıkla bakarken nasıl ona aşık olmadığımı düşünebiliyordu?
" Neden onu dinlerken aklına ben geldim? "
Bedenini tamamen bana çevirdi, sadece gözlerinin bana çevrili olması yetmemiş gibiydi. Birkaç kez yutkunduktan sonra " Aslında aklımdan çıkmıyorsun. Farid Farjad sadece bana biraz cesaret verdi. Artık beni reddetmene hazırım. " dedi. Bakışları suçlu bir mahkum gibiydi. O bana böyle bakarken reddetmek kelimesini dahi unutuyordum. O benim sevdiğim her şeyin birleşimiydi. Onsuz bir hayat düşünülemezdi.
" Ama reddetmeyeceğim, " dediğimde bakışlarındaki şaşkınlık elimle tutabileceğim kadar somut gibiydi. Aynı zamanda umutta öyle.
" Ne yani? Beni hala seviyor musun? " Gözlerimi devirdim. Onu gördüğüm andsn itibaren sevmediğim tek bir an yoktu ki. Bunu sorması anlamsızdı. Ayrıca her şeye rağmen hala burada olmam bunun kanıtı değil miydi?
" Evet ama seni affetmedim. "
Evet dediğim anda dudaklarına yerleşen tebessüm cümlenin geri kalanını duyduğunda silindi. Ellerini saçlarının arasından geçirip saçlarını dağıttı.
" İstediğin kadar diren, sonunda beni affedeceksin, " derken oldukça kararlı gözüküyordu. Omuzlarımı silktim. Haklıydı. Hangi canlı sevdiği insanı affetmek konusunda farklı davranabilirdi ki? Ki ben onu affetmek için kafamda bir sürü sebep bulmuştum zaten. Affetmeye dünden hazırdım.
" Sana birkaç tane soru sorabilir miyim? " dediğimde başını onaylarcasına salladı. Kafama takılan soruları ona sormak için en doğru zaman olduğunu düşünmüştüm. Savunmasız bir anındaydı ve ne teklif etsem kabul edecekti şu anda.
" Bebeğin senin olduğunu en baştan beri biliyor muydun? "
Bedeni kaskatı kesildi. Bu daha sözcüklere dökmeden evet demekti aslında.
" Evet biliyordum. Ama huzurumun kaçacağını düşündüm. "
Yerimde rahatsızca kıpırdandım. Küçücük bebeğin huzurunu kaçırabileceği ne gibi bir durum söz konusuydu acaba? Gözlerimi düzgün tırnaklarıma indirdim. Şu anda Utkuya bakmak beni sinir ediyordu.
" Peki bana neden o kadar kötü davrandın? "
Çenemi tutup kendine çevirdi. Dışarıdan gelen her sese kulaklarımı kapadım o anda. Sadece Utku ve ben vardık. Çünkü en merak ettiğim şeyi sormuştum.
" En baştan sana karşı bir şey hissedeceğimi biliyordum. Buna engel olmaya çalıştım ama ancak erteleyebildim. Sen o kadar inatçıydın ki! Kurtulmak istedikçe sana daha çok karıştım. "
O anılar gözümün önünden geçerken hala canım yanıyordu. Dişlerim sıkmaktan ağrımaya başladığında birbirine bastırdığım dişlerimi ayırdım. Utkunun hala çenemde olan eli enseme kayarak beni kendine çekti. Alnı alnıma dayanmıştı.
" Kendini bana kapama. Tamam mı? Gerçekleri istiyorsun, bende sana dürüst davranıyorum. Beni yalan söylemediğim için pişman etme. "
Aklım karışmıştı. Eğer en başından Utku bana karşı bir şey hissedeceğini biliyorsa ben o kadar şeyi boşuna mı çekmiştim? Peki ya o kız? Onunla neden çıkmıştı?
" Peki o kız neden hep aramızdaydı? "
Yorgun bir gülümseme gönderdi. Kafamı geriye çekmeye çalıştım ama izin vermedi. Gözleri gözlerime o kadar yakındı ki düşünmekte zorlanıyordum.
" Koruma kalkanı. Onun benim için anlamı buydu. Hep senin göreceğin yerlerdeydim. Eğer o kızı gerçekten sevsem o gün seninle birlikte olmazdım zaten. Birde çocuklarla ilgileniyordu. "
Çocuklarla mı ilgileniyordu? Burak ona vurduğunu söylemişti. Yani pekte ilgilendiği söylenemezdi. Bu dediği sanki uydurma gibi gelmişti ama sesimi çıkarmadım.
" Peki, şimdilik soracaklarım bu kadardı. "
(...)
Utkunun hastaneye gitmesinin üzerinden üc saat geçmesine rağmen hala gelmemişti. Korkuyordum, çünkü Aras'ın hastalığının çözüme kavuştuğu gündü bugün. Yani fazlasıyla özeldi. Evdeki işlerimi halletmiş, kızımla ilgilenmiş, kendi özel işlerimi bitirmiştim. Babamlada uzun bir konuşmanın ardından yapabileceğim tüm uğraşlarım sona ermişti.
Elime telefonu aldığım anda kapı çaldı. Mutlulukla kapıya ilerleyip açtığım anda bir adam beni itikleyip içeri girdi. Beni arkadaki duvara dayadığında nefesim çoktan kesilmişti. Dudaklarımı çığlık atmak için araladığım anda adamın büyük elleri ağzıma kapandı. Kurtulmak için çabalarken beni duvardan ayırıp tekrar sırtımı duvarla buluşturarak canımı yaktı.
" Canının yanmasını istemiyorsan rahat dur. Canını yakmaya değil sadece uyarmaya geldim. "
Bu cümle duraksamamı sağlamıştı. Adam beklenti içinde olduğumu hissetmiş gibi sırıttı. Dilini o çirkin dişlerinin üzerinde gezdirdikten sonra " Utkunun sevgilisinin selamı var. Uyarıyı almış olduğunu varsayıyorum. Evi terk etmek için 5 günün var. Yoksa... " deyip cümleyi yarıda kesti. Devam ettirmesine gerek yoktu. Beynim o iğrenç cümleyi çoktan tamamlamıştı zaten. Ela gözleri benim korku dolu gözlerimde bir süre daha oyalandıktan sonra kaşlarını çattı. Bir şey söyleyecekmiş gibi duraksadıktan sonra vazgeçmiş olmalı ki arkasını dönüp hızlı adımlarla kapıdan çıktı. O kadar şaşkın ve korkmuştum ki kapının eşiğine çöküp kaldım.
(...)
" O yapmaz. "
Utkuya her şeyi anlattığımda söyledikleri bunlar olmuştu. Sinirimden bir şeyleri parçalamamak için kendimi zor tutuyordum.
" Ben yalan mı söylüyorum yani? " derken titremeye başlayan ellerimi gizledim. Utku masaya diktiği bakışlarını üzerime dikti. O kadar öfkeliydim ki gözlerinin güzelliği bile umrumda değildi o anda.
" Ben sen yalan söylüyorsun demedim. "
Rüzgar odaya girdiğinde kısa bir an ona baktıktan sonra tekrar Utku'ya döndüm.
" Ama dediklerinden çıkan anlam bu. Ne anlamam gerekiyor? "
Gözlerini kaçırıp " O, o kadar gözü dönmüş gibi hareket etmez. Hiçbir konuda güvenmesem de bu konuda güvenebilirim. O yapmamıştır, " dedi.
" Ama ben bu konuda yalan söyleyecek kadar gözü dönmüş biriyim. Öyle mi? Bana güvenmiyorsun yani? " dediğimde sessiz kaldı. O kadar yaralandım ki orda kalmak istemedim. Odadan dışarı kendimi zor attım. Rüzgar'ın beni durdurma girişimlerini ustalıkla savuşturmuştum. Ama Rüzgar'ın Utkuya " Aptalsın sen, " deyişini çok net duymuştum.