Soğuk Savaş Bildirgesi

632K 13.9K 1.5K
                                    


Bir süre öküzün trene baktığı gibi karşımda beni ayağa kaldırmadan kütük gibi duran ve 19-20 yaşlarında görünen siyah dağınık saçlı, uzun boylu çocuğa baktım. Bakarken içimden 'hey maşallah' diyordum. O, bana gözlerini kısarak bakarken ben, bir buluttan ötekine atlıyormuş gibi hayal dünyasındaydım.

Çocuk elini göz hizamda iki yana salladı.

"Hay aksi, gerçekten görmüyor müsün?" Söylediği şey karşısında bile tepki veremiyordum. Sonunda onun ekseninden çıkıp kendime geldim ve dilimi kaçtığı yerden bularak konuşabildim. "Senin gibi haysiyetsiz bir öküzü görmemek mümkün mü sence?"

Sen içinden çocuğa aşk şiirleri yaz ama dışına böyle yansıt... Helal sana Azra.

Hiçbir şekilde bozuntuya vermeden ukala bir tavırla konuştu. "Deminden beri öküzün trene baktığı gibi bakıyorsun ve bana öküz diyorsun. Sence de bu durumda bir terslik yok mu?"

Yerden destek alarak ayağa kalktım. Bozulmuştum ama bozuntuya vermek istemiyordum. "Hem düşür, hem kaldırmak için nezaket gösterme. Sonra da ben öküz değilim. Katıksız öküzsün sen."

Söylediklerimle birlikte alaycı bir tavır takındı ve çıkışmam hoşuna gitmiş gibi gülümsedi. Yerden kendi valizini alıp ukala tavrını bozmadan konuştu. "Ergenlik dönemini atlatamamış bir ufaklık olduğunu bu kadar belli etmesen diyorum."

Ona sinirli bir bakış attıktan sonra öfkemi sesime de yansıtarak cevap verdim. "Kim ergen? 18 yaşında genç bir kız mı? Beni tanımıyorsun bile kendini beğenmiş, ukala herif!"

Yüzüme bile bakmadan valiziyle birlikte yürümeye başladı. "Bana beni tanımıyorsun bile derken sen de beni tanımadığın halde kendimi beğendiğimi ve ukala olduğumu söylüyorsun. Ama merak etme Atalı ufaklık, çok doğru düşünüyorsun."

Ata'dan olduğumu nereden anlamıştı ki? Merakımı bir kenara bırakarak arkasından bağırdım. "Asıl kör olan sensin ufak falan değilim. Aynı yaşta olmasak bu kampta işim ne!"

Bana döndü. Birkaç saniye göz ucuyla vücudumu süzdü ve yine o tanımlanamaz ses tonuyla konuştu.

"Yaşından değil, minyonluğundan bahsediyorum. Bizim okuldaki kızların bacak boyu kadarsındır herhalde."

"Sizin okuldaki kızlar Rus herhalde! Burası Türkiye aloo! Kızların boy ortalaması 1.60 burada," diye çıkışırken kaşlarımı çattım. Beni sinirlendirmek daha da keyiflenmesine neden olurken güldü ve bana kısa bir bakış attıktan sonra cevap vermeden ilerledi. Ardından valizimi alıp hışımla yürürken hâlâ hırsımı alamamıştım. Tam bir öküzdü.

Yakışıklı bir öküz...

Öfkeli ve oldukça yorgun bir halde odama geri döndüğümde pufa yayılıp telefonumu kontrol ettim. Uğradığım hayal kırıklığını tarif edebileceğim bir kelime yoktu çünkü telefonum bozulmuştu. Hayat damarlarımdan biri kesilmişti sanki...

"İrem!" i'leri uzatarak bağırdım.

"Iphone'uma bir şey oldu! Koş! Ambulans falan çağır. Telefonum yaşayacak mı doktor? Hikâyelerimi okuyabilecek miyim? Sanal arkadaşlarımla bir daha konuşabilecek miyim?"

Dudaklarımı süt dökmüş kedi gibi büküp söylendiğimde İrem'den herhangi bir ses işitmiyordum. Konuşmak yerine direkt olarak müdahale etti. Yüzümde hissettiğim ıslaklıkla kendime gelmiştim. İrem ambulansı itfaiye anlamış olmalıydı ki yüzüme su dökmüştü. Diğer pufa oturdu ve umursamaz bir tavır takınarak konuştu.
"Oh şükür kendine geldin Azra, tabletin yanında, oradan okursun hikâyelerini."

YAZ AŞKIMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin