"Yani anlamıyorum eski hizmetçimiz gayet iyiydi."Annem olayı yumuşatmaya çalışarak
"Tatlım Jessie çok iyidir. Eminim tanıyınca seviceksin."
Son cümlesini imalı bir şekilde söylemişti.
Ardından yeni hizmetçimiz bozuk konuşmasıyla
"Hatta çok sevdiniz"
Ben su söylediğine kaşlarımı çatarak ona bakmıştım
Annem bir anda ona imalı baktıktan sonra bana dönerek
"Yani sevdin bile, demek istiyor."
Ardından hizmetçiyi kolundan tutup, birlikte odamdan dışarı çıktılar.
Eve geldiğimizden beri çok tuhaf şeyler oluyor. Döndüğümde herşeyi değişmiş buldum. Kapı açılınca yeni bir hizmetçi, evin değişikliği, hele odam çok değişik geldi bana. Sanki yıllardır ben kalmamışım da, başka biri kalmış gibi.. Sanki yıllardır hayatımı başkası almış gibi..
Yaklaşık yarım saat sonra kapı çaldı. Annem nefes nefese kalmıştı.
"Anne n'oldu?"
"Ay bir şey yok" dedi gülerek. Ardından yere döktüğüm karman çorman eşyalara göz gezdirmeye başladı.
"Eee ne bunlar ? Napıyosun?"
Hemen diz çöküp, yanıma oturdu.
"Anne ne var! Anlamıyorum hepiniz çok garipsiniz!"
"Kızma tatlım, yemeğe çağırmaya gelmiştim." dedi yüzünü asarak. Ama bunları söylerken bile hala gözü yerdeki eşyalardaydı.
"Tamam sen in, ben şimdi geliyorum."
Annem başıyla onaylayıp tam kapıdan çıkacakken
"Anne!"
Döndü şaşkın gözlerle , ardından elimdeki inci kolyeye bakarak daha da çöktü yüzü
"Bu ne?"
"O şeyy..."
Lafını böldüm kızarak
"Bu da mı geçmiş olsun hediyesi?"
Gülümsemeye çalışarak
"Baban aldı."
"Neyse. Neyse. Çok beğendim. Taksana?"
Uzattığım elimden kolyeyi alarak boynuma takarken, elimde tuttuğum saçlarımla onu bekliyordum. Tam o esnada, odamın minik aynasından, gizlediğini sandığı gözyaşlarını, sildiğini gördüm.
Ne oluyor ya?
Yemeğe indiğimde babam da gelmişti ve hepimiz masaya toplanmıştık. Yemekler mükemmeldi. O kadar acıkmıştım ki.. Bir an kafamı kaldırıp annem ve babama baktığımda, ikisinin de bana baktığını gördüm. İkide bir boynumdaki kolyeme bakıp duruyorlardı. İkisi de anlam veremediğim bir bakışla tabaklarından çok bana bakıyordu.
Hizmetçimiz geldi ardından taze meyve sularını getirmişti. O da dönüp boynumdaki kolyeye baktı üzülerek. Benim bardağımı da doldurduktan sonra mutfağa geri döndü.
Ben artık dayanamayıp
"Noluyor!" "Söylesenize! Bir şey var ama söylemiyorsunuz demi? Zaten doktorla da gizli gizli konuştunuz." "Bana bir şey oldu demi?" "Saklıyosunuz."
Ağladığımı görünce daha da düştü yüzleri
Ben bunu gördükçe daha da çıldırıyordum, bağırarak
"Ya söylesenize!"
Babam
"Kızım sakin. Hiçbirşeyin yokmuş, turp gibisin, doktor söyledi."
Şimdi ikisi de birşeyler söylüyordu saçma sapan.
Dayanamadım. Elimi boynumdaki kolyeye götürüp var gücümle koparıp, boynumun sızısına aldırış etmezken, yerlerde seken inci taneleri düştü salonun her köşesine..
" Yeteer! Yeter ya yeter! O yüzden mi boynumdaki bu saçmalığa bakıp duruyorsunuz? Ben neden evimi, odamı,? Sizi neden tanıyamıyorum?"
Tam bu sırada hizmetçinin şaşkın şaşkın mutfak kapısında dikildiğini gördüm.
Ayağa kalkıp ellerimi masanın üstüne koyarak
" Hafızamı kaybettim. Değil mi? " " Bumu? "" Bumu yani söyleyemediğiniz! "
İkisi de ayağa kalkıp yanıma gelecekken koşarak ayrıldım salondan. Merdivenleri hızlıca çıkıp odama daldım, kitledim kapıyı üstüme ve her zaman yaptığım gibi oturup kapıya yaslanıp gözyaşlarımla başbaşa kaldım.
Neyseki bu değişmemişti..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AY PARDON
FantasyYENİ! Herşey çok masum bir doğum günü partisiyle başlar. 16 yaşında zengin bir ailenin tek çocuğu olan Ece için herşey bir anda değişiverir. Tıpkı kuzeyle güney gibi.. Hayatı bir anda yön değiştirir. Bu iki yönlü yaşantısında hayatın gerçeklerini ö...