Özür amaçlı diğer bölümü hemen yazmaya başlayacağım, önce bir Same Old Love'a uçmalıyım ama. İlham denilen şey bana artık hiç uğramıyor, dolayısıyla yazmak gittikçe zorlaşıyor ama halletmeyi umarım.
İyi okumalar!
*
"Size ne kadar teşekkür etsem az. Babama çektirdiklerini hapiste öder umarım." Diyen Rory kravatını gevşetmeye çalışan Louis'ye minnettarlıkla bakıyordu.
"Benim için bir zevkti. O adamı yenmek harika hissettirdi." Dedi Louis karşı tarafın nefret ettiği avukatından bahsederek.
"Yine de keşke adama orta parmak çekmeseydin." Diyen Bethany Louis'nin beceremediği işi yapıp kravatını çıkardıktan sonra dudaklarına bir öpücük kondurmuştu.
Hope onlara bakarken bunun üzerine aniden başını eğdiğinde gülümsedim. Bir aydır birlikteydik ancak hijyenik olaylar açısından daha el ele tutuşma aşamasına bile yeni geçmiştik. Yine de sabırlı bir insandım, o bunu aşana kadar bekleyecektim.
"Hak etmişti." Diyerek omuz silkmişti en yakın arkadaşım. Açıkçası ben Louis'nin dünyanın en gevşek avukatı olmasına çoktan alışmıştım. Her davada en az bir kere kendince laf sokup uyarı alıyor, sinirlendiği insanlara işten atılmamak için adliye kapısından çıkar çıkmaz tepki gösteriyordu.
Rory bir kez daha teşekkür ederek ailesinin yanına gittiğinde biz de bizi bekleyen arkadaşlarım ve onların arasında delirmediğini umduğum oğluma doğru ilerliyorduk. Hope bugün arkadaşlarımla tanışacaktı, bir nevi ailemin bir kısmı sayılırlardı. Louis ve Beth ile tanışması tahmin ettiğimden normal geçmişti, Louis gibi bir tehlikeyi kolayca atlattıysak gerisini halledeceğimizi düşünüyordum.
Daha adliyenin kapısından çıkmadan bahçede yankılanan çocuk kahkahasını duyabilmiştik. İstemsizce yüzüme gülümseme yerleşirken oğlumun Fiona ve Niall tarafından ele geçirilmiş olduğunu fark ettim. Niall Bear'ı uçuruyor gibi yapıp Fiona tam elini uzattığında geri çekiyordu, Bear da komik bir şekilde her defasında gülüyordu.
"Bear'a çok güzel bakıyorsun." Diyen sevgilimi duyunca adımlarımı yavaşlatıp ona döndüm. Yüzünde ışık saçan bir gülümseme vardı. "Gözlerinden saf mutluluğu okuyabiliyorum."
Elimi tutarak baş parmağıyla okşadığında ona olan sevgimi de anlatma isteğiyle dolmuştum ancak Bear'ın "Bapa." Diye çığırması kulağıma ulaşınca bunu sonraya ertelemiştim. Bear'ı Niall'ın kucağından alıp kokusunu iyice içime çektikten sonra, sanki çocukları "Bugün sizi Hope ile tanıştıracağım, birazcık insan olun ve el falan sıkışmayın." Diyerek iki bin kere uyarmamış gibi onları Hope'a tanıtmıştım. Hope Zayn'e Daisy'nin ondan bahsettiğini söyleyince Zayn neredeyse baygınlık geçiriyordu, neyse ki Louis onu tutmuştu.
''Harry nerede?'' diye sordum arkadaşımın eksikliğini anca bir kafede oturduktan sonra fark ettiğimde. Adliye kapısında çılgın hayranlar görmediğimde bir terslik olduğunu anlamalıydım, ünlü biriyle arkadaş olmak gerçekten çok zordu.
''Burdayım.'' diye bir fısıltı duyduğumda yan masamızdaki bıyıklı ve şapkalı adamın sandalyesini yavaşça bize doğru kaydırdığını gördüm. Bear Harry'nin bu komik tipine ağlamaya başlamıştı, bense gülmemek için zor duruyordum.
''Harry bu mu?'' diye şaşkınca sordu Hope. 'Bir insan neden arkadaşlarıyla buluşmaya kılık değiştirerek gelir?' diye düşünüyordu muhtemelen. Oğlumu susturması için Fiona'nın kucağına bıraktım ve gülerek ''Bu ne hal?'' diye sordum yanağındaki koca beni göstererek.
''Bence yakıştı.'' diyen Harry gülüp yüzündeki tüm fazlalıkları çıkarmıştı.
''Aman Tanrım... Harry Styles ile mi arkadaşsın?'' diye şaşkınlıkla soran sevgilime kafamı sallayarak yanıt verdim. Harry her zamanki nazikliğiyle ''Hope değil mi? Tanıştığıma memnun oldum.'' diyerek başıyla selamlamıştı. O kadar kibar ve sevimliydi ki ara sıra ben bile etkileniyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
My Therapy / LP
Fanfiction"Bunu yapabilir miyiz? Biliyorsun, ben hastayım. Temizliğe takıntılıyım." "Sorun yok, ben de sana takıntılıyım."