return

438 45 41
                                    

*2 Yıl Sonra*

Kapı çalarken Bear'ın banyosunu bitirmeme az kalmıştı, ancak kapıdaki kişi çok ısrarlıydı. Zile basıyor, kapıyı tıklatıyor ve tekrar zile basıyordu. Muhtemelen Louis'di.

"Ben bakarım!" Diye seslenen Hope'a içten içe teşekkürlerimi yollarken Bear ile birlikte şarkı söylemeye devam etmiştim.

"Şimdi gözlerini kapat." Dediğimde Bear küçük elleriyle gözlerini kapatıp "Yaptım." Demişti yarım yamalak ingilizcesiyle. Hafifçe gülümsedim ve saçını yıkadıktan sonra uzanıp ayılı bornozunu aldım.

"Gerçek bir ayı olma vakti!" Dediğimde sevdiğim kahkahasından atmıştı. Tam gözünün altında benimki gibi bir gamze vardı. Bu kadar benzediğimizi görmek beni mutlu ediyordu. Bornozunu giydikten sonra her banyodan sonra yaptığım gibi onu kucağıma aldım ve ayı beni yemeden koşmaya başladım. Bu her defasında onun gülüşünün etrafta yankılanmasına neden oluyordu.

"Liam. Sanırım gelen kişiye senin bakman gerek." Hope gergin bir sesle bunu söyleyip uzanarak Bear'ı kucağımdan aldığında kaşlarımı kaldırarak kapıya doğru ilerledim.

Ve sonra onu gördüm. Kollarını önünde birleştirmiş, kalçasını kapıya yaslamış bana bakıyordu. Üstünde hep asilliğini katladığını düşündüğüm dizin biraz altındaki eteklerinden biri vardı. Yüzü bunca yıldır hiç değişmemişti, yaşına rağmen hep genç görünüyordu.

"Sonunda yaşına göre sevgili bulmuşsun." Dedi alaylı bir şekilde gülümseyerek. Onu üç yıl sonra görmenin etkisinden bu cümleyle çıkıp ona olan sinirimi hatırladım.

"Sen hangi yüzle buraya geliyorsun?" Sinirlerime hakim olmaya çalışsam da aklıma Bear ile çektiğimiz onca şey geliyordu. İlk ay boyunca annesi yok diye çığlık çığlığa ağlayışı, hastalandığı günlerde tek başıma ne yapacağımı bilemeyişim, arkadaşlarımdan istediğim yardımlar, benim yüzümden iptal olan planlar...

"Oğlumu görmeye geldim." Dedi duruşunu dikleştirip bana meydan okuyan bir bakış atarak. Daha cevap veremeden Bear "Baba bak ne giydim!" Diye koşarak yanıma gelmişti, Hope da arkasından geliyordu. Bear bana en sevdiği çizgi film karakterleriyle dolu uyku tulumunu gösterirken, Cherly ağzından "Bebeğim..." diye özlem dolu bir mırıltı kaçırmıştı. Bear onu fark ettiğinde bir süre yüzüne bakmıştı, oğlumun bir bağ hissedip hissetmeyeceğini merak ediyordum. Ancak Cheryl ona doğru eğildiğinde, tam ben Cheryl'e engel olacakken Bear hızla Hope'un arkasına geçip bacaklarına tutundu. Cheryl öylece donakalırken Hope arkasına dönüp Bear'ı kucağına aldı ve "Uyuma vakti küçük adam." Diyerek onu odamıza götürdü.

Hope yaklaşık bir yıl önce hastalığını neredeyse aşıp benimle yaşamaya başladığından beri Bear ile ikisi ayrılmaz ikili olmuşlardı. Bear onu hemen benimsemişti, annesinin yokluğunu artık hiç hissetmiyor gibiydi. Bear ona "Hope!" Diye sesleniyordu, muhtemelen benden ne duyuyorsa onu tekrarlıyordu. Bir keresinde Zayn'e bok demesinin nedeni de buydu sanırım.

İkimizin de sessiz kaldığı birkaç dakikadan sonra "Çok büyümüş." Dediğinde sesi titremişti, yine de ona acımayacaktım.

"Evet, onu terk ettiğinde daha altı buçuk aylıktı. Şimdi neredeyse üç yaşında."

"Onu terk etmedim. Sadece geçtiğim zorlu bir dönemden onu uzak tuttum."

Kahkaha atmamak için gerçekten zor duruyordum.

"Bu konuda öyle çok hatan var ki, hangi birisine kızacağımı bilmiyorum Cheryl. Öncelikle bir oğlum olduğunu bana altı buçuk aylıkken söyledin, numaram sende vardı, arayabilirdin. Ancak sen onu terk etmeye karar vermeden önce haberim bile yoktu. Sonra bir gün kapıma gelip öylece bıraktın ve gittin. Benim yaşadığım hayat hakkında en ufak bir fikrin yokken. Bebeğe bakıp bakamayacağım hakkında en ufak bir fikrin bile yokken! Yirmi dört yaşındaydım. Ya bir uyuşturucu bağımlısı olsaydım? Ya her gün barlarda gezseydim? Ya bu sorumluluğu almayıp onu öylece bir kuruma bıraksaydım? Bir anne çocuğunu nasıl böyle belirsiz bir hayatın içine itebilir?"

My Therapy / LPHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin